Münir AKTOLGA
Facebook’ta Gülay’ın yazısını paylaşarak, „katıldığımı“ söylemiştim. Bir „arkadaş“ bunun altına şöyle yazmış:
„Yerel yonetimlerin guçlendirilmesinin sıkı savunuculuğunu yapıyorsunuz. Neden? Sanıyorum, demokrasi bu çağda ancak böyle kurulur düşüncesiyle. Ancak, sonuçta bu bir iktidar kavgası değil midir? Merkezi yonetim anayasa degişikliği yapacakmışta bu şekilde ozerklik kurulacakmış! Eğer bu hayal değilse, insanları pasifize etmek için kötü niyetli bir söylem değil mi? Adamlar iş makinalarını bile kullandırmak istemiyorlar, nerde o özerklik? Mücadele etmeden iktidara ortak olmak mümkün müdür; yönetime katılmak tarihin hiç bir doneminde insanlara tepside sunulmamıştır“...
Önce Gülay’ın yazısını tekrar bir okuyun isterseniz, sonra da benim paylaşıma not olarak yazdıklarımı. Yukardaki soruya verdiğim cevap ise daha sonra gelecek.
http://www.marmarayerelhaber.com/gulay-gokturk/40034-dtk-cozum-hamlesi-yapacakmis
„Gülay'a katılıyorum!...
Özerklikten federasyona, ayrılmaya kadar bütün önerilerin hepsi demokratik taleplerdir ve ancak demokrasi mücadelesi içinde çözülebilirler... 21.Yüzyıl’da 20.Yüzyıl kalıntısı ideolojik "halk savaşı"-"öncü savaşı" anlayışlarıyla bir yere varmak mümkün değildir... Toplum mühendisliği, kan, ateş ve ölümden başka sonuç getirmez... „Haklı olmak“, „haklı taleplere sahip olmak“ yeterli değildir... Amaca giden yolun, yani stratejinin de- bu arada kullanılan araçlarla birlikte- talebin haklılığına uygun olması gerekir... Ben böyle düşünüyorum…
Kürt ve Türk solunun problemi ise işte tam bu bu noktada!... Pozitivizmin post modern biçimleriyle bir yere varılamayacağını bir türlü anlayamıyorlar onlar. Anlayamıyorlar, çünkü olaylara ve süreçlere hala 20.Yüzyıl kalıntısı ideolojik gözlüklerle bakıyorlar... Ancak demokratikleşme süreci içinde çözülebilecek sorunları, yerelden yönetime ağırlık veren adem-i merkeziyetçi yeni bir anayasal çerçeveyi gerekli kılan sorunları kuvvet kullanarak çözmeye kalkışmanın yanlış olduğunu bu yüzden göremiyorlar.
Peki onlar göremiyorlar da ötekiler görüyorlar mı?...
Geliyoruz şimdi madalyonun öteki yanına! Tamam, zora teröre başvuranlara karşı kamu otoritesini hakim kılmak her devletin hakkıdır; bu konuda kimse birşey söyleyemez. Ama bu, hiçbir şekilde, "Kürt sorunu diye birşey yoktur, ne istedilerse verdik" diyerek sürecin demokrasi dışı yollara saptırılmasına bahane arayanlara fırsat verme hakkını da içermez ki!... Şu an olan, 20.Yüzyıl kalıntısı ideolojik "halk savaşı" anlayışıyla, gene 20. Yüzyıl kalıntısı "herşeye kadir merkeziyetçi ulus Devlet" anlayışı arasındaki kör bir savaştan başka birşey değildir...
Çözüm mü diyorsunuz, bence açık!... Derhal, yeni bir anayasa için kollar sıvanmalıdır; eşit vatandaşlığı, anadilde eğitim hakkını ve yerelden yönetimi esas alan adem-i merkeziyetçi bir anayasa yapımı için İRADE BEYANI yapılmalı, bütün sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler bu yönde harekete geçirilmelidir. Burada "irade beyanı" kavramı son derece önemlidir... Bu, siyasi iktidarın duruşunu ortaya koyacaktır...
