Murat BELGE
PKK’nın bir süredir durmuş gibi görünen silâhlı çatışmayı yeniden başlattığı görülüyor. Bu, kendinden bekleneni yapmayan hükümete bir uyarı mı, yoksa eski defterin olduğu gibi yeniden açılması mı olduğunu göreceğiz. Gazetede okuduğuma göre PKK hem Suruç’taki, hem de Kobane’deki, çok sayıda insanın hayatına mal olan bombalı eylemlerin AKP- MİT- IŞİD arasında kararlaştırıldığını, planlandığını söylüyor. Çatışmanın gerekçesi bu. Bu iddia bana inandırıcı gelmedi.
Öte yandan bir de Bülent Arınç’a bakıyoruz: Suruç’ta niçin HDP’li yönetici bulunmadığını soruyor! Bu tuhaf sorudan, olayı HDP’nin yapmış olabileceğini ima ettiği anlaşılıyor. Düpedüz absürd bir iddia.
Sorumsuzca söylenmiş, zararlı sözler. Ama Tayyip Erdoğan’ın açtığı ve yılmadan sürdürdüğü “germe” politikası sayesinde olağanlaştı. Bir dayanağı olmayan bu tip suçlamalar, suçlayanın militanına, öbür tarafa yapılacak her şeyin meşru olduğunu anlatıyor. Bu da, elbette, sürekli bir “urun Şahbazlarım” atmosferi yaratıyor.
Dedim ya, IŞİD’in bombalama eylemlerinde AKP’nin bir işbirliği olacağı- olduğu iddiasını aşırı buluyorum. Ama bu, IŞİD’in bugün geldiği yerde AKP’nin yanlış politikalarının payı yok demek değil. Çünkü öyle bir pay var. “AKP’nin politikaları” denildiğinde de, Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu kadar “pay sahibi” kimse yok.
Yanlışlar üstüne bina edilmiş bir dış politika programı. Olgu üstüne değil, “olması istenen” üstüne bina edilmiş. Mesnetsiz bir Osmanlı değerlendirmesi; daha da mesnetsiz bir Ortadoğu değerlendirmesi (Ortadoğu toplumları da Osmanlı zamanını hasretle anıyor ve oraya dönmek için aşeriyorlar!). Davos’ta Yahudi’yi azarlayan Tayyip Erdoğan’ı gördükleri andan itibaren “işte bizi kurtaracak adam” diye yerlerinde eşinmeye başladılar. “Arap Baharı” da bundan neşet etti.
Dolayısıyla Erdoğan- Davutoğlu ikilisi Suriye’de kargaşalık başlar başlamaz, Alevi komutanların sırtında duran bu rejimin iki günde devrileceğine inandılar (Şam’da namaz, falan). Neyse, çok yazıldı, çok söylendi, uzatmayayım, rejimle mücadele eden herkese de düşünmeden kucak açtılar.
Aralarında bazıları biraz “aşırı” olabilir. Olsun, gençlikte olur. Sonuç olarak iyi niyetlidirler. Güçlük çıkarmayalım. Hattâ biraz kayırsak bile olur.
Hem bu IŞİD dediğin adamlar hepsi de oradan buradan gelmiyor. Aralarında “bizim çocuklar” da var. Baksana, yok Bayram namazı, yok bombacıya rahmet dileme.
Hani Tayyip Erdoğan Gezi’de direnenleri uyarıyordu: “evinde tutmakta” güçlük çektiğini söylüyordu. Düzenlediği mitingde de bağırtıyordu, “… gidelim … ezelim” diye. İşte onların arasında bugünün IŞİD sempatizanı ya da militanı olanlar da var. Erdoğan tutmasa, hemen Taksim’e koşup birkaç kelle kesmeye hazır birileri.
Türkiye’de çok söylenir, çünkü söyleme gereği sık sık doğar: “herkes kendi aşırısını kınasın. ‘Benim aşırım’ diye kayırmasın.” Örneğin Kamboçya’da Pol Pot yönetimi gözlük takan adamları idam ediyor, “gözlüklü olduğuna göre aydın olabilir” diye. Kurşundan tasarruf etmek için de kafasına naylon torba geçirip soluksuz bırakmak gibi bir yöntem seçmiş. Bundan haberdar olduğumda, bir solcu olarak, “Yahu, bizim çocuklar da ölçüyü kaçırmışlar, ama gene de Birleşmiş Milletler’de onları savunmalıyım- emperyalistlere karşı” diyeceğim!
Benim için yok öyle şey ama Tayyip Erdoğan için var. Hem de, bu işleri yapanlar, Suriye’de PYD’ye tercih etmemiz gereken alternatif. Kelle keserek, diri diri adam yakarak, kadın taşlayarak varolabilirler.
Buna son veren IŞİD kendisi oldu.
Ama hâlâ, Tayyip Erdoğan, IŞİD’le birlikte başka örgütlerin adını sayarak, “terör” kavramını yaymaya, genelleştirmeye ve böylece IŞİD’i kamufle etmeye çalışıyor. Polisleri de o çizgiyi izleyerek nicedir bildikleri adreslere gidiyorlar.
IŞİD’le AKP kafa kafaya verip “Suruç’ta bomba patlatalım” demediler. Ama o IŞİD militanın gidip o bombayı patlatacağı yolu açık tutmanın vebali onların üstünde.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































hayrettin geçkin
süleymen yaşar-birilerinin ağzı aslında sevgili tıraş, azınlık mallarıyla ilgili devletin 40 haramilerden farksız tutumu belli....taner akçamın bu konudaki ve pek çok buna benzer konulardaki duyarlılığı-doğru yaklaşımları insanlık onurudur...Yazın için kutluyorum...yüreğini selamlıyorum.
Ad Soyad Giriniz...
çok teşekkür ederim dostum görüşmek dileğiyle..sevgiler.
Ad Soyad Giriniz...
Yorumunuzu Giriniz...