Murat BELGE
Dünyanın altını üstüne getirmekte Amerikalılar gibisi yok. Birkaç gündür Amerikan “işletme” (“business”) mantığının yüksek öğretime nasıl girdiğini kendi görebildiğim biçimleriyle anlatmaya çalışıyorum. Bunu başlatan, benzeri daha birçok şeyi de başlattığı gibi, Amerikan kapitalizmi. Amerikan kapitalizmi, geçen yüzyılın sonunda, hayatta ne var ne yoksa, bunlara “para” açısından bakmanın “ayıp” denecek bir yanı olmadığını keşfetti. Sosyalizme karşı nihai zaferini kazandığına inandığı bu dönemde...
Evet, dünyada her şeyin maddi karşılığı vardır, çünkü olmalıdır. Bir doktor hasta tedavi ediyorsa, maddi karşılığı olmalıdır. Bu olmazsa, bir zaman sonra doktor olmaz –ya insanlar “karşılığı yok” diyerek doktor olmaktan vazgeçtikleri için ya da “varsın olmasın, ben gene yaparım” diyenler bir zaman sonra acından öldüğü için.
Bu böyle de, bir hastaneye CEO tayin edilip “ben buraya nasıl daha fazla kazandırırım?” gözüyle bakmaya başlarsanız, bir süre sonra hastane tuhaflaşır.
Tuhaflaşıyor ve tuhaflaştı. Doksanlardan bu yana dünya habire böyle tuhaflaşıyor. Hastanenin mali başarısından sorumluysanız, insanları nasıl iyileştireceğinizi düşünmekten hemen vazgeçer, size gelen hastalardan daha fazla parayı nasıl alacağınızı düşünmeye başlarsınız. Belki önce “ziyaretçiye izin vereyim, para keseyim” dersiniz; “şık bir kantin işleteyim, oradan keseyim” dersiniz. Bunları demeye başlayınca, “şık kantin”den alışveriş etmeyen hasta gelmesini istemezsiniz –merak etmeyin, zaten onlar da gelmez, gelemez.
Ama iş bununla kalmaz tabii. Para kazanmanın tek yolu kantin mi? Kadın gelmiş, doğuracak. Kaç paraya doğuruyor? Şu kadara... Ama bir komplikasyon çıksa, “sezaryen lâzım” dense, o para bilmem kaç katına katlanıyor. O halde bunu bir politika haline getirelim.
Bu da yalnız “Kadın-Doğum”la sınırlı kalacak değil. Hastaneye böyle bir dâhi CEO gelmişse, her yeri düşünür: “sineğin yağı” ya da “hastanın yağı” nerede nasıl çıkarılır; onkolojide ne yapılır, poliklinik nasıl işletilir vb.
Deha çalıştıkça bu CEO armağanlandırılır. Başka hastaneler durumu görür. Onlar da aynı “rasyonel” ve “verimli” ilkelerle çalışmak ister. Sırayla çalışırlar.
Böyle hastaneler dünyada var mı, Türkiye’de var mı, bilmiyorum. “Vardır” diye iddia edecek bilgilere sahip değilim. Ama bu CEO zihniyetinin bütün dünyada var olduğunu biliyorum. Etkin ve etkili de. Bu zihniyetin Türkiye’de de olduğunu biliyorum. Yalnız “hastane” gibi yerlerde kalmadığını da biliyorum.
Önceki yazılarda “nicelik” derdinden söz etmiştim. Nicelikler büyüdükçe, sizin ölçüm araçlarınız da daha çok “sayı” ölçütüne yönelmeye başlıyor. “İstatistik” mantığı, “değer” anlayışının önüne geçiyor. Gene Amerika’dan dünyaya yayılan şu “akademik yayın” komedyasını düşünün. İnsanları daha çok yazarak ve yayımlayarak bilgilerini paylaşmaya teşvik etmek için, bir “terfi” aracı olarak, yaptığı yayını en önemli ölçüt haline getirdiler. Sonunda bu iş “publish or perish” (yayımla ya da yok ol) vecizesini de üretti. Şimdi yayın bol, bunun sonucu.
Peki, bunu yapmak. Yazı yayımlayanları daha akıllı adamlar haline getirdi mi?
Hayır. Öyle bir şey olmadı. Az akıllı adamların yayınları çoğaldı sadece. Bu da aslında herkesin işini zorlaştırdı. Çünkü ilgilendiğiniz, araştırdığınız konuda “bunlar da var” diye bir yığın ıvır zıvır yazı okuyorsunuz; sonuç sadece vakit kaybı.
“Bir yılda kaç makale?” “Hangi dergilerde?” Bunları ölçmek kolay. Ayrıca, o dergileri de derecelendirin. A’da çıkan yazıya 5, B’de çıkan yazıya 4 puan verin. Böylece, “akademik muhasebe” etkinliğini uzatırsınız. Toplama, çıkarma, bu iş daha da keyifli hale gelir.
Ama o topladığınız, çıkardığınız yazıların içeriğinin akademik değerini ölçmek kolay değil. Teorik olarak, bunu o dergileri yayımlayanlar denetleyecek. Ya pratikte? Dergileri okuyun, ne olduğuna siz karar verin.
Akademinin modeli “modern işletme” mi olacak? Ben gericiyim. Benim modelim “arkaik lonca”.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025