Bir kere bu yola girin, bakın ondan sonra herşey nasıl birer birer halloluyor!... Bunu yapmazsanız, başkaları tutar süreci kendi çıkarları için manipule etmeye kalkarlar... Ve siz de oturur, "hainler, köklerini kurutacağız" falan diye ağlar durursunuz!!... Hamasetle, "hainlere" karşı milliyetçi duyguları körükleyerek bir yere varılamaz...
İlk yapılacak iş, "böyle bir sorun yoktur" anlayışını terkederek süreci YÖNETMEYE soyunmak, bununla birlikte de, demokratik bir anayasa için İRADE BEYANI yaparak tıkanan yolu açmak için düğmeye basmaktır...
Başka yolu yok!... Herkes, yolu tıkayan kendi ideolojik duruşunu görmek için aynaya baksın“!...
Şimdi sıra geldi bu notun altına yazılan-yazının başında zikrettiğim- soruya verdiğim cevaba:
Ali bey söyledikleriniz bir zamanlar belki doğruydu, ama artık bu düşünceler günümüzü açıklamada bence yetersiz kalıyor, şöyle ki:
1-Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bu anlamda insanlara daha çok insiyatif verilmesi bugün artık sadece Kürt sorunu açısından önemli değildir. Siz her halde bu öneriyi Türklerin Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalmak için bir aldatmacası falan olarak düşündünüz!...
Yerelden yönetim talebinin öne çıkması 21. Yüzyıl küreselleşme koşullarında-çağında- bilginin demokratikleşmesine bağlı olarak her türlü bilgiye ulaşma imkanı bulunan bireyin, öğrenme, bilgi üretme ve yenileşme süreçlerine daha çok katılmasının olmazsa olmaz sonucudur...Bakın bu konuda size benim daha önceki bir çalışmanın linkini vereceğim http://www.aktolga.de/t5.pdf 290. sayfadan itibaren konuya ilişkin bilgileri bulabilirsiniz...
Yani merkeziyetçilik, bireyin değil de güçlü ulus devlet gerçeğinin belirleyici olduğu 20.Yüzyıl koşullarıyla birlikte artık geride kalan bir yönetim ve yapılanma şeklidir... Bilginin demokratikleştiği bir ortamda -bireyin öne çıktığı bir ortamda- merkeziyetçi bir yapıyla daha ileriye gidilemez, en fazla bir süre yol aldıktan sonra bugün olduğu gibi „patinaj yapar“ kalırsınız!... Kısacası, „yerelden yönetimi“ savunmak bugün artık aynı zamanda sistemin bir bütün olarak daha efektif halde işlemesi, bilgi üreterek katma değeri yüksek mallar üretimiyle dünya pazarlarında daha fazla pay sahibi olması için de gereklidir . Bu nedenle, yerelden yönetim ve demokratikleşme Kürtlerin ulusal-duygusal milliyetçi taleplerini karşılamak için sadece Güneydoğu’ya özgü bir çözüm önerisi olmayıp, Türkiye kapitalizminin daha iyi gelişmesi için bütün Türkiye ölçeğinde gerekli olan burjuva demokratik bir öneridiri- taleptir...
2-„Kendi kaderini tayin hakkına“ gelince: „Hak, haklılık“ kavramları zamana ve mekana bağlı izafi kavramlardır. Kapitalizmin gelişme döneminde burjuvazinin, daha özgür bir şekilde üretici güçleri geliştirebilmesi, pazar payını daha da arttırabilmesi için herşeyden önce güçlü bir ulus devlete ve kendisi için üretim yapan ulusal bir pazara ihtiyacı vardı... „Kendi kaderini tayin hakkının“ ekonomik temellerini bunlar oluşturuyordu...
