Murat BELGE
Bu teşhisi koyanlar çoğaldı: “AKP iktidarının bütün varoluşunu ve düşünce biçimini belirleyen bir “temel içgüdü” var, iktidarda kalmak.” İç politikada böyle, dış politikada da böyle.
Muktedir ittifak kaybediyor. Kaybediyor ama AKP bugün de açık arayla birinci parti. Ekrana yansıyan son ankette de CHP yüzde on beş gibi rakamlarda dolaşıyordu. Bunu doğrusu şaşırtıcı buluyorum. “Tek-parti” kabusu, onunla ilgili hiçbir şey hatırlamasına imkan olmayan genç seçmenlerde de yaşamaya devam ediyor demek ki. Bu da ancak “toplumsal bellek”le açıklanabilir.
Ancak CHP’nin bugünkü sorunu seçmen kitlesinin sınırlı kalmasından, artmamasından ibaret değil gibi görünüyor. Bugünkü seçmeni azalmadan elde tutmak da mümkün olmayabilir. Çünkü bugünün özel ve zor koşullarında CHP’nin de kendisiyle ve tarihiyle hesaplaşmasının zamanı gelmiş olmalı. AKP iktidarında bunun olmaması, olmasından daha çok yadırganacak durum olurdu. Dünyanın birçok toplumunda, Marksist terminolojinin “temel çelişki”sinin kimle kim, neyle ne arasında olduğunu sorarsanız, beklenir cevap “burjuvazi ile proletarya arasında olur, olunca da yadırgatmaz. CHP’nin egemen olduğu Türkiye’de ise herhalde “memurlarla esnaf arasında” biçimini alabilirdi. “Batılı olan/olmayan”, “laik/mütedeyyin” gibi karşıtlıklar hep CHP Türkiyesi’nin fenomenleridir ve antagonistik muhatabı da AKP siyasi erkanıdır. Dolayısıyla şimdi AKP iktidarında CHP’nin (Baykal başkanlığında doruk yapan) bürokratizminden gına gelmiş olanlar “değişim” diyerek ayaklanmak isteyecek, bildik muhafazakar CHP de “partimizin özüne ihanet ediyorlar” diye karşı atağa geçeceklerdi. Devletin kurucusu, milletin otoriter babası CHP’nin “ebedi şefli/milli şefli” bir tarihi var. Epey insana epey bir şey yaşattığı CHP’nin bugünkü oy potansiyelinden anlaşılıyor. Ama bu CHP günün birinde “sosyal-demokrat” olduğunu ilan etmiş (sadece “ilan etmiş”, nasıl olduğunu hiç açıklamamış, “hep böyleydim” demeye getirmiş; bu davranışıyla sosyal-demokrasinin yanlış anlaşılmasına da yol açmış). Dolayısıyla Türkiye’nin ilk olarak solla tanışmasını da elinden geldiğince sabote etmiş. Ama birçok insanın zihninde bir “sol alternatif” olarak yer etmiş. Bu iki olmadık ucu da “Atatürk” diyerek bir arada tutmayı başarmış. Bu açıklamasız eklektizmin bir yerde bir hesaplaşmaya girmesi kaçınılmazdı. Bunun da beklenmedik AKP iktidarında gerçekleşiyor olmasının bir mantığı var.
“Muktedir ittifak kaybediyor” demiştim yukarıda. Evet, öyle, ama beklendiği kadar hızlı değil. Çünkü iktidar kaybediyor, ama muhalefet kazanamıyor ya da yeterince hızlı kazanamıyor. Bu “yavaşlık” Türkiye toplumunun siyasi alışkanlıklarından da etkileniyor. Şunu demek istiyorum: bu kadar kötü bir iktidarın hala bu kadar yüksek denecek bir oy potansiyeline sahip olması her yerde göreceğimiz bir durum değil. Bunun başlıca nedeni, iktidara güvenmekten çok, muhalefete uzun boylu güven duymamak olmalı. Bunun da iki ana kaynağı var. Birincisi belki ekonomi. İktidarın belini asıl büken ekonomik başarısızlığı. Ama, “kim düzeltecek?” sorusunun doyurucu bir cevabı halen yok. Bu da ciddi bir durum çünkü bu bataktan nasıl çıkılır, gerçekten zor soru (Tabii, “o halde onlar devam etsin” diyecek bir durum değil).
