Sezin ÖNEY
8 Mart ne yazık ki güzel haberleriyle gelen bir gün değil Türkiye’de: onun için kadınlar için güzel bir haberle başlamak istiyorum: Uzun zamandır beni en heyecanlandıran konu, siyaset iletişimcisi sevgili dostum Nilden Bayazıt’ın da çok büyük emeğiyle hayata geçmeye yavaş yavaş başlayan “Ben Seçerim” Platformu oldu.
Geçtiğimiz hafta da, Medyascope’ta sadece kadınların konuk olduğu, sadece kadınların katkısıyla hazırlanan (ve bu özelliği sadece Türkiye için, dünya genelinde de biricik örneklerden biri olan), Femfikir’de, “Ben Seçerim” üzerine konuşuldu. Emeğine ve dirayetine hayran olduğum Nilden Bayazıt, hukukçu ve siyaset bilimci İdil Elveriş ve siyaset bilimci Doç. Dr. Özlem Kaygusuz, doğum aşamasındaki bu platformu anlattılar.
“Ben Seçerim”, kadınların siyasette ve yöneticilikte ön plana çıkmalarını hedefleyen bir girişim. Daha önce de bu konuda çok emek veren girişimler ve kadın hareketi aktivistleri oldu. Bu platform da geçmişin deneyim ve birikimlerini ileri taşıyacak, Türkiye’de şiddetin yakıcı iklimini dönüştürerek kadınların önünü açacak çalışmalardan biri olacak. Yeşil hareketi hayatının odağına koyan biri olarak, küresel iklim krizi gibi, yaratılmış bir felaketin diğer bir muadilinin de kadınlar ve tüm cinsel kimlikler üzerinden yaşatıldığını ve yaygınlaştırıldığını düşünüyorum. Cinsiyet eşitsizliğinin hayattaki pratikleri de doğanın ve yaşamın dengesinin bozmaktan başka bir şey değil. Küresel iklim krizi de cinsel kimlikler üzerinden üretilen kriz de özünde bir şiddet, dayatma ve baskı meselesi.
8 Mart’ta Türkiye’de ve dünyada kadınlar, sokakta ve ötesinde seslerini duyururken, “Ben Seçerim” de bahar müjdelerimizden ve baharın en bereketli cemrelerinden olsun. Ben de dernekleşme sürecinde olan bu girişimin içinde yer almaktan büyük mutluluk duyuyorum. Eminim, daha nice yeni insanlar bu girişimde yer alacak: Daha nice kişilere motivasyon kaynağı olacak ve önlerini açacak bu platform.
Şimdi sözü, bu taze hareketin çağrı metniyle baş başa bırakıyorum:
“Yeni bir siyasal iklime ihtiyacımız var.
Bu iklimde eşit, özgür ve adil bir düzen için kafa yoran siyasete ve siyasetçilere ihtiyacımız var.
Oy verenleri için çalışan, bir şeyler olmak için değil, bir şeyleri değiştirmek için siyaset yapan, düzenin sorunlarını gören, takip eden ve çözüm üreten siyasetçilere ihtiyacımız var.
Yeni bir siyaset dili, yeni bir siyaset şekline ihtiyacımız var.
“Ben Seçerim”, doğru insanların siyasette yer almasını sağlayacak.
“Ben Seçerim”, gündelik hayatımızı sarsan, değiştiren, nefes almamızı günden güne zorlaştıran politikaların değişmesi konusunda mücadele edecek siyasetçileri seçecek.
“Ben Seçerim”, siyaset tarafından görmezden gelinen kesimleri siyasete taşıyacak.
Siyasetin dilini, kimliğini, üslubunu, siyaset yapma şekillerini değiştirecek.
“Ben Seçerim”, bağımsız bir güç olarak, siyasi partilerin dönüşmesini, siyasetin birbirini ezerek değil yükselterek yapılmasını ve liyakat ve eşitlik ilkelerine uygun olarak dönüşmesini hedefleyecek. Siyaset dilinin yeniden kapsayıcı olması için çalışacak.
