Nevzat CİNGİRT

Cedidiye meydanı, belediye binası ve “don” parası…
7.11.2025
27

Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Cedidiye Kent Meydanı Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında 17 yıllık belediye binasının yıkılması sonrası artan tartışmaları son günlerde yaptığı açıklamalarla gidermeye çalışıyor. Fakat bu bilgilendirmelerin bugün değil, sürecin başında yapılması gerekmez miydi?

Bir şehirde büyük bir dönüşüm planlıyorsanız, önce anlatırsınız. Önce halkı bilgilendirirsiniz. Önce ikna edersiniz. Bizde ise süreç tam tersinden ilerliyor. At arabayı çekerken değil, araba atın önüne bağlanınca işler karışıyor. Cedidiye süreci de bunun en net örneklerinden biri.

“Kitapçığa yazdık, vatandaş da sandıkta onay verdi” mantığıyla şehir yönetilmez. Sandık, her şeye evet demek değildir. Seçmen, yönetime akıl ve sağduyuyla görev yapması için yetki verir, biat için değil. Proje halka ne kadar anlatıldı? Vatandaş sürece ne kadar dahil edildi? Sorular hâlâ havada.

Ceddiye cami etrafındaki esnaf bugün ilginç bir role bürünmüş durumda: Yol tarif eden belediye danışma merkezi. Çünkü belediye binası yok, müdürlükler kentin dört bir yanına dağılmış durumda. Belediyede işi olan vatandaş önce dükkâna soruyor:

“Belediye nereye taşındı?”

Yaklaşık 30 müdürlüğün bir kısmı Aziziye’de, bir kısmı kalıcı konutlarda, bir kısmı Darıcı, Mergiç ve bazıları Konuralp’te…

Geçici deniyor, ama geçiciliğin süresi belli değil. Daha kötüsü, bu geçici yapının kalıcıya dönüşüp dönüşmeyeceğini bile bilen yok.

Sokağa kulak verin:

“Belediye Valilik binasına taşınacak” diyen var,

“Valilik eski Düzce Lisesi ve Gençlik Spor İl Müdürlüğü bölgesine yapılacak yeni binaya geçecek” diyen var,


“Valilik binayı boşaltmak istemedi, protokol imzalanmadı” diyen var…

Bu kadar farklı senaryo konuşuluyorsa, ortada tek bir gerçek vardır: Kamuoyu yeterince bilgilendirilmemiştir.

En temel sorular bile cevaplanmamış durumda:

Yeni belediye binası nereye yapılacak?

Ne zaman yapılacak?

Müdürlükler ne zaman yeniden aynı çatı altında toplanacak?

Bu sorulara net bir cevap yoksa, şehirde yönetim değil, belirsizlik vardır.

Belediyecilik, vatandaşa işini kolaylaştırma sanatıdır. Bugünkü şartlarda bu mümkün mü?

Cevabı sokaklarda, esnafın dilinde, vatandaşın yüzünde görmek zor değil.

Düzce büyük bir dönüşümden geçiyor olabilir. Ama dönüşümün en önemli ayağı; şeffaflık, bilgilendirme ve ortak akıldır.
Bu üçü yoksa, geriye sadece şu cümle kalıyor:

“Biz yaptık oldu.”

Oysa şehir yönetmek böyle olmamalı.

Çünkü yapılan her iş, en sonunda yine vatandaşa dokunur.

**

**
“DON” PARASI ÜRETİCİYİ MEMNUN ETMEDİ

Bir Dilekçenin Bedeli Bu Mu?

Cuma günü çiftçilerin hesaplarına yatırılan zirai don destek ödemeleri, bırakın yüz güldürmeyi, üreticinin moralini daha da bozdu.
Sosyal medyada tepkilerini paylaşan üreticiler, yatırılan miktarlar için “Bu gerçekten don parası; görünce donduk” diye yazdı. Güldürürken düşündüren, düşündürürken isyan ettiren bir sitem…

Bazı üreticiler ÇKS kaydı olmasına rağmen, sadece dilekçe vermedikleri için destekten yararlanamadı. Yani arazin kayıtlı, üretimin ortada, zararının raporu var; fakat bir kâğıt eksik diye devlet seni yok sayıyor.

“Hem zarar gördük, hem destek alamadık” diyen çiftçilerin sesi her geçen gün daha yüksek çıkıyor. Haklılar da…

Peki, burada sorulması gereken en temel soru ne?

Devlet, ÇKS kaydı olan üreticiye neden çifte standart uygular?

Bu bölgede fındık üreticisi her yıl aynı sorunla yüzleşiyor: Don, fırtına, kuraklık, rekolte düşüşü, maliyet artışı…
Bütün bunlara rağmen üretici hâlâ ayakta durmaya çalışıyor.

Hal böyleyken,

Bölge milletvekilleri, üretici birlikleri nerededir?

Sadece bir dilekçe verilmedi diye, yıllardır toprağın başında alın teri döken çiftçiyi cezalandırmak hangi vicdana sığar?

Sosyal devlet bu mudur?

Devlet, vatandaşına engel koymaz; yol açar.

Üreticinin derdi evrak değil, ekmek derdidir.

Tarım ve Orman Bakanlığı, zirai don kapsamında toplam 6 milyar 495 milyon TL ödeme yapıldığını açıkladı. Zirai dondan etkilenen ve dilekçe vererek destekten yararlanabilen fındık üreticilerinin 10 dönüme 24 bin TL aldığı belirtiliyor.

Güzel rakam…

Ama o destekten faydalanamayan çiftçi ne olacak?

Bu iş masa başında değil, tarlada çözülür.

Dilekçe değil, adalet konuşulmalıdır.

Kaldı ki bu memleketin ekonomisine en çok katkı sunan kesimlerden biri hâlâ toprağın başında direnen fındık üreticisidir.

Sosyal devlet adil olmalıdır, adaletli olmalıdır.

Ve adalet, bir dilekçeye takılmayacak kadar büyük bir kavramdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar