Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Esed düşmanlığı
14.10.2014
2198

 Suriye ile ilişkilerimizin yakın tarihi ilginç, Osmanlı zamanını, Hatay’ın Suriye’den Türkiye’ye geçmesini değil, daha sonrasını, Esed hanedanı zamanındaki Suriye ile ilişkilerimizi kastediyorum. Ama tabii o “daha eski” tarih, bu dönemde olanları da etkiliyordu.

İyi ilişkiler değildi bunlar. Türkiye’nin Suriye ile başlıca derdi, PKK’ya verdiği imkânlardı. Bu gerginlik tırmandı, tırmandı, sonunda bir Türk generalin silâhlı müdahale tehdidine dayandı. Bunun üstüne Suriye Öcalan’ı gözden çıkardı ve hatırladığımız o süreç sonunda PKK’nın önderi İmralı’ya kadar geldi.

Derken Türkiye’de birçok şey değişti. AKP iktidarında Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı oldu ve komşularla iyi ilişkiler politikasını uygulamaya girişti. Bu politikanın en çarpıcı sonuçları Suriye’yle ilişkiler alanında görüldü. Çok da iyi oldu. İnsanlar iki ülke arasında pasaportsuz gidip gelmeye başladılar.

Üç beş gün öncesine kadar böyle bir halde (hani, “can ciğer kuzu sarması” diye bir deyim vardır ya) gelindiği için şimdiki durum daha da şaşırtıcı. Suriye’de Esed’e karşı bir muhalefet hareketinin başladığı anda buradaki yönetim tam tekmil o hareketin arkasına geçti; yoğun bir Esed düşmanlığı başladı. AKP’nin (ya da genel başkanının) şaşırtıcı fevrî dönüşlerinden biri buydu.

“Komşularla sıfır sorun” gibi kelimelerle tanımlanan bir politika, komşunun rejimine, içişlerine karşı “nötr” bir tavır almayı içerir. Zaten komşularımızın çoğuna baktığımızda, pek öyle imrenecek rejim görmüyoruz. Esed’lerinki de bunlardan biriydi. Beter bir rejim olduğu için, ayaklanma başladığında, yalnız Erdoğan değil, dünyada birçok ülke de buna sempatiyle baktı --“muhalefet”i daha da yakından tanımaya başlayıncaya kadar böyle geldi. IŞİD’di, Nusra’ydı derken, başta ABD, “Esed bunlardan iyiydi” havasına girdi.

Biz girmedik. Daha doğrusu, Tayyip Erdoğan girmedi. Bugün de, onun birinci sorunu Esed rejiminin devrilmesi. Açıkça söyledi zaten: Esed rejimi devam ettikçe IŞİD sorunu çözülmezmiş!

IŞİD’i yaratan Esed veya Suriye falan filan değil. IŞİD bir anlamda hep vardı. İdeolojisi bile, onun icadı değildir. Belirli bir “İslâm” anlayışı olarak, ta başından beri, bir yerde duruyordu. Fazla taraftarı olmadığı için bir “hareket” haline gelemiyordu.

“Garip ama gerçek” derler, bir “hareket” haline gelmesine en önemli katkıda bulunan Amerika oldu. Sovyetler Birliği’ni Afganistan’da rezil etmek, çevresini yeşil kuşakla kuşatmak falan derken bir ucu Usame’de noktalanan bir Müslüman militanlığını modern teknolojiyle donattılar. El Kaide’den hayat bulmuş dallardan biri de IŞİD. Militanları dünyanın dört bir tarafından geliyor --Batı ülkeleri de dâhil.

Bütün bunlarda Suriye’nin ve Esed rejiminin hiçbir ilgisi yok.

Geçen gün New York Times’da iki kişi anlatıyordu, George Bush’un parlak Irak seferinden sonra olur olmaz hapishanelere --Irak’ta veya Amerika’da-- tıkılan insanların oradaki gerçek militanlar tarafından nasıl eğitildiğini, yetiştirildiğini. Bütün bu etkenler (ve burada sayamayacağım yığınla olgu) bir araya geldi ve tarihin bu anında ve bu yerde IŞİD adını alarak ortaya çıktı. Bu etkenler arasında Esed’in payı devede kulak kalır.

Onun için “Esed rejimi devrilmeden IŞİD sorunu çözülmez” yaklaşımının nesnel gerçeklikle ilgisi de yoktur. O rejimi devirmeyi kafasına takmış birinin ürettiği bahanedir bu ve kimseyi ikna etmez.

Kürtler’le ilişkiyi altüst etmesi, İran’la ilişkileri tahmin edilemeyen açmazlara zorlaması gibi sonuçları da olan bir inat ve ısrar bu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar