Murat BELGE
AKP gibi bir partinin iktidarda olduğu (neredeyse yirmi yıldır) Türkiye’de “Atatürk” tartışmalarının çok hararetli olacağı tahmin edilirdi. Ama pek öyle olmuyor. Daha doğrusu, “tartışma” olmuyor, ama “kavgası”nın arkası kesilmiyor. Bu alanda AKP’nin izlediği yöntem Türkçe’de “kılçık atmak”, “laf sokuşturmak” gibi deyimlerle anlattığımız davranışlarla ortaya çıkıyor. Erdoğan’ın içki üstüne söylediği “iki ayyaş” sözü tipik. “Kime diyorsun?” diye üstüne gittiğinizde “Lafın gelişi… Herhangi iki ayyaş” diyecek. Kulüp rakısının etiketindeki (aslında Fazıl Ahmet’le İhap Hulusi olan) rakı içen iki kişiye fena halde çağrışım yaptığını herhalde hiç kabul etmeyecek. O kabul etmeyecek ama onun gibi duyan ve düşünen tabanı sözü öbür türlü anlayacak, Reis’in taşı en münasip şekilde gediğine koyduğunu düşünecek.
Bu elbette bir tartışma yöntemi değil.
Son zamanlarda bir “diktatörlük/demokrasi” çekişmesi başladı. Tayyip Erdoğan’ın kurduğu “tek adam” rejimi eleştiriliyor. Erdoğan cephesi buna cevap olarak “Ya Atatürk neydi?” sorusunu soruyor. Ama gene bir tartışma yok; bir “itişme” var. Geçenlerde TV’de gezinirken Zafer Toprak’la Ahmet Kuyaş’ın tartışmalarına rast geldim ve tabii dinledim. İkisi de Atatürk’ün bir “diktatör” olduğunu kabul ediyor ve bunun niçin böyle olmak zorunda olduğunu tartışıyorlardı. İki iyi tarihçi. İkisi de akılcı argümanlar sıralıyordu.
Bugün Tayyip Erdoğan’ın demokrasiye verdiği zararların en kötüsü bence “kuvvetler ayrılığı” ilkesini yerle yeksan etmesidir. Çünkü bu demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Bizim ülkemizde yasama ile yürütme arasında hemen hemen hiç mesafe yoktu; ama yargı ile bu ikisi arasındaki ilişki daha iyiydi. Bunun berbat edilmesinin sonuçlarını her gün görüyoruz.
Peki, bu demokrasi ilkesiyle Atatürk’ün ilişkisi ne merkezdeydi?
Kuvvetler Ayrılığı ilkesini Rousseau’nun formüle ettiğini sanan Atatürk “Bu Rousseau deli midir, nedir?” diye konuşuyordu. “İnsan ne kadar kuvveti varsa onları toplar, dağıtmaz.” Yani bugün geçerli olan kuraldan pek farklı düşünmüyordu. “Askerdi; savaştaydı” diyebilirsiniz. Diyebilirsiniz ama savaş bittikten sonra da böyle düşünmeye devam etti. Suikast girişiminin davası görülürken Karabekir’i fazla konuşturdular diye İstiklal Mahkemesi üyelerini herkesin önünde nasıl azarladığını ve adamların ayrılırken yeniden yakalanmamak için pencereden kaçtıklarını Goloğlu’nun kitabından okuyabilirsiniz.
Peki, böylece AKP’liler haklı mı oluyor? Tayyip Erdoğan bütün “tek adamlık” çabalarıyla ve kuvvetler birliği ilkesi üstünde tepinmekle doğru mu yapmış oluyor?
Olmuyor elbette. Yirminci yüzyıla 19 yaşında giren bir adam, yıkılan Osmanlı’nın perişan eğitim makinasından geçmiş. İyi ki askeri okula gitmiş de en azında Rousseau’yu biliyor. O sırada “kuvvetler ayrılığı” diye bir ilke olduğunu “imparatorluk” içinde kaç kişi biliyor.
Ama sorun yalnız “bilgi” değil. O gün Toprak ile Kuyaş’ın konuştukları gibi ülkeyi modernize etmek gibi bir misyonla yola çıkmış. Bunun için yetkiye ihtiyacı var (çünkü bütün “dediğim dedik” tavrına rağmen meşruiyet ilkesine çok önem veriyor. Erdoğan gibi birinin elinde olsa kim bilir kaç kere lağvedeceği bir meclisle bütün savaşı çıkarıyor, buna katlanıyor.
Bu yazıda yalnız “yetki”den söz ediyorum; “yetki”yi ne için kullanmak, kullanılan “yetki” ile ne yapmak gibi konulara girmiyorum.
Mustafa Kemal kendini bütün bu işlerin içinde ve başında bulduğunda hayatını bir padişahlık içinde geçirmişti. Gene “anayasa” deniyor, demokratik yönetim üstüne bir şeyler söyleniyordu. Ankara Meclisi’nin çıkardığı anayasa zaten yargıyı, yürütmeyi, her şeyi Meclis’in eline vermişti. Olağan dışı bir dönemin “meclis hükümeti” idi. Mustafa Kemal buralardan geçti. Tayyip Erdoğan seksen yıllık bir demokrasi mücadelesinden sonra iktidara geldi. Demokrasi vaat ederek geldi. Ve bunu yaptı. Dünyada benzeri olmayan bir “tek adam” rejimi. Türkiye’nin bunca yıl sürmüş demokrasi mücadelesinden onun çıkardığı ders bu.
Erdoğan’ın bunu yapması çok da şaşırtıcı değil sonuçta. Onun gibi daha birçok kişinin bu ülkede edindiği siyaset ve demokrasi eğitimi böyle bir şey. Tayyip Erdoğan’ın siyaset denen şeyi muhaliflerine karşı bir silahlanma ve seferberlik olarak gördüğü besbelli. Ama demokrasi adına Erdoğan’a muhalefet edenlerin bazılarına da sorulması gereken şeyler var. Kuvvetler ayrılığını Tayyip Erdoğan’ın ortadan kaldırması kötü ve Atatürk’ün kaldırması iyi bir şey mi? Atatürk söz konusu olduğu zaman “günün koşulları” deniyor. Buna uzun boylu itirazım yok, az önce kendim de söyledim. Bundan ötürü de karşılaştırdığımız iki olayın aynı olmadığını iddia ediyorum. Ancak bu Atatürk’ün çok “demokrat” olduğunu göstermiyor. Koşulları öyleydi ama o zaman da Montesqieu bilen, demokrasi üstüne doğru dürüst akıl yürüten insanlar vardı. Tarihi bilecek ve tarihten ders çıkaracaksak tarihin bu sayfalarına da bakmak gerekiyor. Ama Tayyip Erdoğan’la kolayca bağdaştırdığımız tek yanlılık, eleştiriye dayanamazlık vb. onun karşısında duran kesimin bir kısmında da pek fazla farklılaşmadan devam ediyor.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025