“Ben Seçerim”, ilk olarak siyasette cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve siyasi dilin değişimi için çalışacak; siyaset yapması gereken kadınları bulacak; hazırlayacak ve aktif siyasete katılmaları için her türlü desteği sağlayacak.
“Ben seçerim”, siyasette kullanılan çatışma dilinin değişmesi için çalışmalar yapacak.
“Ben Seçerim”, bir baskı grubu olarak, doğru insanların doğru yerlerde siyaset yapmaları için çalışacak.”
Ben Seçerim, bir demokrasi platformudur. Platform, belirlediği konularda halkın iradesini ve taleplerini siyasete taşıyacak, takip edecek ve adil ve şeffaf bir sistemin oluşması için çalışacak kadın lider adaylarını destekleyecektir.
8 MART’A KİŞİSEL BİR BAKIŞ
Bir 8 Mart Kadınlar Günü’ne daha, Türkiye’de kadınlara yönelik son derece ağır şiddet haberleriyle girdik. Sadece 2020-2021 dönemini dikkate aldığımızda bile, kendi deneyimlerime ve çevreme bakarak, kadınların iş hayatında ve genel olarak da yaşamın her alanında erkekler tarafından ezildiğinin tanığıyım. Gazete Duvar, bu konuda ayrı bir yerde -hakikaten de her konuda etik duruş sergiliyor. Ancak kurumsal olarak çalışmak veya temas kurmak zorunda olduğum bazı kurumlarda, kadınlara yönelik eşitlikçi davrandıkları imajı pompalayan erkek yöneticilerin kendi hayatlarında ve yakın iş çevrelerinde hiç de öyle olmadığına bizzat şahit oldum. Aşırı ego, ruhsal ve patolojik kişilik bozuklukları, öfke kontrolü yoksunluğu ve günlük hayat şiddeti, birçok erkek yöneticinin yaşam biçimi olmuş. Daha da kötüsü, “mış” gibi yapıp, dışarıya “kadınlar çok değerli, ön planda olmalılar, kadınlar gibisi yok, İstanbul Sözleşmesi’ni destekleyen kadınlara hayranım” gibi söylemlerle kendini parlatan bu erkeklerin bazıları, gerçek hayatta tacizin her türüne meyleden yapıdalar. Sosyal medyada kadınları öven ifadeler paylaşıp, kendi iş ortamlarında “boşver kadınları” deyip riyakâr davranışlar sergiliyorlar.
Bu tip “sahte” kadın dostu erkekler, bana kalırsa en az şiddete bilfiil başvuranlar kadar tehlikeli. Sonuçta, aynı alenen şiddet uygulayanlar gibi, kadınların özel hayat ve/veya kariyerlerine zarar veriyorlar. Üstelik de bunu perde arkasından yapmanın “rahatlığı” ile “ikili hayatlar” yaşıyorlar. Halbuki çoğu “başarılarını” kadın çalışanlarına borçlu.
8 Mart’a böyle kırgın giriyorum açıkçası. Zaten Türkiye’nin en büyük kültürel sorunlarından biri bu: Yapılan ve yaşananla, dışarı yansıtılmaya çalışılan arasındaki uçurum. Tutarsızlık ve ikiyüzlülüğün bir yaşam biçimi haline gelmesi...
Gene ümit, her türlü cinsel kimlikten cesur ve dürüst insanların günlük hayatta verdiği mücadelede. Bu sayede, o müthiş egolar, kültürel yapılarında derin meseleler olan ve psikolojik açıdan hakikaten sorunlu insanlar, toplumun “genelgeçeri” olmayacak: Yavaş yavaş, çektirdikleri eziyetlerin cezai ve sosyal bedellerini ödemeye başlayacaklar.
Her türlü cinsel kimlikten tanıdığım, tanımadığım güzel insanların 8 Mart’ını tüm kalbimle kutluyorum. Benim hayatımı güzelleştiren kadınlara da çok teşekkür ediyorum: Onlardan bazıları sayesinde, 8 Mart’a girerken, yaşadığım kırgınlığı, motivasyona çeviren bir gelecek ümidi de filizleniyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024