Şahin ALPAY

PKK'ya çağrı
6.02.2015
2771

 Cumhurbaşkanı Erdoğan dün “Kürt sorunu herkesten önce benim sorunum...” diyordu, bugün “Kardeşim ne Kürt sorunu ya... Artık böyle bir şey yok.

Bir Kürt olarak neyin eksik senin...” diyor. İyice anlaşıldı ki amacı, dün de sorunu çözmek değil oy devşirmekti, bugün de öyle. Doğrudur. AKP ilk iki iktidar döneminde büyük bir hizmet yaptı: Kürtlerin inkarına ve Kürt kimliğinin ifadesi üzerindeki yasakların birçoğuna son verdi. Ne var ki şu gerçek değişmedi: Anayasa “Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür” demeye devam ettikçe; Kürtçe bölgesel resmi dil statüsü kazanmadıkça; ülkenin bütün bölgeleri yanı sıra Kürt çoğunluklu bölge de yerinden yönetilmediği sürece Kürt sorunu bitmez. İslamcı sosa bulanmış olanları dahil Türk milliyetçileri hâlâ bunu kabul etmeye yanaşmıyor olabilirler. Ama, ne yazık ki, Cumhuriyet'in “hepimiz Türk'üz” diyen “fabrika ayarları” (yani Kemalist temel ilkeleri) özgürlükçü ve çoğulcu demokratik düzenin gereklerine uygun olarak köklü bir revizyona uğramadıkça Türkiye'nin Kürt sorunu olacak.

Yıllardır tekrarlıyoruz, tekrarlamaya devam edeceğiz: Kürt sorunu şiddet yoluyla çözülemez. Şiddet Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana hem Türk, hem de Kürt milliyetçileri tarafından denendi, fakat çok kan akmasından başka bir sonuç vermedi. PKK'nın İmralı'da hükümlü (ya da rehin) doğal lideriyle bir “al – ver” anlaşması yaparak (ya da yapıyormuş gibi yaparak) çözülmeye çalışıldı; onun da olmayacağı görüldü. Çözüm ancak demokratik – barışçı yöntemle, TBMM'nin Kürtlerin ortak demokratik taleplerini karşılayacak anayasayı ve reformları kabul etmesiyle mümkün olabilir. Kürt sorununun doğurduğu, ama zamanla ondan bağımsızlık kazanan PKK sorununu da yine ancak TBMM çözebilir. Bunun için PKK'ya demokratik, barışçı siyaset yapma yolunun açılması, üyelerine genel siyasi af ilan edilmesi gerekir.

Şimdi sorununun çözümüne giden yolda Türkiye'nin elinde, 7 Haziran seçimlerine gelinceye kadar olmayan, çok kıymetli bir imkan var. Kürt milliyetçi hareketi içinden doğmuş olmakla birlikte, Türkiye'nin her yerinden, her etnik kimlikten 6 milyondan fazla yurttaşın oyunu toplayan; parlamentoda 80 milletvekiliyle temsil edilen; ülke bütünlüğünü, ayrımcılığa uğrayan tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerini savunduğu gibi, silahlara ve şiddete ilke olarak karşı duran; liderliğini giderek bütün Türkiye halkının güvenini ve takdirini kazanmakta olan Selahattin Demirtaş'ın yaptığı Halkların Demokratik Partisi, HDP var. Tüm partilerden, bütün kesimlerden hak ve özgürlükleri savunan demokratların HDP'yle güçbirliği yapmaları, Kürt sorununu çözmenin ve demokrasiyi yerleştirmenin yolunu açabilir.

Ancak bu yolda HDP'ye düşen büyük bir görev var. Şiddetin sorunun çözümünün önüne engel olarak dikilmemesi, şiddetin şiddet üretmemesi, şiddetin şiddete bahane olmaması için HDP, PKK'ya artık Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı kesinlikle silah kullanmama çağrısı yapmalıdır. Demirtaş şu çağrısını daha da güçle seslendirmelidir: “PKK silahları susturmalı, elini tetikten çekmelidir. Hükümet de operasyonların durduğunu ifade etmelidir... Birileri çarpıtacak, ama ben devlet silah bıraksın demiyorum. Devlet tabii ki kendini koruyacak. Ama elini tetikten çekmek başka bir şeydir...” (02.08.2015)

Altan Tan'ın çağrısı bütün HDP milletvekillerinden yükselmelidir: “Türkiye'de Gladyo varsa, amaç erken seçimleri etkilemekse, Tayyip Erdoğan seçimler için bir savaş çıkarmak istiyorsa, bütün bu ‘eğer'lerin cevabı evet ise, o zaman Kandil'in tek taraflı çatışmasızlık ilan etmesi gerekir. Polis öldürmeler, araç yakmalar gibi tüm eylemlerin, çok net söylüyorum, sonlandırılması gerekir.” (Zaman, 03.08.2015)

Hangi partiden olursa olsun bütün milletvekilleri, bütün sorumluluk sahipleri seslerini yükseltmelidir: Silahlara son!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar