Mensur Akgün
Fakat öncelik hala kontrol altına alınmasında ve daha az insana bulaşmasının sağlanmasında. Bu da toplumsal ilişkiler kadar ekonomik ilişkilerin de sınırlanmasını getiriyor. Dünyada da Türkiye’de de her gün daha fazla insan işsiz ve gelirsiz kalıyor. Daha çok şirket iflas tehdidiyle yüzleşiyor.
Devletlerin işsiz, gelirsiz kalan insanlar için çözümler üretmesi, çalışanları, daha doğrusu çalışamayanları desteklemesi şart. Tahminler Türkiye’de 6 milyona yakın insanın salgının yarattığı krizden doğrudan etkileneceği, geçimlerini temin etmekte zorlanacağı yönünde. Eğer çözüm üretilmezse, alt gelir gruplarındaki insanlar için çareler düşünülmezse, ülkedeki mutsuzların, umutsuzların oranın artması kaçınılmaz hale gelir. Kitlesel umutsuzluk iktidarı da, Türkiye’yi de yorar.
Salgından nasibini alan her ülke gibi Türkiye’nin de karşısında çok boyutlu bir meydan okuma var. Sağlık sistemi üstündeki baskının azaltılması, verilen hizmetin kalitesinin korunması, doğru ve zamanında bilgilendirmeyle devlete en azından bu alanda duyulan güvenin sürdürülmesi olmazsa olmazlar arasında. Ekonominin çökmemesi için yapılması gerekenlerin listesiyse uzun. Turizm, taşımacılık, perakendecilik, yeme-içme başta olmak üzere pek çok sektör ciddi baskı altında. Havayollarının, turizmin ve ihracat potansiyelinin korunması amacıyla etkin tedbirler alınması gerekiyor.
Bir de Türkiye’nin kendi özgün koşullarından, siyasetin içinden geçtiği gerilimli dönemden, bölgesindeki çalkantılardan kaynaklanan sorunları var. Mesela hukukun üstünlüğüne olan saygı konusundaki kuşkuların diğer sorunlar üstünde çarpan etkisi yaratmayacağını kimse garanti edemez. Cezaevlerinin doluluğuna bir an önce adil ve evrensel hukuka uygun çözümler üretilmesi şart. Virüsün cezaevlerine sıçraması ihtimali ve bunun doğurabileceği toplumsal infialin sonuçları hafife alınamaz.
Tüm bunların dışında kriz sonrası dünyanın nasıl bir dünya olacağına da düşünmemizde yarar var. Bazılarının umut ettiği gibi kökünden farklı, daha “iyi” bir dünyada yaşamayacağız, kurgusu ve düzeni değişmeyecek, hatta muhtemelen daha otarşik, daha otoriter, daha gerilimli bir dünya olacak yaşamak zorunda olduğumuz. Kriz iktidarların değişmesine, virüsle baş edemeyen ülkelerin kaosa sürüklenmesine yol açacak. Salgın küresel çapta önlenemediği sürece de eski statükoya dönmek mümkün olmayacak.
Geçtiğimiz günlerde Foreign Policy’nin dünyanın 12 önemli kanaat önderine sorduğu ‘nasıl etkileyecek’ sorusuna verilen cevaplar da genelde bu yönde. Amerikalıların ayrıca Çin’in yükselişinden rahatsızlık duydukları, kendi ülkelerinin krizi kötü yönettiğini düşündükleri fakat dünya düzeninin kurucu prensiplerinin değişmeyeceğini vurguladıkları görülüyor. Avrupa’nın geleceğinden kaygı duyan, krizin yönetimindeki aksaklıklardan ülkelerin Brüksel’i ve birbirlerini sorumlu tutacağını düşünen kanaat önderleri de var.
Her ne kadar geçmişteki salgınları eskileriyle karşılaştırmak doğru değilse de Korona’nın dünyanın karşılaştığı ilk salgın olmadığını unutmayalım. Bundan 5 bin yıl önce Çin’de yerel çaplı olmakla birlikte ani bir salgın yaşandığı, Peloponez Savaşları sırasındaki salgının Atina’da on binlerce kişiyi kırıp geçirdiği biliniyor. Ondan sonra yaşanmış veba salgınları, çiçek hastalığı salgınları var. İspanya’da çıkmayan İspanyol gribinden, Aids’den, Domuz Gribinden, Ebola’dan, Sars’tan, Zika’dan milyonlarca insan ölmüş. Bazı şeyler değişse bile dünyanın düzeni değişmemiş.
Bu seferki virüs belki daha güçlü ve daha saldırgan. Dünya da eski dünya değil. Ama yine de düzen bu kez de değişmeyecek. Ancak bir değişim olacak ve takip edilmediği takdirde bizi olumsuz etkileyecek. Diğer yandan salgın kullanmak isteyenler için fırsatlar da yaratacak. Sorunlu ülkeler virüse karşı gösterilen dayanışma sayesinde sorunlarını aşma, unutma ve ilişkilerini normalleştirme imkanına kavuşacak. Büyük devletlerin ekonomileri üstüne binecek yük onları bazı küresel angajmanlarından feragat etmek zorunda bırakacak. Amerika Afganistan’da olduğu gibi belki Suriye’den de çekilecek.
Küresel ekonomide bazı sektörler zarar görürken, bazıları güçlenecek. Kriz satın alma alışkanlarını, tatil yapma biçimlerini değişecek. İnsanlar internet üstünden daha çok alışveriş yapacak, tatil için şimdiden öngörülmesi zor alternatif arayışları içine girecek. Petrol fiyatlarındaki düşüş bizim gibi enerji bağımlısı ülkelerin üstündeki dış ödemeler yükünü hafifletecek. İletişim teknolojilerine duyulan ihtiyaç artacak. Eğitimin biçimi ve büyük bir olasılıkla içeriği değişecek.
Türkiye’nin hem krizini yönetmesi, sağlık sisteminde hukuk sistemine sorunlarını çözmesi, hem de krizin yaratacağı fırsatları değerlendirmek için bilimsel ama siyasi tercihlerden bağımsız otonom bir kurul oluşturması gerekiyor. Sosyal Konsey toplansın, sektör ve sendika temsilcileriyle var olan sorunların çözüm yöntemleri tabii ki görüşülsün ama aynı zamanda geleceğe de bakılsın. Dünya ve bölge siyasetindeki değişimlerden, dünya ekonomisindeki değişikliklerden, tedarik zincirlerindeki kopuşlardan, yeni satın alma tercihlerinden, güç dengelerine ilişkin kaygı ve korkulardan ne şekilde yararlanabileceğimiz düşünülsün…
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
13.07.2025
18.06.2025
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024