Murat BELGE
Akademik hayatta “nicelikler” konuşmaya başlayalı beri (çok daha fazla sayıda üniversite, kampus vb, çok daha fazla sayıda öğrenci, çok daha fazla sayıda hoca), “mass society” hükümleri burada da işlemeye başladı. “İşleme” belki durumu anlatmak için doğru fiildir. Çünkü şimdilerde üniversiteler “işletme” olmuş durumda.
Büyük nicelikleri ancak genel kurallar ve yasalarla “sevk ve idare” edebilirsiniz. Genel kurallar ve yasalar, mecburdur, başka türlüsü olmaz, “ortalama”ya, “standart” olana meylederler. “Ortalama”, “nitelik” için en ölümcül şeydir. Ancak çeşitli “ortalama”ların arasında plan-dışı oluşmuş yarık ve çatlaklardan yeşerir nitelik. Kötülükten, yoksunluktan çıkabilir; “ortalama”dan çıkamaz.
Niceliklerin belirleyici olduğu yüksek öğretim kurumlarına “işletme” girdikçe, sakat bir dünya görüşünün taşıyıcısı olan terminolojisiyle (“performans”, “rantabilite”, “rasyonalite” –tabii kendi özel tanımlarıyla) buralara egemen oldukça, akademik hayatın olmazsa olmazı “nitelik” kendine kaçacak delik arıyor. Aramak zorunda çünkü bu yeni hegemon, işletme, onu görürse kılığını beğenmeyebilir, havasından hoşlanmayabilir, örneğin bir “Rotary Club”a bir “talk” vermeye giderse “performance”ının parlak olmayacağından endişelenebilir. Kısacası, nitelik, İşletme’nin gözüne ilişmemeye dikkat etmelidir.
Bu yeni gidişat başlayalı beri, akademik hayatta, İşletme’nin dışında, bir yeni karakter daha zuhur etmiştir; Performans. Bu, kendi başına bir “şahsiyet” olmakla birlikte, aynı zamanda üniversitede çalışan herkese gidip onunla “yekvücut” olabilmektedir: “Profesör X’in performansı”, “Doçent Y’nin performansı” ve “Asistan Z’nin performansı” olabilmektedir. “Performans”ın ortaya çıkmasından bu yana, bu X, Y ve Z’nin yazı ve yayınları, verdikleri dersler, çeşitli entelektüel etkinlikleri, yazı yazmak, ders vermek, belirli bir amaçla bir etkinliğe katılmak biçiminde görülmez olmuşlar ve onun “performans”ları haline gelmişlerdir. Hani birisiyle (tercihan ünlü) birlikte, yan yana, fotoğraf çektirmekten hoşlanan insanlar vardır. Bugünlerde akademik dünyada yeri olan pek çok kişi “Performans”la fotoğraf çektirmek peşindedir.
Tabii “Performans” öyle önüne gelenle ve her durumda fotoğraf çektirmek zorunda değil. Ölçütleri o koyuyor. Örneğin, “haftada en az 12 saat ders” diyor. O böyle deyince, bu da bir “nicelik” ya, son analizde, “12 saat” ön plana çıkıyor. “Ders” ne, nasıl? O, çok önemli olmaktan çıkıyor. Çünkü o “nitelik” dediğimiz saçma şeye özgü, ölçmesi zor bir modalite. “Nitemetre” falan diye bir şey henüz icat olunmamış. Ama “saat” sayması kolay. Kolay olduğu gibi üstelik “nesnel”, “olgusal” ve “istatistiği yapılır” bir şey.
“Yayın” demiştik. Akademik dünyada, burada bulunan insanların hep düşüncelerini yazmaları beklenmiş ve istenmiştir. Niye? Çünkü burada bulunan insanlar, genellikle ve tanım gereği, çok bilen ve oldukça iyi düşünen insanlardır; o halde bilgi ve düşüncelerini başkalarıyla paylaşmaları iyi olacaktır. Bunlar böyle giderken işin içine Performans girince gene mahiyet değişir. Bir kere, “yayın” dedik de, nerede yayın? Öyle önüne gelen yerde yayın olur mu? Olmaz, olmamalı. “Bilgisini insanlarla paylaşması iyi olur” demiştik ama bu iş o kadar basit bir iş değil. Bir kere bilgisinin “bilgi” olduğu kesinleşmeli. Şöyle olur, böyle olur derken, olayın sırrı çözülmüş, formül bulunmuş: Citation Index!
“Bir yazım yayımlandı.” “Ya, nerede?” “Dergide.” “Dergi Citation Index’e giriyor mu?” “Ne bileyim ben? Herhalde girmiyor.” “O halde herhangi bir şey yayımlamadın.”
Performans, ciddi bir karakter. Onun yanından öyle çaktırmadan süzülüp geçmek yok. Kırtıpil görünüşü birini hemen tesbit ediyor: “Adınız ne?” “Adım Ahmet Hamdi Tanpınar, efendim.” “A, evet, hatırladım. Haftada kaç saat ders veriyorsunuz?” “Üç, efendim!” “Çok az, olmaz. Üstelik, öğrencilerden işitiyorum, İlyada’dan giriyormuşsunuz, mahur makamından çıkıyormuşsunuz. Öyle olmaz. Tek konu, tek amaç, iki hedefiniz olabilir, o kadar. Peki, yayın?” “Nasıl yayın?” “Yani bu yıl ne yayımladınız?” “Evet, bir roman yayımlamıştım, adı Saatleri Ayarlama Enstitüsü.” "Güzel. Citation Index’te yeri var mı?” “Ne buyurdunuz, efendim? Orası neresi?”
Mükâleme böyle gider.
Tanpınar’ın “performans”ı memnuniyet verici olmaktan uzaktır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025