İsmet Berkan
Dünya 1861-65 yılları arasında Amerikan İç Savaşı’na tanık oldu. ABD’den ayrılmak isteyen Güney eyaletleri Kuzeye göre daha fakirdi. Gerçi Kuzey de savaşı finanse etmek için Avrupa’dan borç alıyordu, ama Güneyin daha çok borca ihtiyacı vardı.
Savaşın bir aşamasında Güney, Avrupalıların (bunu İngiltere diye okuyun) Kuzey’e borç vermesini engellemek istedi ve bir tehdit savurdu: ‘Kuzey’e borç verirseniz biz de pamuk yollamayız.’
Pamuk o zamanların petrolüydü. Stratejik bir maldı, çünkü yeni başlayan endüstri devrimi pamuk ve tekstil sayesinde büyüyordu.
İngiltere bu tehdidi çok ciddiye aldı, Güney’in böyle bir şantaj yapabilmesini onların ticaret ortağı olarak güvenilmezliğinin nişanesi saydı, Kuzeye borç verdi ve bu arada Amerikan pamuğuna alternatif yaratmak istedi. Mısır’a ve bizim Çukurova’ya pamuk tarımı böyle geldi.
***
John Maynard Keynes yetenekli bir iktisatçı olarak ülkesinin hazine bakanlığına danışmanlık yapıyordu. Onu 1919’da, Birinci Dünya Savaşı ertesinde İngiltere’nin Paris Barış Konferansı barış müzakereleri heyetine aldılar.
1. Dünya Savaşı boyunca İngiltere savaşı Amerika’dan aldığı borçlarla finanse etmişti. İngiltere aldığı bu borcun bir bölümünü Fransa’ya borç olarak vermişti. Barış Konferansında Fransa, İngiltere’ye olan borcunu, İngiltere de Amerika’ya olan borcunu Almanya’dan alacakları savaş tazminatlarıyla ödemek istiyorlardı.
Yalnız bir problem vardı: Amerika savaş boyunca Almanya’yı da finanse etmişti.
Bu savaş tazminatları konusunun barışı içinden çıkılamaz ve sürdürülemez kılacağını gören Keynes, itirazları dinlenmeyince konferans heyetindeki görevinden istifa etti ve çok meşhur kısa kitabını yazdı: ‘The Economic Consequences of the Peace-Barışın Ekonomik Sonuçları.’
Burada Keynes, ikinci bir büyük savaşın kaçınılmaz olduğunu söylüyordu. Yıl 1919. Hitler daha siyasete girmiş bile değildi o sırada.
***
İkinci Dünya Savaşı bittiğinde Keynes yine ülkesini temsil eden müzakere heyetindeydi. Tabii o sırada dünya çapında bir iktisatçı olarak artık çok meşhurdu, çok sözü dinlenen bir insandı.
Savaş sonrasının ekonomik düzeni için ABD’de Bretton Woods adlı tatil beldesindeki otelde büyük bir konferans düzenleniyordu. Keynes buraya çok hazırlıklı gitti.
Ona göre dünya savaşlarının çıkmasının tek nedeni ülkeler arasındaki ticaret dengesizlikleriydi. Bir ülke sürekli ticaret fazlası veriyor, diğeri veremiyorsa bunun sonunda savaşa neden olduğunu düşünüyordu. Çok hatalı da değildi.
Eğer barış sürekli olacak, bir daha dünya çapında böyle felaketler yaşanmayacaksa, bunu sağlamanın bir yolu vardı Keynes’e göre: Dünya ticaretini dengelemek. Dünya çapında refah farklarını azaltmaya çalışmak.
Bunu sağlamak için üç uluslararası kurum önerdi. Birincisi, bugün Dünya Bankası diye bildiğimiz kurum. Uluslara başta alt yapı olmak üzere finansal geri dönüşü daha yavaş olacak konularda yatırım yapmaları için gereken finansmanı bu kurum sağlayacaktı. İkinci kurum bugün IMF diye bildiğimiz Uluslararası Para Fonu. Bu kurum da, ülkeleri ödemeler dengesi krizine düşmeleri halinde onlara kredi verip yeniden yüzdürecekti. Böylece uluslararası ticaret aksamayacaktı.
Üçüncü ve son kurum bir başka uluslararası finans kurumu olacaktı, Uluslararası Ödemeler Bankası. Bu bankanın sadece devletler arasında geçerli bir para birimi olacaktı, buna ‘Bancor’ adını vermişti iktisatçı. Dünyanın bütün para birimlerinin değeri bu ‘Bancor’a göre belirlenecekti.
Ticaret fazlası veren ülkelerin para birimleri Bancor’a göre güçlenecek, ticaret açığı verenlerinki ise zayıflayacaktı. Böylece bu yıl ticaret açığı veren ülke, zayıflayan para birimi sayesinde ilave bir rekabet avantajı yakalayıp ertesi yıl daha çok mal satabilecek, ticaret fazlası nedeniyle parası değerlenen ülke ise rekabet avantajını kaybedecekti.
