Mensur Akgün
Cuma günü İtalyan enerji şirketi ENI’nin CEO’su Milano’da bir açıklama yaparak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge’nin 3 numaralı parselinde arama yapmak üzere gönderdikleri SAIPEN 12000 gemisini geri çektiklerini, geminin Fas’a gideceğini, ama Kıbrıs’taki faaliyetlerinden vazgeçmediklerini, geriye taraflar arasında soruna çözüm bulunduktan sonra döneceklerini söyledi.
Hatırlanacağı gibi söz konusu gemi Deniz Kuvvetleri tarafından Magosa açıklarında iki hafta önce durdurulmuş, arama yapacağı bölgeye girmesine izin verilmemişti. İki haftadır gemi mürettebatının denemeleri, AB’nin protestoları ve Güney Kıbrıs’ın yaptırım çağrıları da işe yaramadı. Türkiye ve KKTC’nin kararlı duruşuyla bu bölgede arama yapılması engellendi. Önce gemi Limasol limanına çekildi, ardından da ENI açıklaması geldi.
***
Umarız GKRY bir daha böyle tek taraflı tasarruflarla, oldu-bittilerle hareket etmez, önceliğini baskı ve ekonomik izolasyon yerine Kıbrıs sorununun çözümüne verir. Anlamaları gerekiyor ki Türkiye bin dertle boğuşurken de Kıbrıs’taki haklarını, Kıbrıslı Türklerin haklarını önemsiyor ve önemseyecek. Suriye’de operasyon yapıyor diye “faits-accomplis” kabullenmeyecek.
Rumlar, Kıbrıs adasını çevreleyen hidro-karbon yataklarından gerçekten yararlanmak istiyorlarsa, o zaman kurucu ortaklarıyla barışmak, sorunlarına çözüm bulmak zorundalar. İki kesimde de seçimler yapıldı, son tur müzakereleri seçim kazanmak için kesen Nikos Anastasiadis amacına ulaştı, başkanlık koltuğuna bir kez daha oturdu. KKTC’de de çözüm yanlısı bir koalisyon kuruldu.
Çözümün parametrelerini en iyi bile iki isim; Kudret Özersay ve Özdil Nami bakanlık görevleri üstlendi. Cumhurbaşkanı Akıncı bıkkın fakat belli ki çözümden vazgeçmiş değil. Türkiye de hala ve her şeye rağmen çözüm istiyor. Eğer Rumlar istemiyorsa veya BM parametreleri temelinde iki toplumlu-iki kesimli çözüm onlara uygulanamaz geliyorsa, o zaman da ayrılığı konuşmak gerek.
Çünkü statüko artık kendilerine de zarar veriyor. AB üyelik kartını kaybettiklerini anlamalarında da yarar var. AB’yi yıllardır o kadar çok kullandılar ki kullanım değerini kaybetmesine neden oldular. Brüksel, “Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Rumların istediği gibi çözülmeden Türkiye AB’ye üye olmaz” dese Ankara sadece tebessüm eder. Türkiye’nin AB’ye en girmek istediği zamanda şart koşmaları işlerine yaramadı şimdi hiç yaramaz.
Kaldı ki mirasçısı olduklarını iddia ettikleri Cumhuriyet bir ortaklık cumhuriyetiydi. Karar verme süreçlerinde Türklerin oy hakkı vardı. 1964’de BM’nin aldığı bir barış gücü gönderme kararına (4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı karar) istinaden yönetimi haksız şekilde ele geçirmiş olmaları adanın deniz ve kara ülkesi üstünde sınırsız egemenlik kullanabilecekleri, egemenlik genişletme teşebbüsünde bulunabilecekleri anlamına gelmiyor.
Yürürlükte olan ama uygulanmayan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na göre karar verme süreçlerinde Türkler hala eşit söz hakkına sahip. Türkiye de garantör ülke. Bu gerçekler 1964’de de, 1974’de de değişmedi. KKTC’nin varlığı Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti üstündeki askeri ve siyasi ipoteğini kaldırmadı. Kaldırmış olsaydı soruna çözüm bulmak için yapılan müzakerelerde 11 Şubat 1959 tarihli Garanti ve İttifak Antlaşmaları konu edilmezdi.
Adadaki sorun onların dünyaya göstermek istedikleri gibi işgal sorunu değil. Kıbrıs’ta hukuken eşit haklara sahip iki halk var. Biri diğerini hakkını gasp etmiş, diğeri ise direnip garantör Türkiye’nin müdahalesi sonrasında kendisine yaşam alanı sağlamış. Ortaya da yıllar itibarıyla mülkiyetten, göçmenlerden, tarafların beklentilerinden, BM, AB ve AİHM müktesebatından beslenen karmaşık bir sorunlar yumağı çıkmış. Yıllardır çözüm için çalışılıyor ama bulunamıyor.
***
Annan Planı gibi kapsamlı ve büyük ölçüde adil olan bir plan bile 24 Nisan 2004’de yapılan referandumda Rum tarafınca reddedildi. Şimdi bir kez daha denenebilir, denenmelidir de. Ancak sorunun çok daha basit bir çözümü var. O da 1964’den bu yana birbirinden fiilen ve esasında hukuken ayrılmış olan iki halkın ayrılığının tescil edilmesi, KKTC ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yan yana yaşamasının formüllerinin konuşulması. Benzer sorunlar için önerilen çözüm de zaten bu. Filistin sorunu için iki devletli çözüm deniyor, fakat Kıbrıs ille de birleşsin isteniyor.
Birleşme tabii ki daha makbul, daha yaratıcı. Kıbrıs dünyaya emsal olabilir. Ama taraflar on yıllardır yaptıkları müzakerelerden sonra bir yere varamıyorsa, çözümsüzlük sadece Türk tarafını değil Rumları da etkiliyorsa, çare ayrılmak, ayrılmayı kabullenmek, ayrılığın parametreleri üstünde konuşmak da olabilir. Özellikle de üstünde bir türlü uzlaşılamayan pek çok sorun ayrılıkla sorun olmaktan çıkacaksa, iki toplum iki komşu devlet olarak sorunsuz yaşayabilecekse…
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.09.2025
7.09.2025
27.08.2025
24.08.2025
20.08.2025
17.08.2025
13.08.2025
27.07.2025
23.07.2025
13.07.2025