Kadri GÜRSEL
Viyana - Türkiye’nin üç değerli insanı, üç basın özgürlüğü savunucusu, Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Aziz Nesin ve Erol Önderoğlu’nun Erdoğan rejimi tarafından hapse atıldığı pazartesi günü Viyana’da Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı’nın düzenlediği “Temel Haklar Forumu” başlıyordu...
Dün sona eren forumun birinci amacı, temel hak ve özgürlükler ve tabii ki demokrasiyle tarif edilen ortak Avrupa değerlerinin, mülteciler krizi, İslamcı radikallerin terörü ve aşırı sağın tehdidi altında erozyona uğramaktan nasıl kurtarılacağını tartışmak ve bu konuda çözüm önerileri sunmaktı.
2007’de kurulan AB Temel Haklar Ajansı’nın misyonları arasında, Birlik’e aday ya da potansiyel aday ülkelerdeki temel hakların durumunu izlemek, raporlamak ve bu ülkelere uzmanlık düzeyinde yardımcı olmak da vardı... Dolayısıyla Türkiye’deki rejimin hak ve özgürlükleri birbiri ardına ve görülmemiş bir hızla yok etmesi, ajansın doğal ilgi alanına girer diye varsayımda bulunmak gerekiyor.
Hal böyle iken Avrupa’nın dört bir tarafından gelerek “Temel Haklar Forumu”na katılan 700’den fazla siyasetçi, gazeteci, kanaat önderi, hak savunucusu, sivil toplum üyesi, bürokrat ve iş dünyası mensubu arasındaki tek Türk bendim.
Forumdaki mevcudiyetimi de Temel Haklar Ajansı’nın kendi tercihine değil, organizasyonun ortak kuruluşları arasında yer alan Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) üyesi olmama borçluydum.
Temel Haklar Forumu’nda Avrupa’nın temel değerlerinin mülteciler krizi ve radikal İslamcı teröre karşı nasıl savunulacağını Türkiye’yi görmeden ya da sadece bir Türk’ün katılımıyla tartışmak, hangi yetersiz aklın, ne tür bir zaafın ve vizyon kıtlığının sonucu olabilirdi acaba?
Resmi statüsü “AB üyeliğine aday ülke” olsa da Türkiye’nin bu haliyle AB’ye asla giremeyeceğini veya AB’nin tarihsel bir kriz yaşadığı sırada bu Türkiye’yi içine alamayacağını tespit etmiş olmak da organizatörlerin körlüğünü açıklamaya yetmiyor.
Türkiye’nin insanlarını ve AB’yi ortak çözümler üretmek için bir araya gelmeye mahkûm eden şu gerçeği görmeleri gerekliydi: Bugün mülteciler krizi ve radikal İslamcı terörün aşırı sağın güçlenmesine de neden olarak Avrupa’nın temel değerlerini ve demokrasilerini tehdit eder noktaya gelmesinin baş ve güncel nedeni AKP’nin Suriye politikasıdır. Şam’daki rejimi devirmek için Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin yıllardır izleye geldiği politika, uluslararası cihatçılar tehdidini ortaya çıkaran birinci faktördür. Esad’ı devirmek için silahlandırılıp teşkilatlandırılan İslamcı muhaliflerle rejim güçleri arasındaki savaşın uzayıp gitmesi sonucunda yıkım ve sivil ölümleri arttıkça, Suriyeli mültecilerin sayısı da milyonlarla ifade edilir olmuştur.
Bu, Türkiye ve AB’nin ortak krizidir.
Krizin bir ucunda, Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Aziz Nesin ve Erol Önderoğlu’nun, Özgür Gündem gazetesinde birer günlük sembolik yayın yönetmenliği yaptılar diye teröre destek suçlamasıyla hapse atılmaları vardır... Diğer ucunda da komşu ülkedeki rejimi çökertmek için cihatçı terörüne ve mülteciler krizine neden olan gayri meşru politikalar. Bu ikisi, bir ve aynı politikanın birbirine uzak gibi görünen tezahürleridir.
IPI’nın tutuklamaları kınamak için yayımladığı bildiride altını çizdiği gibi, başta AB olmak üzere Türkiye’nin Batılı ortaklarının “Türk hükümetinin insan hakları ihlallerini görmezden gelmesi uzun vadede ne barış ne de güvenlik sağlayacaktır”.
Avrupa’nın krizine neden olan önemli zaaf, kıtadaki liderlik açığıdır. Avrupa, Mitterrand’dan bu yana lider çıkaramadı ve büyük liderlerin vücuda getirdiği Avrupa Birliği de uzunca bir süredir bürokratlara ve çapsız siyasetçilere emanet edilmiş durumda.
Viyana’daki “temel haklar forumu”nu düzenleyenler de meselelere, hâkim bürokratik zihniyetin AB’nin resmi sınırlarıyla kısıtlı dar çerçevesinden bakıyorlardı. Bu nedenle Avrupa Birliği’nin mülteciler ve terörizm tehdidini Türkiye’yi dışarıda bırakarak tartışamayacağını kavrayamadılar.
Devekuşu Avrupa’sı Erdoğan’ın günü kurtarmasına şimdilik yardımcı oluyor.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020