Keynes’in bu son önerisi Bretton Woods’da kabul görmedi. Onun yerine savaşın galibi olarak Amerikalılar duruma el koydular ve doların hakimiyeti başladı. Bugün dahil bütün paraların değeri dolara göre belirlenir.
Ama işte AB üyesi Almanya Euro’nun değerinin (dolara göre) düşük kalmasını hep avantaja çevirdi, muazzam ticaret fazlaları elde etti. Çin uzun süre parasının değerini dolara göre düşük tutarak rekabet avantajı elde etti ve bugünkü Çin oldu. 80’li yıllarda yükselen Japonya’yı durdurmak isteyen Amerika bir anda doların değerini düşürünce Japonya’nın rekabet avantajı ortadan kalktı.
***
İnsanlık tarihi boyunca yaşanmış bütün savaşların arkasında en sonunda para vardır.
Belgrad’a doğru sefere çıkmak üzereyken yolda ölen Yavuz Sultan Selim’in yerine geçen Kanuni Sultan Süleyman bu seferi tamamlayıp Belgrad’ı aldıktan sonra Batıda devam etmek istemiş, ama kurmayları ona Rodos adasını hedef göstermişti. 26 yaşındaki Kanuni Rodos’u askeri olarak küçümsüyordu, kurmayları ona adadaki St. Jean Şövalyelerinin Akdeniz’de ticaret üzerindeki hakimiyetini anlatınca ikna olmuştu.
Bu bakımdan Keynes uluslararası ticareti adil ve dengeli kılmaya çalışmakta haksız değildi. Tarihin başından beri savaşların nedeni buydu.
***
Bugün Donald Trump ülkesi Amerika’nın bütün dünyadan yaptığı ithalata minimum yüzde 10 gümrük vergisi koydu. Bazı ülkelere, örneğin Çin’e konan vergi yüzde 54’ü buldu.
Dünyadaki bütün ticaretin yüzde 17’si Amerika ile yapıldığı için bu gümrük vergileri son derece önemli ve ciddi bir ticaret savaşının başladığı anlamına geliyor.
Trump’ın vergi oranlarını belirlerken kullanılan son derece tuhaf bilim dışı ölçüt, onun bu meseleye bakışını da özetliyor aslında: Ülkesi hiçbir başka ülkeye ticaret açığı vermesin istiyor. Ticaret açığı verilen ülkenin zengin olup olmamasının bir öneminin olmadığını Vietnam, Bangladeş ve Leshoto’ya konan vergilerden anlıyoruz. Yegane ölçütün iktisadi olmadığı da ortada, Rusya’ya ve İngiltere’ye hiç ekstra vergi konmamış olması da buna bağlı.
***
İnsanlık tarihi boyunca savaşların para yüzünden çıktığını, ticaret dengesizliklerinin savaşları ortaya çıkardığını söyledim.
Eğer bu dediğim doğruysa bugün Amerika’nın pozisyonunu 1. Dünya Savaşı öncesi Almanya’nın pozisyonuna benzetebiliriz.
Almanya o zamanlar İngiltere ile Fransa’nın bir olup kendi genişlemesini engellediğini düşünüyordu. Haksız değildi. Koca Afrika kıtasını bu iki ülke paylaşmış gibiydi ve ortak bir para birimi kullanarak kendilerinden başkasının ticaret yapmasına izin vermiyordu.
Almanya tek çıkışının savaşmak olduğunu düşündü.
Şimdi Amerika kendi ticaretinin engellendiğini, endüstriyel üretim kapasitesinin çok aşındırılıp halkının işsiz kaldığını ve bütün dünyanın Amerika üzerinden zenginleştiğini düşünüyor.
Çok haklı değil; çünkü Amerika da bütün dünya üzerinden zenginleşti.
Şimdi Trump bir ticaret savaşını başlattı, yarın silahların kullanılacağı gerçek savaş da başlatabileceğini söylüyor.
Esasen bir tarafında Amerika’nın yer alacağı bir dünya savaşı çıkma ihtimali bugün geçen haftaya göre daha yükselmiş durumda.
Savaşın hemen yarın çıkması gerekmiyor, ama Trump’ın bu gümrük vergisi hamleleri nihayetinde Amerika’nın daha fakir bir ülke olmasına yol açacak büyük olasılıkla ve işte o zaman ekonomisi küçülen ama ordusu olduğu gibi duran Amerika çok daha hırçın şeyler yapabilecek.
Bence endişeli olmak için çok sayıda sebebimiz var artık.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
13.05.2025
1.05.2025
29.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
10.04.2025
6.04.2025