Kurtuluş TAYİZ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan başlattığı yürüyüşün “olağandışı” olduğu konusunda herkes hem fikir. Hürriyet, Cumhuriyet ve Sözcü yazarlarına bakın, bu yürüyüşü CHP tarihinin en “önemli” eylemlerinden biri olarak tanımlıyorlar. Buraya kadar söylenenler doğru; Kemal Bey’in başlattığı yürüyüş siyasetin rutinine uymuyor.
Bu yürüyüşün niteliğini anlamak için Kemal Bey’i yola çıkaran gerekçelere ve yol boyunca şikayet ettiği “adaletsizliklere” bakmak gerekiyor; OHAL, MİT TIR’ları davasında çıkan mahkumiyet kararları, hapiste olan FETÖ’cü gazeteciler…
CHP Genel Başkanı, Ankara’dan yola FETÖ’yle çıktı, İstanbul’a varana kadar da FETÖ’yü dilinden düşürmedi. Bu da yürüyüşün hedefinin, devletin FETÖ’ye karşı yürüttüğü mücadeleye toplumsal bir hat çekmek olduğunu gösteriyor.
CHP, Meclis’teki varlığıyla, medyadaki gücüyle, uluslararası güçlerin desteğiyle engelleyemediği FETÖ’yle mücadeleyi, mağduriyet söylemiyle yollara düşerek önlemeye çalışıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüş boyunca şikayet ettiği ilk 10 başlığı alt alta dizin; bu sıralamada FETÖ dışında hiçbir konunun yer bulmadığını göreceksiniz.
CHP’nin varlık gerekçesi, FETÖ’yü devlete karşı savunmaya dönüştü. CHP için muhalefet etmek, FETÖ’yle mücadelenin önüne geçmekle özdeşleşti; Kemal Kılıçdaroğlu’nun darbe tarihi olarak 15 Temmuz’u değil de FETÖ’ye karşı 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL’i baz alması, bu gerçeği açıkça gösteriyor; Kemal Bey, FETÖ’yü siyasallaştırarak FETÖ üzerindeki devlet baskısını sınırlandırmaya çalışıyor.
Siyaset ve medya dünyasının “Adalet yürüyüşünü” romantikleştirme gayretlerini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor; bu yürüyüşün tek kıymeti harbiyesi, içerideki FETÖ muhiplerini açığa çıkarması oldu ki, bu da devlet ve millet için azımsanamayacak kadar önemli bir bilgi.
ERDOĞAN’I KONUŞTURMAYAN AVRUPA
Hıristiyan Batı’nın Türkiye’ye gerçek bakışını ters yüz eden, saptıran aklın ve egemenliğin sonuna gelindi. Siyaset, akademi ve medya dünyası yıllarca Türk milletini ütopik bir “Avrupa Birliği” fikrine inandırmaya çalıştı. Avrupa’yı yücelten bu yaklaşım, Türklüğü ise sistematik olarak aşağıladı. “Batı değerleri”nin gerçek niteliği -İslam düşmanlığı, Türkiye karşıtlığı- milletten özenle gizlendi.
“Batıcılık” akımı siyasette ve devlette zayıfladığı bir anda ise Avrupa’nın boyası dökülmeye başladı. Avrupalıları dünya üstünlüğüne taşıyan değer ve normların aslında gerçeğin ters yüz edilmiş söyleminden başka bir şey olmadığı açığa çıktı. “Demokrasi”, “hukuk”, “adalet” ve “özgürlük” gibi değerler sadece retorikten ibaret; Batı’nın gerçek eseri Irak, Suriye, Libya, Mısır, Yemen gibi Müslüman dünyadaki iç savaş, darbe ve yıkımlardır.
Avrupa, kendi topraklarında Türkiye Cumhurbaşkanı’nın sıradan bir salon toplantısı yapmasına dahi izin vermiyor. Türk yöneticilerin, bir çok Avrupa ülkesinde toplantı yapması yasak. Ama Türkiye’ye karşı besledikleri kanlı terör örgütlerinin faaliyetleri serbest. Siyaset, akademi ve medya dünyamız işte bu Avrupa’yı yıllardır “Medeniyet projesi”, “Refah ve mutluluk adası”olarak millete anlatıyor. Tarihe gitmeye hiç gerek yok; hemen yanıbaşımızda, Irak ve Suriye’de yaşananlar Batı’nın kanlı yüzünü görmemize yetiyor.
Türkiye’nin sorunu, Batı’yı hâlâ kendisinden hesap soracak bir güç olarak görmesi, adresi şaşırması ve hesap sorulması gerekenin Batılılar olduğunu unutması. Bu yüzyıllık zihin çarpıklığını Cumhurbaşkanı Erdoğan, düzelterek tekrar ayakları üzerine oturtuyor.
Bunun son örneği Almanya’daki G-20 Zirvesi’nde yaşandı. Erdoğan’ı sorularıyla kızdıracaklarını, köşeye sıkıştıracaklarını, aciz ve çaresiz kılacaklarını sandılar; ama Erdoğan, Avrupalıların gerçek yüzünü doğrudan yüzlerine tane tane -alay ederek- anlatarak, teröre verdikleri destekleri tek tek sayarak Türkiye’yi hesap sorulan bir ülke olmaktan çıkarıp hesap soran bir ülke konumuna taşımıştır. Türkiye adına yaşanan en gerçekçi gelişme de budur!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019