Kurtuluş TAYİZ
Üst üste gelen PKK saldırılarından sonra memlekette tuhaf bir hava oluştu; “terörü lanetleyelim”,“PKK’yı kınayalım” korosu büyük bir gürültüyle, farklı sesleri bastırmaya çalışıyor. Sanki bu ülkede çocuk kadın demeden neredeyse her gün onlarca insanı öldüren PKK’yı lanetleme, kınama sorunu varmış gibi, Türkiye “tek yürek”, “tek ses” olmaya zorlanıyor. Oysa 70 milyonluk ülke toprağa düşen her asker ve vahşice öldürülen siviller için 30 yıldır terörü lanetliyor, PKK’yı kınıyor. Bu saldırıları sempatiyle karşılayan marjinal bir kitleyi dışarıda tutarsak, 70 milyonun bu öfkesi neden bu saldırıların önünü almaya yetmiyor? Bunu düşünmenin vakti gelmedi mi? Sizce PKK’yı kınamakla birlikte yapılacak başka şeyler de yok mu?
Yükselen itirazları duyar gibiyim; “iktidar Oslo’da PKK’yla müzakere etmedi mi, İmralı’da örgütün lideriyle masaya oturmadı mı, demokratik açılım yapılmadı mı, denenmedik hangi yol kaldı” diye...
Evet, bu denemeler yapıldı ama bunlar Kürt sorununu değil, PKK sorununu çözmeye dönük girişimlerdi. İktidarın PKK şiddetini sınırlamak ve örgütü şiddetten vazgeçirmek için girişimleri elbette olumluydu, fakat bu çabaların tek başına Kürt meselesinin halline yetmediği ortada. PKK çözüme yanaşmadı diye siyasal iktidar Kürt sorununu rafa kaldırdı. Bu yaklaşımıyla aslında hükümet, PKK’yı Kürt meselesinin mutlak sahibi, tek temsilcisi hâline de getirmiş oldu. İşin doğrusu AKP şimdiye kadar Kürt sorununu doğrudan çözecek köklü adımlar atmadı ve atmaya da yanaşmıyor. TRT Şeş’in kurulmasının Kürt sorununu çözdüğüne inanıyorsanız o ayrı elbette. Irak ve Suriye’deki Kürtler devlet kurarken, bizim buradaki Kürtlerin bir Kürtçe tv’yle yetinmelerini beklemek bana kibirli bir davranış gibi geliyor.
PKK şiddetini kınamak, lanetlemek kuşkusuz önemli. Ancak hâlâ Kürt sorununu çözememiş bir ülke olduğumuzu hatırlamak daha önemli. 1990’lı yıllarda PKK yine karakol basıyordu, asker ve sivil katlediyordu, buna karşılık hükümetler de terörü telin mitingleri düzenliyor, sokaklarda en uzun Türk bayrağı taşıma rekorları kırıyor ve demokratik alanı daraltarak sarsılan iktidarlarını korumaya çalışıyorlardı. Her ne kadar AKP hükümeti Kürt meselesinde umut vaat eden girişimlerde bulunduysa da PKK saldırıları karşısında bugün aynı eski iktidar reflekslerini göstermeye başladı. Başbakan Erdoğan da eski başbakanlar gibi çareyi PKK’yı bahane edip Kürt sorununu gündemden düşürmekte buldu. Medyaya tehditler yağdırarak, PKK saldırılarını karartmaya çalışıyor, asker cenazelerinin bile görmezden gelinmesini istiyor.
PKK saldırılarının ardından Kürt sorununun öylece ortada cenaze gibi durduğunu ve bu cenazeyi artık kaldırmak gerektiğini hatırlatanlar ise “terör propagandası yapmakla” suçlanıyor. İktidar yanlısı kalemler “insanlar ölüyor, PKK’yı kınayın ama Kürt sorununa el atmayan AKP’yi de eleştirmeyin” diye koro hâlinde tempo tutuyorlar. İyi de PKK’yı 70 milyon kınıyor zaten, bunda bir eksiklik olduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Eksiklik Kürt sorununun çözümü noktasında değil mi? AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde dünya değişti, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da diktatör rejimler devrildi, yanı başımızda Kürt devleti kuruldu ama Türkiye’nin Kürt sorunu hâlâ çözülmedi ve olduğu gibi duruyor. 1990’larda Özal federasyonu tartışmaya açmıştı, Demirel ve İnönü Kürt realitesini tanımıştı, Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği’ne giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğini söylüyordu, Tansu Çiller bile Kürt sorununa Bask modeli çözüm öneriyordu. Peki ya Erdoğan Kürt meselesinde çözümün neresinde duruyor? Kuşkusuz Erdoğan da bu işi çözmeye niyetlendi ama sonunda çark etti, sadece PKK ve Kürt sorununda değil, yeni anayasayı da ortada bıraktı, Avrupa Birliği’ni de gündemden düşürdü, Kıbrıs ve Ermeni sorununu da 1990’lardan daha ileri bir noktaya taşıyamadı.
Hükümet, PKK sorununu çözemeyebilir ve örgütü şiddetten vazgeçiremeyebilir ama Kürt meselesinde reform yaparak şiddetin toplumsal kaynaklarını kurutabilir. Hem bunu yapmayıp hem şikâyet etmek neyin nesi, anlamıyorum? Sihirli bir çözüm veya bir mucize mi bekliyoruz, bu şiddetin son bulması için?
PKK’yı dizginlemeden, örgüte silah bıraktırmadan Kürt sorununu çözmenin imkânsız olduğunu düşünmek hatalı. İktidar şimdi bu noktada. Ne PKK’yla müzakere yoluyla bu sorun çözülebilir ne de salt askerî yolla bu işin üstesinden gelinebilir. “Güvenlikçiler” ile “müzakereciler” arasına sıkışıp kalmayalım. Mesele Kürt sorunu olduğuna göre önce buradan işe başlamalı, arabayı atın önüne sürmeyelim. Meclis Kürtlerin haklarını verirse, şiddeti devreden çıkarmak, akan kanı durdurmak hiç olmazsa bugünkünden daha kolay olur.
PKK’yla varın istediğiniz kadar mücadele edin ama önce şu Kürt sorununa bir el atın.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019