Mensur Akgün
Bugün Türkiye’de de dünyanın pek çok ülkesinde de anneler günü. Annelerimizi, kadınların annelik için yaptıkları fedakarlıkları, hatta sadece kadın olmakla taşıdıkları yükleri hatırlama zamanı. Çiçekle, çikolatayla, hediyeyle, hamasetle geçiştirilemeyecek bir gün. Bizlere can verdikleri için onlara minnet duyalım ve analım ama annelerimizin kadın olduklarını da unutmayalım.
Bildiğiniz gibi bu tür günlerde insanlar tek bir özelliğine indirgeniyor, anıldığı rolünün ötesinde görülmüyor. Anne oluyoruz, baba oluyoruz, kız çocuğu oluyoruz, başka bir şey oluyoruz ve yılda bir kez bu kimliğimizin en görünür, en bilinir taraflarıyla anılıyoruz. Diğer özelliklerimizden, üstlenilen rolü, atfedilen kimliği yerine getirmek için sahip olmamız gereken yetenek ve imkanlardan soyutlanıyoruz.
***
Tıpkı Homo-Economicus ve Homo-Politicus’un Homo Sapiens’den ayrıştırılması gibi babalar, özellikle de anneler olarak biyolojik ve toplumsal bağlamımızdan, Bourdieu’nun deyişiyle Habitus’umuzdan kopartılıyoruz. Anne bir yönüyle toplumsal şefkatin üreticisine, ama asıl tüketim, harcama ve pazarlamanın aracına dönüştürülüyor. Çiçekten buzdolabına, deterjandan elbiseye çok şey onların cazibe öznesi haline getiriliyor.
Annelerin daha mutlu olması için bizim daha çok satın almamız gerektiği söyleniyor. Yine de harcatma gurularının anneler için belli bir limit koyduklarını, çocukların anneleri uğruna yapabilecekleri fedakarlığın sınırlarını belirlediklerini teslim etmeliyiz. Kimse bize annelerimiz için ev alın, araba alın demiyor. Daha mütevazı hediyeler öneriyor. En geleneksel olanı da sanırım çiçek. 1907’de Virginia’da kutlanmaya başladığından bu yana da galiba karanfil.
Doğrusunu isterseniz hediye almaya da, vermeye de karşı değilim. İtiraf etmeliyim ki kızım bana hediye aldığında ya da yaptığında çok hoşuma gidiyor. Önemsendiğimi hissediyorum. Geçen yıl doğum günümde birlikte tatil yaparken çekilen bir fotoğraftan yaptığı resim odamda, hep başucumda duruyor. Eminim annesi de, anne olan tüm kadınlar da aynı şeyleri hissediyordur. Zaten sorun hediyede değil günün hediyeye indirgenmesinde.
Çünkü tek bir boyuta, bir de şefkat dağıtma işlevine indirgediğimiz, bazen vatanla bile özleştirdiğimiz annelerin hediyelerle unutturamayacağımız sorunları var. Onları gerçekten mutlu etmek istiyorsak sorunlarını çözelim, çözmek için çaba harcayalım. Sorunlarından bazıları doğal olarak cinsiyetlerinden bağımsız, eşitsizlikten adaletsizliğe hepimize ait olan sorunlar. Bazıları ise onlara özgü ve bir çoğu da ne yazık ki şiddet içeriyor.
Hayatlarının bir evresinde anne olan, olabilen kadınlar aile içi şiddete maruz kalıyor. Namus, kıskançlık ya da gurur adına öldürülüyor. Bazen bunalıp dayaktan, işkenceden kaçanlar ya da eşinden ayrılanlar da oluyor. Fakat çoğunluk hayatı boyunca sözlü ve/veya fiili şiddetle yaşıyor. Ağır hakaret içermedikçe, sistematik olmadıkça sözden ve duygusal baskıdan şikayet edilmediği için elimizde veri yok.
Yapılan araştırmalar Türkiye’de de dünyanın pek çok ülkesinde de kadınların yakınlarının sözlü sözsüz her türlü şiddetine maruz kaldıklarına işaret ediyor. Suskunluğun bir nedeni muhtemelen kadının güvencesizliği. Erkeğin evin taşıyıcısı, geçim sağlayıcısı olarak görülmesi. Yasaların ve koruma tedbirlerinin yetersiz olduğunu da söyleyebiliriz. Korku, ayıplama, mahalle baskısını da sayabiliriz. İsterseniz sorunu İstanbul Sözleşmesi’ne ve CEDAW’a kadar taşıyabiliriz.
Yeter ki, üstümüze düşen sorumluluktan kaçmayalım, biraz aklımızı zorlayalım, biraz da hayatı sorgulayalım, neden diye soralım. Hepimiz bin yıllardır süren bir düzenin, anlayışın parçasıyız. Belki zamanında daha iyi avlandığımızdan, belki daha iyi savaştığımızdan anlatı üstünlüğü bize, erkeklere geçmiş. Sadece başka kavimleri, ulusları, medeniyetleri, sınıfları kontrol altına almakla kalmamış, kadınları da yönetmiş, yönlendirmişiz.
Oy hakkı alabilmeleri, eşit işe eşit ücret talep edebilmeleri, hatta okuyabilmeleri, üniversiteye gidebilmeleri için kadınların uzun yıllar mücadele etmeleri gerekmiş. Neyse ki, vizyoner kadınların önderliğinden örgütlenmişler, zamanının ötesinde yaşayan, sorular soran kadınların yazdıklarından etkilenmişler. Çok ender olmakla birlikte haklar bazen de emsallere bakılarak verilmiş.
Bugün eskisinden daha iyi durumda olduklarına şüphe yok. Kadın bakanlar, başbakanlar, devlet başkanları, meclis başkanları, komisyon başkanları, şirket yöneticileri, üniversite rektörleri var. Dünyanın en güçlü ülkesinde bir kadın başkan yardımcı oldu, belki bir sonraki seçimde de başkan olacak. Ama ancak ülkesi kurulduktan, ilk başkan seçildikten 231 yıl sonra. Uzun bir mücadelenin ardından, erkekler dünyasının temel normlarına zarar vermeyeceğinin anlaşılması sayesinde.
***
Ancak seçilmiş olması ne ülkesi Amerika’da ne de başka bir yerde kadın sorunlarının çözüldüğü, bittiği anlamına geliyor. Her türlü şiddetten her alandaki eşitsizliğe çözüm bekleyen daha pek çok sorun var. Sorunlarının kaynağı biz olduğumuz için de ben bugün anneler gününü kutlayan her yaştaki erkek “çocuğun” onların, annelerinin aynı zamanda kadın olduklarını düşünmelerini istiyorum.
Üşenenlere önerimse Mary Wollstonecraft’tan Simon de Beauvoir’a, Suat Derviş’ten Duygu Asena’ya, Asma Barlas’tan Hidayet Tuksal’a kadın yazarın düşüncelerinden yararlanmaları. İlgilerini çekerse zihin açıcı güzel filmler de var. Ben annemi anmak için bu sabah onun en sevdiği müziği, Lale Andersen’den Lili Marleen’i dinlemeyi planlıyorum. Biliyorsanız, hatırlıyorsanız siz de annenizin sevdiği bir parçayı dinleyin. Bilmiyorsanız da kendinize hiç olmazsa neden diye sorun…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
13.07.2025
18.06.2025
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024