Bu nedenle, günümüze ilişkin olarak sorulması gereken soru şudur: Kürt halkının daha iyi yaşaması için, Kürt burjuvazisinin ve işçi sınıfının-Kürt kapitalizminin- çıkarları için nasıl bir yapılanma-sistem- en efektif olanıdır?... Eğer Kürdistan’da kapitalizm ayrılmakla daha hızlı gelişecekse, eğer "Türk egemenliği" üretici güçlerin gelişmesini engelleyen bir kabuk oluşturuyorsa o zaman bu kabuğun kırılması doğru olandır (bunun da şekli gene ayrıca tartışılır). Ya da ne bileyim, federasyon veya özerklik, bunların hangisinin doğru olduğunu belirleyecek olan gene üretici güçlerin hangi yapı-biçim- altında daha hzlı bir şekilde gelişebileceğidir… Yoksa, bazı insanların 20.Yüzyıl kalıntısı duygusal milliyetçilik taleplerini yarıştırma alanı değildir toplumsal yaşam süreci... Önemli olan daima, daha iyi yaşamak için, yaşamı mümkün olduğu kadar kolaylaştırmak için nelerin yapılması gerektiğidir. İnsanlar, güzel laflar söylemek, ya da, ideolojik formüller peşinde koşmak için değil, daha iyi yaşamak için çaba sarfederler!… Sen elde olanı da riske at, yak, yık, ya da yakılıp yıkılmasına zemin hazırla, sonra da de ki, ne yapalım daha iyi yaşamanın yolu buradan geçiyor!... O yakıp yıktıklarını yerine koyabilecek misin daha sonra, soru budur!...
3-Bakin size bir link daha verecegim. http://www.aktolga.de/a14.pdf .Bu çalışmayı da- aslında hepsini ama- özellikle 17. sayfasından itibaren okursanız "demokratik özerklik" anlayışını, benim bu konudaki düşüncelerimi orada daha iyi görebilirsiniz...
Ben olayı 21.Yüzyıl boyutuyla, 21. Yüzyıl gerçekleri içinde ele alıyorum... Öyle "komün" veya "demokratik özerklik" adı altında devlet olmayan bir devletin, yeni tipten pozitivist- ideolojik mühendislik faaliyetlerinin insanlara birşey veremeyeceğini, yerelden yönetim anlamına gelen bir özerklikle „komünal yaşam“ denilen bir "demokratik özerkliğin" tamamen ayrı kavramlar olduğunu düşünüyorum...
4-İşte bütün bu nedenlerden dolayı, „yerelden yönetim“ ve „demokratikleşme „ talepleri 21.Yüzyıl’da özünde ideolojik anlamda “solcu“ talepler olmayıp, burjuva demokratik devrimi daha da geliştirme yönünde olan taleplerdir. Yani aslında bunlar "solcuların" değil, burjuvazinin öncülük yapacağı bir yeniden yapılanma sürecinin talepleridir... (zaten işin içine „solcular“ girince olay çağdışı bir hale geliyor!!...) Amaç da, bireyin öne çıktığı, bilgi üretimini öne alan bir toplumun kendini yeniden yapılandırmasıdır... 21.Yüzyıl’ da artık merkezi olarak yapılanmış güçlü ulus devletlere değil, yerelden yönetimi öne alan, bilgi üretimi faaliyetine ağırlık veren yapılanmalara ihtiyaç vardır... Bunun için de silahlı mücadeleye, kan dökmeye falan gerek yoktur!!...
İşte, neden demokratikleşme, neden yerelden yönetim sorularının cevapları bunlardır. Yoksa amaç, kimsenin 20.yy kalıntısı milliyetçi duygularını tatmin degildir!...
5-Son bir soru ve cevap da „savaşla“-„savaşan taraflarla" ilgili!...Bu „savaş“ ve „savaşan taraflar“ tamamen 20.Yüzyıl kalıntısı çıkarların ve düşüncelerin yönlendirdiği antika güçlerdir-unsurlardır... Alın bir Rusya’yı veya İran’ı, bunların Ortadoğu’da işi ne, ne için savaşıyor bunlar? Petrol fiyatlarını kontrol için değil mi, çok açık!... Peki bu güçler buradan bir yere varabilirler mi? Bugün için ittifak halinde görünüyorlar ama yarın İran da kendi petrolünü piyasaya sürünce ne olacak!!.. Bu, fiyatların daha da düşmesi sonucunu vermeyecek mi?... Amaçları, PKK’yı-PYD’yi destekleyerek Barzani’nin önünü kesmek! Niye? Çünkü Kürt petrolünün ve doğal gazının piyasaya girmesini kendilerine rakip olacak diye istemiyorlar. Girerse bu fiyatları daha da düşürecek diye korkuyorlar. Korkuyorlar, çünkü bunların petrolden ve doğal gazdan başka gelirleri yok. Doğru dürüst başka birşey üretmiyorlar ki!...
