Kurtuluş TAYİZ
Tunceli’de futbol maçı yapan polislere, onları izleyen ailelerine yönelik silahlı saldırı, PKK’nın tırmandırdığı şiddetin nitelik ve boyut değiştirmekte olduğunu gösteriyor. Asker ve polisler kadar aileleri, karakol ve askerî noktalar kadar sosyal mekânları da silahın hedefi haline geldi. PKK duraksamadan, çekinmeden, ahlaki bir kural tanımadan şiddeti tırmandırıyor. Bu şiddet, bugün Güneydoğu’da tüm sosyal hayatı kuşatma altına aldı. Yarın da Türkiye’nin büyük şehirlerini tehdit eder hale gelebilir.
PKK’nın gözükara bir şekilde tırmandırdığı bu şiddetin ne Türklere ne Kürtlere bir faydası olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.Günümüz dünyasında gayrı insani yöntemlerle, yani şiddetle elde edilecek siyasal kazanımlar bile meşruiyet sorunu yaşamaktadır. Sivilleri katlederek elde edilecek bir siyasal kazanımın, oluşturulacak bir otoritenin veya kurumların herhangi bir değer taşımayacağı ortadadır.
Bugün yaşadığımız sorunlar daha çok Kürt siyasetinin şiddet ile siyaset arasındaki bağlantıyı doğru kuramamasından kaynaklanmaktadır.
Kabul edelim ki Kürt siyaseti yekvücut bu şiddetten medet ummaktadır. PKK bu siyasetin sadece silahlı bir tezahürüdür. Bu zihniyetin oluşmasında kuşkusuz geçmişteki ortak deneyimlerin etkisi vardır. Silahlı isyan olmadan devletin ve Türk siyasetinin Kürt realitesinin varlığını kabule yanaşmayacağı fikri, yaygın bir tecrübenin sonucudur. Yaygın olarak kabul gören bu yargı, Kürt siyasetinin en büyük önyargılarından birine dönüşmüştür.
Bu önyargıyı büyüten, besleyen başka etkenler de söz konusudur. Silahı elde tutanlar güçlerini bırakmaya yanaşmadıkları gibi sürekli olarak şiddetin varlığına olan ihtiyacı vurgulamaktadırlar. Bu vurgu aslında iktidar üretme ihtiyacından ileri gelmektedir. Silahı fetişleştirerek, varlıklarını korumaya ve yeniden üretmeye çalışırlar.
Şiddet ise daima bir yayılma eğilimi gösterir; tatminsizdir, silahı kontrol eden aklı da etkisi altına alır. PKK şiddetinin tüm çekincelerinden sıyrılarak, insani ve vicdani kaygılardan uzak bir şekilde tırmanmasını ben başka türlü açıklayamıyorum; hiçbir siyasal-toplumsal amaç silahsız güçleri ve sivilleri hedef alan bir şiddeti meşrulaştıramaz. Şiddetin bu türü, silahı fetişleştirmenin kaçınılmaz bir sonucudur. Siyaset bir kere şiddetin büyüsüne teslim olduğunda kaçınılmaz olarak silahın nesnesi haline geliyor. Sivil-silahlı ayrımı yapamayacak bir şiddet sarmalına sürükleniyor. Bu sarmalda silah ne sivil, ne silahlı ayrımı yapıyor. Kendi doğası gereği şiddet gözükara bir şekilde yoketmeye kilitleniyor...
Bu kadar şiddete bulaşan hareketlerin, örgütlerin veya isyancı grupların buradan hiçbir şey olmamış gibi temiz çıkması mümkün değildir; hele siyasallaşması, yasal bir statü kazanması çok zordur. Zira barış süreçlerini en fazla bu durum sıkıntıya sokar.
Tekrar demokratik zeminde mücadele eden Kürt siyasetinin şiddet ile siyaset arasındaki bu ölümcül tangosuna dönmek istiyorum. BDP önceki gün Ankara’da bir kongre gerçekleştirdi. Bu kongrenin çarpıcı kararlarından biri de “Meclis’e dönüş koşullarının oluşmadığı” yönündeki tesbitti. Bu karar, Ankara’daki siyasi durumun gerçekçi analizinden uzaktır. Bence Meclis’e gitmeme kararı, BDP’nin şu sıralar demokratik siyasetle arasında koyduğu mesafeyi yansıtmaktadır. BDP’nin Meclis’e gitmeme tutumu, protestoyla sınırlı olsaydı, buna hak verebilirdim. Fakat önceleri protesto niteliği taşıyan bu tutum, maalesef bugün Kürt hareketinin “ayrılık” görüntüsü veren, “bölünmeyi” ima eden siyasi bir şantaja dönüştü.
PKK’nın geliştirdiği şiddete tavır alamayan BDP için bugüne kadar hep “tabanları aynı” argümanı öne sürüldü. Keşke gerçekler de böyle olsaydı. O zaman sivilleri vuran bir hareketi, eylemi halkın onaylamayacağını umarak BDP’nin de şiddete tavır almasını bekleyebilirdik. Ama durumun böyle olmadığını aslında herkes biliyor; Kürt siyasetinin ruhu, PKK şiddetine içten içe onay vermektedir; acı olan da budur. Kürt tarafı, AKP ile çözemediği sorunları, aradan çekilerek PKK’ya havale etmektedir. Ya da bütün ciddi siyasi konularda sözü örgüte bırakmaktadır. Bugün de BDP’nin Meclis’e gitmemesinin sebebi Ankara’daki siyasi zeminin elverişsizliğinden ileri gelmiyor; Kandil’in bu gidişe rıza göstermemesinden kaynaklanıyor. Bunun anlamı şiddete sonuna kadar yol vermektir. Elbette BDP’nin PKK’ya lafı geçmez, sorunun kaynağı onlar değil; Demirtaş’ın söylediği gibi PKK’yı dağa BDP çıkarmadı, doğrudur; ama samimi olmak gerekirse -bence önemli olan da işin bu yanı- BDP, bugüne kadar PKK’nın sınır tanımaz şiddetine içten ve insani bir tepki de geliştirmedi. Kürt siyaseti şiddete onay vermeseydi, bu konuda toplumsal bir duyarlılık geliştirseydi PKK Tunceli’de olduğu gibi, futbol maçı yapan polislere ve ailelerine kurşun ve bomba yağdırabilir miydi?
PKK’nın şiddetle ve şiddetin bu türüyle siyasal bir başarı elde etmesi zordur; Kürt meselesini giderek Gordion Düğümü’ne dönüştürerek daha fazla kan ve gözyaşı akmasına neden olmaktadır. BDP de keza öyle; bu şiddete tavır almadan da varlığını kuşkusuz sürdürebilir; ama gayrı insani yöntemlerle edinilmiş siyasi başarıların üzerine oturamaz.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019