İlhami IŞIK
Baş döndürücü bir hızla dönen Türkiye ve dünya gündemi hakkında yazı yazmak, sosyal medyada "yaşasınlar ve kahrolsunlar’’ sloganlarıyla sürdürülebilecek bir durum değil.
Durum ciddidir ve sahici soru ve cevapları hak ediyor inancındayım.
Devlet makas değiştirme ihtiyacı hissedebilir mi? Evet; hissedebilir. Peki; makas değiştirmek öyle sanıldığı gibi kolay mı? Elbette kolay değil, ama mümkündür. Maliyetler göze alınır, çekilecek sancılar doğru biçimde yönetilir ve zaman içinde yeni bir makasla yola devam edilir. Türkiye ve Batı ilişkileri şimdilerde böyle bir sancının tam ortasında kıvranmaktadır. Özellikle ABD ile yaşanılan sorunlar ve giderek ağırlaşan çözüm biçimleri sanki yeni bir doğuma gebe!
Ama unutmamak gerekir ki devletlerin makas değiştirmesi, öyle şirketlerin ya da bireylerin makas değiştirmeleri kadar pürüzsüz değildir. Her makas değişikliğinin öngörülen faturası bir tarafa, özellikle de barındırdığı ciddi riskler ve tehditler çok iyi hesaplanmalıdır. Peki, diyelim ki eski makası terk ettik. Eski makas artık bizi taşıyamıyordu. Katarımızın yeni bir makasa ihtiyacı var. Yeni makasın bizi taşıyacağından nasıl emin olabiliriz? Bu sorunun kolay bir cevabı yok. Belki de cevabı eski makasla yaşadığımız sorunlarda gizli. Kim bilir?
Türkiye’nin ABD ile yaşadığı, daha doğru bir ifade ile söylersek, ABD'nin Türkiye ile yaşadığı sorunların çözümsüzlüğü, Türkiye’yi yeni bir stratejik ittifak arayışına mı sürüklüyor? Yeni hedefler ve yeni stratejik seçenekler gündemde mi? Yoksa Türkiye sadece kendisine yönelik bu kuşatmayı yarmak için kazan-kazan hamleleriyle mi yetiniyor? O birilerinin çok yüksek sesle dile getirmeye başladığı Avrasya eksenine mi yöneliyor?
Bu olup bitenler bu arayışın sonuçlar mı? Yoksa bu durum salt savunma psikolojisinden mi ibaret?
Konuşmamız ya da analiz etmemiz gereken tablo bu olsa gerek!
Türkiye’nin Astana görüşmelerinde İran ve Rusya ile girmiş olduğu yoğun iletişim ve diplomasi, kimi çevrelerce artık yeni bir stratejik ortaklığın işaretleri olarak okunmasına rağmen, sahadaki gelişmeler bunun tam da böyle olmadığını gösteriyor!
Birbirlerine hemen hemen hiç güvenmeyen, sanki zorunluluktan ötürü yan-yana gelmiş üç ülke görüntüsü var ve daha çok Türkiye’nin kendisini öne sürdüğü bir durumla karşı karşıyayız.
En basitinden İdlib meselesine baktığımızda; ‘niçin İdlib, öncelikli hale geldi‘ sorusuna verilen cevap; ‘Afrin’i almak için’ deniliyor!
İyi hoş da Afrin’de Ruslar var ve niçin Afrin’e girmek için kulağın arkası dolaşılarak bu yol izleniyor.
Çünkü Rusya, Türkiye’ye güvenmiyor ve kendisi ile Suriye rejimi için birinci derecede tehlike gördüğü İdlib’deki güçleri bertaraf etmek istiyor ve bunu Türkiye olmadan yapamayacağını biliyor; yaklaşık 3 milyon insanın yaşadığı ve Suriye iç savaşının en acısı ile deneyimli militanların barındığı ve Suriye devriminin son kalesi olan bir yerden söz ediyoruz…
Bir diğer can yakıcı soru da şu: ABD’nin Mısır darbesi ile beraber Türkiye’yi yöneten siyasi kadrolara ve özellikle de Erdoğan’a yönelik bitmez tükenmez saldırıları, mevcut siyasi iradeyi savunma psikolojisine itmeye çalışırken; bu savunma gardı AK Parti ve Erdoğan’ı kendi sosyolojisinden koparmaya itiyor.
Hem içeride hem de dışarıda muhafazakar demokrat kimliğiyle hak ve özgürlüklerin önünü açmaya çalışan, mağdur ve mazlumların sesi olmak için iktidara gelen AK Parti; bir bakımdan kendisini var eden sosyolojiden kopartılıyor.
Yani AK Parti’yi AK Parti olmaktan çıkaran ve bunun sonucu olarak da AK Parti iktidarını bölgedeki diğer iktidarlara (İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen. vs.) benzetmeye veya daha da olumsuz anlamda dönüştürmeye çalışan bir tehlike ile karşılaşmak ihtimalini yükselten bir tablo ile karşılaşıyoruz.
Gerek artık Batı demokrasisi gerekse de kendini Avrasya bloku olarak lanse eden güçler için, statükolarını korumak, öncelikli hale gelmiş durumda. Bunun bugün iktidara yansıyan ABD karşıtlığı ile İran ve Rusya ile girişilen ilişkilerin çok ötesinde bir durum olduğunu belirtmek isterim.
Dünyada ve bölgemizde yükselen güçler, maalesef hak ve özgürlüğü savunan güçler değil, daha çok mevcut statükoları koruyan ve kollayan güçlerdir.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025