Ekonomi halkın iktidara soğumasının daha belirleyici gerekçesi olabilir ama siyasi durumun da elbette bir payı var—olmalı. Burada temel sorun, bana, muhalefetin dağınık durumu gibi görünüyor. Oyların bu kadar dağıldığı bir ortamda, ne yapacaklar da iktidarın karşısına yekpare bir “demokratik blok” olarak çıkacaklar?
Bu türden sorular sorulmaya başlandığında gözler (ve akıllar) HDP’ye doğru dönüyor. Yeni yasal düzenlemeler (bunların da yenisi çıkana kadar) seçimde “ittifak” stratejisini zorunlu kılıyor. İktidarın ittifakı belli. Bunun değişeceğini (örneğin Devlet Bahçeli’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısına kulak vereceğini) hiç sanmıyorum. Muhalefetin ittifakı, HDP’den ötürü, belli değil.
Bu konu epey konuşuldu ve konuşuluyor. İçinde HDP’nin sağlam bir şekilde bulunmadığı bir ittifakın herhangi bir şey kazanacağını sanmıyorum. Ama hep birlikte gözlemlediğimiz gibi, özellikle İyi Parti böyle bir şeye gönüllü, dolayısıyla hazırlıklı değil.
Sorun demokrasi. Muhalefette olan herkesin bildiği, iktidar tarafında olan herkesin de bilip söylemediği gibi, Türkiye popülist-Faşist (ve elhamdülillah Müslüman) bir diktatörlüğe doğru emin ve oldukça hızlı adımlarla ilerliyor. Herhangi bir parti, herhangi bir ya da birden fazla nedenle HDP’den hoşlanmıyor olabilir. Bu partiyle yakınlaşma fikrinden hoşlanmıyor olabilir. Ama alternatifinin ne olduğunu az önce yazdım.
HDP Kürt partisi, değil mi? Öyle. İyi Parti de, “Türk” partisi. Dediğim şu durumu bu etnik (dolayısıyla “doğuştan”) kimlikler belirliyor. Oysa asıl sorun “demokrasi/faşizm” kutuplaşmasında. Bunu böyle görmemekte ya da görse de buna göre tavır almamakta direnen yurttaşlarımız var, sayıca az da değil. Bu da zaten toplumun siyasi kültürü ve geleneklerinin sonucu. Bu nedenle, burada önemli bir “durduru”nun toplumun kendisinden geldiğini söylüyorum. Düzenli seçimlerle iktidarın belirlendiği toplumlarda siyasi partiler toplumun derine inen yargılarına (ve önyargılarına) aldırış etmeden davranamazlar. Tamam, siyasi parti de toplumu önyargılarından uzaklaştırmak üzere bir şeyler yapmalıdır; ama bir yere kadar olur bu. Toplum, “tabula rasa” değildir. Doğru ya da yanlış, bütün bir tarih yazılmıştır zihnine.
Uzatmayayım. Zaten konuşup durduğumuz konular. Şunu söyleyip bitireyim: AKP ve Erdoğan toplumu kararlı bir biçimde “demokrasi/faşizm” yazılı yol ayrımına getiriyorlar. Burada, çok da uzak olmayan bir zamana, dananın kuyruğu kopacak. İbrenin “demokrasi” tarafında durması, birbirleri hakkında düşünceleri ne olursa olsun, “demokrasi” diyenlerine nerede, nasıl duracaklarını bilmesine bağlı. Bu bilindiğinde Türkiye kendini faşist “kader”den kurtarabilir (bu, daha birçok ciddi mücadele olmayacağı anlamına gelmiyor) ve hatta bunca deneyimden sonra pekala eli yüzü düzgün bir demokratik düzen de kurabilir.
Bunu beceremezsek, başımıza gelecekleri getirene lanet etmekle uğraşmayalım. Olanı kendimiz getirdiğimizi unutmayalım.
Birikim
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025