Ama bakın bir Barzani’nin konumu öyle değil. O, kendi topraklarından çıkan petrolü ve doğal gazı kendi refahı için kullanma derdinde. Bu yüzden de haklı bir savaş veriyor… Peki PKK-PYD niye karşılar Barzani’ye, onların derdi ne? „Demokratik Modernite“ adı altında kapitalizmi aşan „komünal bir yapı“ diyor onlar… Yani akılları sıra Barzaniye karşı mücadele kapitalizme karşı mücadele onlar için!… Olay bu!… Koyun can derdinde kasap mal derdinde hesabı!!...
Kürt petrolünün ve doğal gazının ortaklaşa bir çabayla dünya pazarlarına sürülmesi için Türkiye’nin Barzani yönetimiyle yaptığı anlaşmaya kimse birşey diyemez. Bu, her iki tarafında doğal hakkıdır…Ama bu kadarla kalmıyor ki mesele; bu arada Türkiye’de de bazıları „Osmanlı mülkü“ falan diyerek Dimyad’a pirince gitmeye de çalışıyorlar!!...Yani, bir yerde bir „çatışma“ varsa bugün, şunu bileceksiniz ki, orada çatışanlar daima 20.Yüzyıl kalıntısı çıkarlardır!... Siz, „Osmanlı mülkü, mirası“ falan diyerek Ortadoğu’nun petrollerini hayal edeceğinize oturun da kendi güneşinizi-rüzgarınızı ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarınızı değerlendirmeye çalışın… Bu şekilde düşünmek, gücünü bu yöne kanalize etmek zor geliyor da, „savaşarak“ birbirini öldürmekten medet umuluyor!...
Şunu hiç kimse unutmasın, 21.Yüzyıl’da bu türden "savaşlarla" kimse birşey elde edemez, bir yere varamaz!... Bu şekilde savaşılarak daha fazla bilgi üretir hale mi gelinecek, bilgi üretiminin, gelişmenin, ilerlemenin yolu tıkalı da bu böyle savaşılarak mı açılacak?... Bunlar hep ideolojik hayallerdir!... Gerçekte olan şudur: Ulus devlet konsepti can çekişiyor, o kadar!... Kafası hala 20.Yüzyıl’ da kalanlar, 21.Yüzyıl paradigmasını kavrayamayanlar, yeni değerler üretmek için işbirliği yapmak yerine birbirleriyle "savaşarak" 20.Yüzyıl kalıntısı değerleri paylaşmaya çalışarak birbirlerini tüketiyorlar o kadar!...
Herkesin kendisine şu soruyu sorması lazım: Amaç ne?... Bağcıyı döverek psikolojik tatmin sağlamak mı, yoksa üzüm yemek mi?...
„Kürdistanda kapitalizmin gelişmesini engelleyen başlıca engel ne“ bugün, soru bu!!... "Türk sömürgeciliği"mi engel buna, yoksa 20.Yüzyıl kalıntısı, iş makinası, okul, fabrika yakan bir "solculuk"mu?... Üretici güçlerin daha hızlı gelişmesi için "Komün" adı altında devlet olmayan bir devlete mi ihtiyaç var bugün?... Soru bu!!... Kimse milliyetci duygusal reaksiyonlarla kendini aldatmasın... Öyle mühendislik faaliyetiyle yeni "sistemler" falan yaratılamaz!!.. Bakın, "sosyalizm" adı altında yaratılan bile ancak 72 yıl yaşayabildi!!... Toplumsal gelişme için, bilgi toplumuna- modern sınıfsız topluma- doğru gidiş için ne yapar ederiz de daha cok bilgi üretir hale gelebiliriz enerjimizi bu soruya cevap bulmak için harcayalım… „Savaşarak“ birbirimizi tüketeceğimize bunun üzerinde yoğunlaşalım!...
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023