Murat BELGE
“Olgu” önce gelir; bir süre sonu adı konur. “Ne kadar süre” sonra? Bu sanırım her durumda değişir. Sosyo-politik hayatta bir şeyin başlar başlamaz farkına varmak kolay değil, belki hattâ mümkün de değildir. Çünkü hayatta her şeyin bir “evveliyatı” vardır.
Bir süredir “adı kondu”: Popülizm! Ne zaman ve nasıl başlamıştı: Ellilerde Arjantin’de, Peron’la mı; yoksa 14. yüzyılda Roma’da Cola Di Rienzo ile mi? Bunun cevabı popülizmi nasıl tanımladığımıza bağlı. Modern bir olgu olduğunu vurgulamaktan yanaysanız, ikinci ihtimali kabul etmezsiniz. “Zaman”dan görece bağımsız, bir siyaset yapma tarzı olarak görüyorsanız, Cola bir öncü sayılabilir.
Neyse, işin bu kısmı bir akademik merak konusu. Her halükârda “popülizm gelmiş cihane!”
Bu konuya kafa yorma eğiliminde biri olarak iki nokta üstünde durmak istiyorum. Birincisi, Türkçede “Her gördüğün sakallıyı baban sanma” deyiminin içerdiği “bilgelik.” Trump diyor ki, dünyayı daha iyiye götüren ve götürecek yapı, büyük şirketlerdir. Onların önünü açmak gerekir ( örneğin, vergilerini azaltarak v.b.) Maduro diyor ki dünyayı kötüye mahkûm eden yapı, kapitalizmin kurduğu büyük şirketlerdir. İnsanlığın önünü açmak için onları hizaya getirmek gerekir.
Şimdi, bunların ikisi de “popülist” mi?
İlk ağızda “Evet, ikisi de popülist” demek zor görünüyor. Peki, hangisini söyleyince “popülist” olunuyor?
Bence ölçüt arada değil. Popülizmi tanımlayan başlıca ölçüt, kapitalist koporasyonlara karşı alınan tavır değil. Menderes elbette popülistti. Ve kapitalizmi bir “laissez-faire” anlayışıyla geliştirmekten yanaydı. Ama belirli koşullarda “Milli Koruma Kanunu” çıkaran ya da “Et-Balık Kurumu” kuran da oydu. Yani, farklı ülkeler bir yana, aynı popülist önderin uygulamaları da birbirinin karşıtı olabiliyor.
Değişmeyen, yönetici seçkinlere karşı benimsenen tavır. Bu seçkinler, popülist önder kopup gelinceye kadar, memleketin asıl sahipleri olan kitlelerin haklarını gasp etmişler ve onları sömürmüşler. Bu yaptıklarını örtmek ve göz boyamak üzere de olayların üstüne “liberal” adı verilen süslü bir örtü geçirmişler. Şimdi, kitlelerin “kurtarıcısı”, o örtüyü yırtıp atıyor ve halkın gasp edilmiş haklarını geri veriyor.
Yönetici seçkinler yaptıkları bu kötülükleri korporasyonlar yoluyla ya da devletçilik yoluyla yapmış olabilirler. Onun için, tanımlayıcı özellik, korporasyonlara karşı alınan tavır da değildir.
Bu sonuca varmış olmakla yukarıda söylediğim sözün karşıt ucuna gelmiş gibi oldum: Yani, “o da popülist, bu da popülist olabilir” dedim. “Her gördüğün sakallıya ‘baba’ diyebilirsin” dedim. Hatta belki sınırı daha da geniş tuttum, “sakalsız biri de baban olabilir” dedim. Sonuç olarak, “Bir tek sakala bakıp hüküm verme” demiş oldum.
Herkesin somut tarihi farklı. Herkesin popülizmi de farklı tarihlerin belirleyici olguları arasında biçimleniyor. Dolayısıyla, popülizm, “üniforma” gibi bir şey değil; popülizmle mücadelenin de tek bir yolu, yöntemi yok, demek istiyorum.
Vurgulamak istediğim ikinci nokta demokrasiyle ilgili. Demokrasi “her derde deva” bir rejim değildir. Hattâ “kötü bir rejim” olduğunu da söyleyebilirsiniz. Doğrudur bunlar. Yalnız, bir olgu daha var. Bugüne kadar dünyada göregeldiğimiz bütün rejimler demokrasiden daha kötü.
Ayrıca, “temsili” demokrasi ya da “liberal” demokrasi, bugün çeşitli popülist önderlerin yumruk çalıştığı kum torbaları haline geldiyse, bu noktaya varmakta o önderlerden çok “demokratik” rejimi buraya getirenlerin sorumluluğu var. Amerikan halkını Trump gibi birine oy verdikleri için ayıplayalım, buna bir diyeceğim yok. Ama bunu yaparken Hilary Clinton’ların yıllardır çizdiği portrenin de bu davranışta bir payı olup olmadığını hiç düşünmeyelim mi? Bu soru Türkiye gibi bir örnekte iyice geçerli oluyor. Burada bugünkü popülizmin “liberal demokrasiyi” alt ettiğini de söylemek mümkün değil, çünkü “demokrasi” kelimesiyle anlattığımız ucube tarih boyunca ne “demokratik” oldu ne de “liberal.”
Herkesin tarihi farklı deyip duruyorum. Bu farklı tarihlerde demokrasinin her aynı örnekte uğradığı tahribatın derecesi de değişir. Ama sonuç olarak bunların hiçbirinde demokrasi “kaybedilmiş cennet” değildi. Hepsinde eli kolu sargılı bir durumdaydı ve bu zedelenmelere yol açanlar da, evet, popülist önderlerin iddia ettiği gibi, o rejimlerin seçkinleriydi.
Türkiye’de demokrasi bir zamanlar sahip olduğumuz ama birtakım tuhaf nedenlerle elimizden kaçırdığımız bir şey değil, bundan böyle uğraşarak ve didinerek kurmamız gereken bir şey.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025