İlhami IŞIK
Anlaşılan o ki, Türkiye ABD ilişkileri önümüzdeki yakın süreçte, ihtilaflı karakterini koruyarak, her düzeyde ve neredeyse her konuda sertleşmeye devam edecek. Görünürde bir çerçeveye oturmuş olduğu anlaşılan, Gülen’in iade sorunu, Rıza Sarraf davası ve eski bakan Çağlayan’ın tutuklanması talebine bir de ABD’nin Türkiye’deki "temsil düzeyi" bir sorun olarak eklenecek. Bilindiği gibi bir süre önce, ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass, Kabil’e atandı ve ardından ilişkiler maslahatgüzar Philip Kosnett üzerinden yürütülmeye başlandı.
Büyükelçi John Bass’ın Ankara’dan ayrılacağı 2 aydan fazla bir zaman önce kesinleşmesine rağmen halen yerine bir ismin açıklanmamış olması elbette dikkatlerden kaçmıyor. Beyaz Saray’a ismi aday olarak gönderildiği duyumları alınan Daniel Smith’in halen Senato’ya havale edilmediği de biliniyor.
Devletlerarası hukuk bakımından temsil meselesinin, hangi siyasi niyetlerle örtüştüğü benzer örneklerin sonuçları analiz edildiğinde daha net olarak ortaya çıkıyor. Basit bir dille ifade etmeye çalışırsak karşımıza şu tablo çıkar. ABD kendi çıkarlarına göre kriz bölgesi olarak ilan ettiği ülke ile önce temsili düzeyde ilişkileri askıya alır ve sonra bu durumun meşrulaştırdığı yeni seviyeyi her bakımdan kuşatarak, onu uluslararası kamuoyu nezdinde gayri meşru ilan eder. Latin Amerika ve Ortadoğu’da defalarca uygulanan bu yöntem şaşmaz biçimde açık müdahaleler ile son bulur.
Umarım bu kötü kalpli senaryo hayata geçmez ve biz de rahat bir nefes alırız.
Ama geriye doğru bir kronolojik yakın tarih yolculuğu yaptığımızda, özellikle 2010 yılında baş gösteren Global sermaye kapışmasını mercek altına aldığımızda, gördüğümüz gerçekler hiç de iç açıcı değildir. Arap Baharı adı altında başlayan Global sermaye rekabetleri, önce ibre olarak bilgisayarcı, telefoncu teknoloji sermayesinden yana bir evrilme gibi görülse de, sonradan eski statükonun sahibi olan NeoCon’cu sermayenin geliştirdiği karşı devrimle sonuçlandı.
Bununla yetinmeyen petrol, silah sermayesi geçen yıl Trump’ı ABD başkanlığına seçerek bütün dünyada zaferini ilan etti. Normal koşullarda sokakta gördüğünüzde selam bile vermeyeceğiniz birinin ABD başkanlık koltuğuna oturtulması esasen bütün dünyaya verilen açık bir mesajdır. Bu mesajın anlamı da şudur; “Bu dünyanın sahibi benim ve benim onayım olmaksızın hiçbir değişime izin vermem. Herkes hesabını ona göre yapsın.’’
Türkiye, NeoCon’cuların radarına iki nedenle yakalandı:
1- Arap baharının evrileceği neredeyse tek model ülke Türkiye idi. İyi kötü 1923 yılından bu yana işleyen bir parlamenterizm geleneğine sahipti ve dahası Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu bir devletti. İktidardaki AK Parti ise hem muhafazakar hem de demokrat karakterde bir siyasi vizyona sahipti. Ve bu nitelikleri ile Türkiye, hem Arap Baharının öyküneceği ülke hem de onlar için büyük moral kaynağıydı.
2- Türkiye 2013 yılında Kürdistan bölgesel yönetimiyle 50 yıllık petrol anlaşması imzalamıştı. Bunun anlamı şuydu; 1916 yılında Sykes-Picot Anlaşması ile çizilen eski statüko gerçek anlamda büyük tehdit altındaydı. Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bu ekonomik işbirliği, NeoCon’cu egemenliğine büyük bir darbe olarak algılandı ve hedefe konuldu.
2013 yılı sonrasını anlatmaya gerek yok. Herkes gelişmeleri bizzatihi yaşadığı için durum bütün çıplaklığı ile ortada. Neoconcular Türkiye’de Erdoğan’ı devirmek için 15 Temmuz’da darbe bile yaptılar. Bundan ötesi de yok artık.
Ama anlaşılan NeoConcular, darbe ile sonuç alamayınca bizzat kendileri, devlet imkanıyla sahaya inmeye karar vermiş gibi duruyorlar. Benim ABD’nin Türkiye’ye yönelik A Planı dediğim durum budur. (Devam edeceğim).
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025