Kurtuluş TAYİZ
Toplumsal-siyasal sorunların çözümünde kişilerin rolü nereye kadardır? Bireyler, belirleyici bir öneme sahip olabilirler mi? Ya da doğrudan soracak olursak; Başbakan Erdoğan ve Abdullah Öcalan, Kürt meselesinin çözümünde olmazsa olmaz bir yerde mi duruyor? Onlar olmadan Türkiye bu sorununu halledemez mi? Türkler ve Kürtler için bu iki isim de vazgeçilmez mi?
Bu soruları düşünmeye başlamamın nedeni KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık’ın, “Başbakan Erdoğan’ın kalması da gitmesi de çözüm sürecini etkilemez” açıklaması. Bu cümleyi kuran Bayık, aynı soğukkanlılıkla “Öcalan’ın kalması da gitmesi de çözüm sürecini etkilemez” diyebilir mi?
Tarih subjektif bir alan olduğundan, politikacıların etkisinin hep abartıldığını düşünürüm. Siyasal mücadeleler, tarafları kendi liderlerinin etrafında sıkı sıkıya kenetleyebilir, onları vazgeçilmez derecede yüceltmeye sevk edebilir. Ancak bu hislerin gerçekteki karşılıkları çok sınırlı da olabilir. Bir lidere bağlılık ile tapınma arasındaki çizgi o kadar belirgin değildir. Lider ile toplum arasındaki etkileşimi anlamak bana pek kolay gelmiyor; belki akademi, bu sorulara basit ve ikna edici yanıtlar verebilir; ancak ben, akademik yanıtların sağladığı güvenin ve huzurun, gerçeklerle yüz yüze geldiğimiz ilk durakta uçup gideceği kanısındayım.
Bu nedenle Kürt meselesinde Erdoğan ve Öcalan’ın rolüne ilişkin basit, ikna edici yanıtlar bulamıyorum. Kolay bir şekilde “Erdoğan kalsa da gitse de çözüm süreci devam eder” ve “Öcalan olsa da olmasa da çözüm süreci yürür” diyemiyorum.
Kuşkusuz “İki liderin rolünü de fazla abartıyorsunuz” diye itiraz edenler çıkabilir. Ki bu düşünceyi ben de desteklemek isterim. Kürt meselesinde çözümü, kişilerden bağımsız olarak toplumsal-siyasal dinamiklerin zorladığı doğrudur. Fakat “çözüm süreci” denilen meselenin doğrudan “insan”la ilgili bir durum olması, insan faktörünün daha fazla öne çıkmasına neden oluyor, siyaset kurumunu ve liderleri daha etkili kılıyor.
Siyasi partiler, Kürt meselesinde ve PKK sorununda ortak görüşleri paylaşmıyor. Bu meseleyle ilgili farklı motivasyona sahipler. Ayrıca siyaset sadece ulusal bazda da yapılmıyor; politikalar artık bölgesel ve uluslararası düzeyde belirleniyor. Küreselleşen dünyada dış dinamikler daha baskın olmaya başladı. Politik çekişmelerde uluslar arası güçlerin izine daha sık rastlıyoruz.
Etkisi ve sonuçları itibarıyla sınırları aşan, birden çok devleti doğrudan, pek çoğunu ise dolaylı olarak yakından ilgilendiren Kürt/PKK meselesine dâhil olan, olmaya çalışan çok sayıda “güç” ve “taraf” var. Bu koşullarda toplumsal ve siyasal dinamiklerin yalın bir tarifi yok.
Bunun için de rahatça “AK Parti ve Erdoğan gitse de kalsa da çözüm süreci devam eder, yerine kim gelse süreci sürdürür, Kürt meselesini çözer” diyebileceğimizi sanmıyorum. Aynı şekilde “Öcalan gitse de kalsa da bu süreç tıkır tıkır yürür” demek zor. Tabii bundan, bu ülkenin kişilere mahkûm olduğu, olması gerektiği anlamı çıkarılmamalı. Çözüm sürecinin varlığı toplumsal barışa bağlı. Bu ihtiyacı karşıladıkça süreç varlığını devam ettirebilir. Amacından koptuğunda ancak varlığı son bulur. Mevcut durumda sürecin, amacına uygun olarak yürüdüğünü ve ülkemiz için tarihi önemde olduğunu düşünüyorum.
“Erdoğan’ın devrilmesinin çözüm sürecini etkilemeyeceği” görüşünün 17 Aralık’tan sonra dolaşıma girmesi, Başbakan’ıniktidarının çözüm süreciyle doğrudan bağlantılı görüldüğüne işaret ediyor (AK Parti’nin aldığı toplumsal destek ise yok sayılıyor). “Erdoğan barış yapamaz” görüşü de yine böyle bir dönemde, Gezi olayları sırasında çıkmıştı. Anti-Erdoğan cephesi, Kürtleri taraf değiştirmeye ikna etmeden Erdoğan’ın devrilemeyeceğini düşünüyor. Erdoğan’ı her devirme girişiminde Kürt hareketine olan ihtiyacı daha fazla hissediyor. Bu ihtiyacın siyasi bir ittifaka dönüşmesi imkânsız değil ama -mevzu bir seçim ittifakı olmadığından ve seçilmiş hükümetin devrilmesi amaçlandığından- böyle bir ittifakın meşruluğu da tartışılmalıdır.
Erdoğan’ı sürecin aktörü olmaktan çıkarıp, Öcalan’ın aktörlük pozisyonunu korumanın gerçekçi olmadığını düşünüyorum.Cemil Bayık’ın açıklamalarını, Kürt tarafı olarak her koşulda çözüm sürecini yürütmeye kararlı oldukları yönünde anlıyorum. Erdoğan’a aba altından sopa gösterme taktiği olarak değerlendiriyorum.
Öcalan’ın “darbe” olarak nitelediği bir süreçten yalnızca Erdoğan’ın zarar göreceğini düşünmek olsa olsa politik körlük olabilir.
Erdoğan’sız çözüm sürecinin etkilenmeyeceği görüşü bir avcının avına yaklaşırken ettiği güzel, hoş sözlere benziyor; ben bu tatlı dilden, bu süslü sözlerden sadece yaklaşan tehlikenin varlığını seziyorum. Kürt hareketinin de farklı bir şey sezdiğini hiç sanmıyorum.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019