Markar ESAYAN

Türkiye dünyayı değiştirirken...
28.07.2018
1036

 ABD’nin Başkan Trump ve yardımcısı Pence tarafından alenen tehdit edilmesi herhalde sadece Rahip Brunson meselesini kapsamıyor. Türkiye ile ABD arasında ne stratejik ortaklığa ne de NATO müttefikliğine yakışan bir süreç yaşanıyor uzun zamandır. Meselenin Trump döneminde başlamadığını biliyoruz. Suriye iç savaşının ilk günlerinden beri Obama başkanlığındaki ABD ile sorunlar hızla tırmandı.

SSCB’nin yıkıldığı 1990’lı yıllarla birlikte eski düzen dengeleri bozuldu. Ama Soğuk Savaş’ın bitmesiyle ABD’yi ima eden tek kutuplu dünya süreci çok uzun sürmedi. ABD, SSCB’nin geçici olarak sahneden çekildiği bu dönemde aslında eline bir fırsat geçtiğini görmedi. Daha adil dünya kuruluşlarının ortaya konacağı demokratik bir dünya için düzenleyici rolüne soyunmak ve yüklerden kurtulmak yerine, Bush-Cheney döneminde hırçınlık sarmalına dolaştı. 11 Eylül saldırılarını gerekçe göstererek Irak ve Afganistan işgallerine soyundu.

ABD bunlarla meşgulken, dünyanın çok kutuplu bir hale geldiğini fark edecekti. BRIC ülkeleri başta olmak üzere, dünyada gelişen birçok ülke agresif şekilde büyüyerek dünyada daha fazla söz sahibi olmaya, pastadan daha fazla pay almaya başladı.

Trump’ın seçimlerde “Amerika’yı tekrar büyük yapmak” (Make America great again) sloganı bu gerçeği teyit ediyordu. Nihayetinde Trump’ın ticaret savaşlarından tutun iklim anlaşmasına, Transatlantik Ticaret Anlaşması’ndan NATO krizine kadar yarattığı anaforun bu acilcilikten kaynaklandığını görüyoruz.

Türkiye de son 16 yılını boşa harcamamış, siyasi ve ekonomik olarak ciddi manada güçlenmişti. Enerji havzaları ve geçiş noktalarının kesişiminde bulunan ülkemiz kontrol edilebildiğinde Balkanlar’dan tutun Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Hint yoluna kadar ciddi bir stratejik üstünlüğü ele geçirmek anlamına geliyordu. Türkiye Kuşak-Yol projesinin en önemli düğüm noktasıydı ve bu, dünyanın eksenini yarım bin yıl sonra Pasifik kıyılarından yeniden Doğu’ya geçmesi manasına gelirdi.

Türkiye’nin bağımsız politikalar izlemesi, Rusya ile dayanışarak Çin’le daha yakın ilişki kurması dünyada dengeleri değiştirecek bir hamleyi ima ediyor. Bu nedenle önce Gezi, 17/25 Aralık ve 6-7 Ekim ayaklanma denemesi gibi tekil teşebbüslerle siyaset dizayn edilmek istendi. Bunlar başarılı olamayınca, 15 Temmuz doğrudan işgal denemesi geldi.

Türkiye, Suriye’deki oyunu bozdu. Rusya ile uçak krizini öngörülemeyen bir ustalıkla aştı. Büyükelçi cinayeti de bu süreci bozamadı. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Afrika’da görüştüğü Putin’e “Aramızdaki her türlü dayanışma birilerini kıskandırıyor” diyecekti. Aynı gün Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak Çin ile 3.6 milyar dolarlık kredi anlaşması imzalıyordu.

İnsanlar gibi devletler de değişimden kaçamaz. Ancak değişime intibak zaman alabilir. Türkiye geçiş sürecinin bu krizlerini soğukkanlılıkla yönetecek ve yoluna devam edecektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar