Oya BAYDAR
Sandığa gitme günü yaklaştıkça gerilim ve heyecan artıyor. Tayyip Erdoğan’ın, yerel seçim mücadelesi olmaktan çıkarıp can havliyle kıyasıya bir ölüm kalım savaşına, kendisini onaylatacağı bir referanduma dönüştürdüğü seçim atmosferi, demokrasi tarihimizde eşi benzeri görülmedik bir cepheleşme yarattı. Siyasî-ideolojik kamplaşmaya hiç yabancı olmayan “yurdum insanları” siyasî mücadelenin bu kadar kirlisini, hayâsızını, belden aşağı vuranını hiç yaşamamışlardı.
Toplumun ruhunu zehirleyen bu cepheleştirme taktiğini Erdoğan’ın kendi seçmen kitlesini pekiştirmek, oy tabanını sabitlemek için bilerek uyguladığı yorumları yapılıyor. Eğer böyleyse, 72 milyon insanının kaderini, ülkenin geleceğini oy hesabı ve kendi iktidarı uğruna bozuk para gibi harcamayı göze almış bir liderle karşı karşıyayız demektir. Yok eğer bilinçli, hesaplı bir taktik değil de Başbakan’ın kendi kişilik özelliklerinin, ruhsal durumunun yansımasıysa, bütün Türkiye bir kişinin psikopatolojisine kurban ediliyor demektir ki bu daha da vahim.
Bu aşamada, biz sade yurttaşların elindeki tek savunma aracı, tek meşru silahımız: oyumuz. Kuşkusuz demokratik haklarımız oy atmakla sınırlı değil; protesto gösterileri, düşünce açıklaması, kamuoyu yaratmak için yapılacak her türlü eylem işin bir parçası ama dört gün sonra sandık başına gideceğimiz şu günlerde “oy” öncelik taşıyor.
Kerhen oy vermek zorunda kalmak...
Böylesine sert bir kutuplaşmanın körüklendiği ve insanların ruhlarına yerleştirildiği bir dönemde, seçmenlerin oy davranışları onların gerçek siyasal tercihlerini değil, (yerel yönetim tercihlerini hiç değil) iki cepheden hangisinde yer aldıklarını gösterecek. Önümüzdeki seçimler, siyasal partiler arasında yerel yönetimleri belirleme amaçlı demokratik bir yarış olmaktan çıkıp iki düşman cephe arasında kıran kırana bir savaşa dönüşünce, oyumuz ‘kimden yanayım’dan çok, ‘kime karşıyım’ın cevabı olacak.
Bir süredir yaşadığımız toplumsal-siyasal karabasandan AKP iktidarını sorumlu tutan; Erdoğan’ın buyrukçu, üstenci, kötücül muktedir üslubundan kurtulmak isteyen, gidişatı ülkenin geleceği açısından tehlikeli bulan geniş kesimler, “bunlardan” kurtulmanın yolunun Tayyip Erdoğan’ın şahsında cisimleşen iktidarın gücünü kırmaktan, en azından törpülemekten geçtiğini düşünüyor. Bu durumda yukardaki sorunun cevabı: AKP’ye karşı oy kullanmak oluyor. CHP’ye mi HDP’ye mi oy vermek gerektiği konusundaki tartışmalar veya AKP karşısında güçlü aday kimse onun desteklenmesi gibi öneriler bu noktada devreye giriyor. Kafalarımızı karıştıran, tercihimizi, ilkelerimizi, siyasal etiğimizi zorlayan, kimilerine hiç yakın bulmadıkları bir partiye kerhen oy verdirten işte bu durum.
Soru şu: İktidar ve yandaşlarınca komplo, darbe, ihanet, vb. diye görülen ve gösterilen meşru demokratik muhalefet hakkımızı en etkin biçimde nasıl kullanabiliriz? Daha açık söyleyecek olursak; oylarımızı kime, hangi yerel yönetici adaylarına, hangi siyasal partiye yönlendireceğiz?
Seçimler, iktidar tarafından referanduma dönüştürülünce, yukardaki soruya verilecek cevap hem çok açık hem de çok güç. Yarış (daha doğrusu savaş) adaylar ve partiler arasında değil, iki cephe arasında olunca, normal koşullarda siyaset sahnesinde asla biraraya gelemeyecek çok çeşitli partiler, siyasetler, yapılar, kesimler aynı cephede yer almak zorunda kalıyorlar. Bu durum, haliyle kafalarımızda soru işaretleri, oy davranışlarımızda ikircimler yaratıyor.
Kime oy vereceğiz?
Başbakan Erdoğan’ın postu kurtarma referandumuna dönüştürdüğü 30 Mart seçimlerinde AKP’nin dışladığı, düşman ilan ettiği, savaş açtığı tüm muhalefet güçleri iktidarın oy kaybetmesi amacına yönelecekler. Anti AKP cephe içinde son günlerde yoğunlaşan: hangi aday veya partini desteklenmesi gerektiği tartışmalarının; oylar bölünmesin, AKP karşısındaki en güçlü aday desteklensin çıkışlarının nedeni bu.
Ben bu noktada, kimsenin başkasının oyuna hangi nedenle olursa olsun ipotek koymaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Evet: Erdoğan AKP’sinin geriletilmesi, kendine getirilmesi, Erdoğan’a -mutlak olmasa da görece- bir seçim yenilgisi tattırılarak afra tafrasının ve daha tehlikeli adımlar atmasının önüne geçilmesi, liderleri karşısında yılana bakan tavşan gibi hipnotize olmuş AKP kadrolarının silkelenmesi, demokrasinin kurtarılması acilen gerekiyor. Bunu başarmaya çalışırken, anti AKP cephede yer alanların aynı oy davranış modeli içine zorla sokulmaları gerekmiyor. Hele de, bu konuda görüş ve eğilim bildiren kişilerin hedef alınması, yıpratılması, neden HDP’ye, veya neden CHP’ye, vb. oy vereceksin diye sorgulanması, hatta bölücü ilan edilmesi, bireyin özgür siyasal iradesine müdahale olduğu kadar, gelecekte kurulabilecek ittifakları da engelleyici günübirlik, sekter bir tutumdur.
Günün meselesi AKP’nin daha az büyük belediye kazanması ve toplamda (büyük şehirlerde belediye meclisleri, büyük şehir olmayan yerlerde il genel meclisleri ve belediye başkanlarının aldıkları oy toplamı) oylarının geriletilmesidir. Bunu her seçmen yurttaş kendi aklıyla, kendi siyasî bilinciyle özgürce belirleyecektir. Birisi, kendi gönlü pek yatmasa da, kerhen de olsa AKP karşısındaki en güçlü adayın desteklenmesini önerip o yolda oy kullanabilir, bir başkası seçilme şansı olmasa da gönlünün yattığı partinin adaylarına oy verebilir. Bunlar seçmen yurttaşların özgür kararlardır. Birinin ötekinden üstün, birinin doğru, ötekinin yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Hele hele bu yüzden insanları yıpratmaya, iradelerine ipotek koymaya hiç hakkımız yok. Amaç AKP’yi geriletmekse, uzun bir maratonun 30 Mart adımında birbirimizi yeme, zaten var olan güvensizlikleri, kopuşları, iç düşmanlıkları derinleştirme lüksümüz hiç yok.
30 Mart seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, önümüzdeki dönemde demokrasi mücadelesi belli ki güçleşecek, sertleşecek. Aramızdaki siyasî ideolojik farklılıkları koruyarak demokrasi ve özgürlük paydasında buluşmaya her zamankinden fazla ihtiyacımız olacak. AKP’yi geriletme amacıyla oy kullanacak olanların, kuşkusuz tümü değil ama önemli bölümü; gerçek demokratik hedeflere doğru birbirlerinden etkilenerek, birbirlerini olumlu anlamda değiştirip ilerleterek birlikte daha uzun bir yol yürüyebilecek değerlere ve birikime sahiptir. Oylar ona mı buna mı verilsin tartışmaları ve dayatmaları, bizi birleştirmez böler. Bugün AKP’ye karşı oy kullanma ortak paydasında buluşanlar arasında, uzun demokrasi yürüyüşü boyunca birbirlerine yakınlaşıp güçlü bir birliğe doğru yol alabilecek siyasetler, kişiler, düşünceler hiç de az değil. Bu ihtimali ve imkânı harcamayalım. Yolumuz daha uzun, unutmayalım.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024