Kurtuluş TAYİZ
Toplumlarda belirli sosyolojik arka planlara sahip, dönemsel kuşaklar oluşur yahut oluşturulur. Nesillerin oluşumu demografik olarak tabii bir süreç olarak belirlese de bu oluşum sürecine etki eden belli ideolojiler, dinî düşünceler, fikir ufukları mevcuttur. Dünyanın dönemsel ekonomik, sosyolojik ve politik eğilimleriyle şekillenen “kuşaklar” bu eğilimlerden arınmış olarak var olmazlar. Etkilenir ve etki ederler.
Türkiye’de "altın nesil" ve "fırtına kuşağı" olarak adlandırılan iki oluşumdan bahsedilebilir. Biri Cemaat’in, diğeri de PKK’nın gençleri çalma projeleri olan bu oluşumlar, örgütlerin tarihiyle başlatılacak olursa, Türk ve Kürt gençler üzerinde en azından 40 yıldır çalışıldığı söylenebilir. Din ve kurgulanmış bir milliyetçilik kisvesi altında etki edilen bu gençler şimdi ülkeye karşı kullanıyorlar.
Cemaat’in “altın nesli”nden yani alnı secdeye varan, eğitimli, gözleri parıldayan bir gençliğin içinden adeta cin çıktı; avukatı, savcısı, hakimi, polisi, gazetecisi, öğretmeni, işadamı birdenbire kuklalara dönüştü. Pensilvanya’dan gelen talimatlara göre karışmadıkları kirli iş, bulaşmadıkları karanlık ilişki kalmadı. Cemaat’in etkisi altındaki kuşak, kendi devletine ve toplumuna düşman hale geldi.
PKK üzerinden etki altına alınan “Fırtına kuşağı gençlik” ifadesi ise sözde yeni kuşak Kürt gençleri ifade ediyor; oysa burada PKK ve HDP’nin tesiri altına aldığı ve bozuk para gibi harcayarak ölüme yolladığı gençlerdir söz konusu olan.
PKK, 40 yıldır Kürt gençleri etki altına almak için sistematik bir çaba harcıyor. Örgüt 90’lardan sonraki genç kuşağı etkisi altına almayı başardı. Bu gençlere kurgusal ve yapay bir kimlik sunularak enerjileri, heyecanları, gelecekleri ellerinden alındı. Bunun basit bir çalışmanın ürünü olmadığı ortada. Sistemin bir çıkış yolu ve hayat şansı sunmadığı gençler, PKK’nın ideolojik-siyasi dünyasının etkisine rahatlıkla girdiler. Bu sayede örgüt, 40 yıldır saçma sapan gerekçelerle Kürt gençleri ölüme yolluyor. Dağlarda öldürttüğü yetmemiş gibi şimdi de bu gençleri şehirlerde hendeklere gömüyor.
Bir kuşağı ölümüne kullanabilmek için derinden etkilemek gerekir. Bunun için de güce, örgütlülüğe, zamana, tekrara, efsanelere, heyecan veren mitoslara ihtiyaç vardır. PKK, bunları sağlayan bir örgüt. Arka planda herkesin malumu olduğu üzere örgüte destek veren büyük güçler mevcut. Büyük güçler ise bir ülkeyi ve nüfusunu değişik özelliklere sahip örgütler üzerinden kontrol etme yöntemini kullanmaktalar. PKK ve Gülen gibi yapılar, böyle bir kullanımın sonucu. PKK ve HDP gücünü, savundukları davadan değil, kendilerini destekleyen içerideki ve dışarıdaki büyük güçlerden alıyor. Arkadaki bu devasa güç olmasa PKK’nın Kürtleri rehin alması ya da gençleri elde silah ölüme yollaması bu denli mümkün olamazdı.
Kürtlerin önemli bir kesimi PKK tarafından maddi-manevi olarak teslim alınmış vaziyette. Yoksa hiç bir halk, kırk yıldır çocuklarını ölüme gönderen, öldürten bir şebekeye müsaade etmez. PKK, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de göz göre göre gençleri öldürtürken; etkisi altına aldığı o insanların hayatlarını korkunç bir vurdumduymazlıkla, dış güçlerin menfaat hesapları adına harcıyor.
Ne “Altın nesil” güzellemeleri ne de “Fırtına kuşağı” yüceltmeleri gençlerin bu kadim topraklardan fikren ve kalben koparıldığı gerçeğini gizlemeye yetiyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 'Ajans' kime bağlı?
15.05.2019 - Erdoğan'ı devirip, Sevr masası mı kuracaksınız?
10.05.2019 - Gidişat nereye?
1.05.2019 - Demirin soğumasını istemiyorlar
22.04.2019 - Seçimleri geride bırakırken...
19.04.2019 - Çözüm seçimin yenilenmesinde
17.04.2019 - Gerçekleri bu kadar kolay çarpıtmak da az hüner değil
15.04.2019 - ABD, İstanbul seçimleri ve Fırat'ın doğusu
12.04.2019 - Yeniden sayım yerine yeniden seçim
11.04.2019 - Dört koldan kıskaç ve anlamı
8.02.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları














































Ad Soyad Giriniz...
seni gidi dedeeeeeeeeee