Ufuk COŞKUN
7 Haziran seçim sonuçlarına La Repubblica’dan bir yorumla başlayalım" Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu." Beyaz gömlekli bir Kürt'ün temiz yüzü ise ilk kez Türkiye meclisine giriyor ve Sultan'ın kibrini yerle bir ediyor.” Birtakım batı medyası 7 Haziran seçimlerini böyle okudu. Kaldı ki mesele tam olarak buydu. Peki, Türkiye’de seçim sürecini böyle okuyan, yaklaşan ve hassasiyet gösteren kaç kişi vardı? Sanırım bu dönem biraz da bunları konuşacağız. 7 Haziran seçimleri yeni Türkiye’nin bir dönüm noktası olacaktı. Çözüm süreciyle birlikte kendi iç barışını tesis eden Türkiye’yi Ortadoğu’ya açacak yeni bir dönemin habercisiydi bu seçimler. Erdoğan bunun startını on yıl önce vermiş ve Türkiye’nin ilk yerli siyasetini inşa etme yolunda ciddi bir mücadele yürütüyordu. Kuşkusuz bu durum yıllardır ülkeyi kontrol altında tutmayı becermiş devletlerin ve onların taşeronlarının arzu etmediği bir tabloydu. Meşhur sözdür; Türkiye, Türkiyelilere bırakılmayacak kadar kıymetlidir ve stratejik bir öneme sahiptir. Bu yüzdendir ki son on yıldır yapılan her reforma, atılan her adıma, başlatılan her projeye karşı çıktılar. Bu yüzdendir ki diktatörlüğün kitabını yazmış bir kesim Erdoğan’a diktatör demeye başladı. Bu yüzdendir ki hırsızlığın dik alasını yapan, milletin parasını ceplerine indiren bir kesim tarafından da hırsız olarak yaftalandı. Bu yüzdendir ki çözüm süreciyle birlikte Kürtlere tarihi bir teklifte bulunan Erdoğan’ı vatana ihanet etmekle suçladılar. Esad’ın zulmüne dur dediği için Mursi’ye sahip çıktığı için de Ortadoğu’daki terör örgütlerine yardım ediyor bahanesiyle Lahey’de yargılanmasını istediler.
Ortadoğu’da kandan beslenen, vatandaşlarına kan parası yediren devletler ise engel gördükleri Erdoğan’ı hedefe koydular. O Filistin’de öldüren çocuklara sahip çıktıkça içerideki yapılar seslerini daha fazla yükselterek ona diktatör demeyi sürdürdüler. O Mısır’ın ve Suriye’nin özgürlüğünden, İslam ülkelerinin birliği ve dirliği bahsettikçe ona terörist dediler. O analar ağlamasın dedikçe yüksek sesle “seni başkan yaptırmayacağız” dediler. İşte bunları söyleyenlerin artık yekvücut olmalarının vakti gelmişti. On yıldır çözümü engellemek ve ülkenin istikrarını bitirmek için hemen her yola başvuran devletlerin ve içerideki yapıların son umudu 7 Haziran seçimleriydi. Bunca operasyona rağmen halktan güçlü destek gören bir liderin gücünü kırmak ve projelerinden el çektirmek için tüm kesimler üzerine düşeni yapmalıydı. Yabancı basın, üretilmiş hazır algılar ve kurulan ittifaklar bir paket olarak devreye sokuldu. Allah var, herkes görevini layıkıyla yaptı. Demokratik bir çerçevede yapılması gereken ne varsa yapıldı. Bir araya gelmeleri ihtimal dışı olan kesimlerin paketten çıktığını gören AK Parti’nin son hamleleri açıkçası pek tesir etmedi. Gazetelerin HDP ambleminden PKK çıkartma çabaları da kifayetsiz kaldı. Netice itibariyle 7 Haziran seçimleri böyle bir atmosfer altında gerçekleşti. Batının gözü kulağı bizdeydi çünkü bu seçim onları yakından ilgilendiriyordu. Sandıktan koalisyon çıktığında ise derin bir nefes aldılar. Çünkü başardılar..
Seçimler kuşkusuz demokratik bir ortamda yapıldı. Halk tercihini koalisyondan yana yaptı. Bu durum elbette derdi Türkiye olanlar için arzu edilen bir tablo değildir. Fakat sonuç ne olursa olsun sahip olduğumuz ahlak bu duruma saygı duymamızı gerektiriyor. Lakin böyle bir tablonun oluşmasında payı olan, gerekli çabayı gösteremeyen, alternatif bir strateji geliştirmeyen, halkı yeterince ikna edemeyen ve kaliteli bir propaganda yürütemeyen AK Parti’nin de oturup aklıselim bir muhasebe yapması gerekmektedir. Ve yoluna sağlam ve samimi bir ekiple devam etmesi gerekmektedir. Fakat bu topyekûn saldırı altında dahi aldığı oy oranı yine de AK Parti’yi ülkenin en önemli siyasi aktörü yapmaktan alıkoymamıştır. Netice itibariyle ortada siyasi bir belirsizlik var. Başından beri AK Parti’yi tasfiye etmek için hedef yapan muhalefet koalisyon durumunda ne yapacağını bilemez halde. Bu ise başlı başına vahim bir durum. Ülkeyi koalisyona mahkûm ettikleri yetmezmiş gibi yeni bir hükümetin kurulması konusunda da net değiller. Hiç biri AK Partiyle koalisyona girmek istemiyor. AK Parti’nin öyleyse siz kurun önerisine de sıcak bakmıyorlar. O halde bu yaşanan belirsizliği, kaosu, piyasaların anında verdiği olumsuz tepkiyi seçmenlerine nasıl izah edecekler? Her şey AK Parti’yi hedeflerinden bir müddet uzaklaştırmak için miydi? Eğer öyleyse bu millete yapılmış büyük bir haksızlık değil midir? Bilmem bunu düşünen var mı?
Şu andaki tablo bize ülkenin geleceği ve alacağı yolla ilgili ne yazık ki net bir şey söylemiyor. Çözüm süreci, yeni anayasa, ekonomi, büyük projeler vs askıya alındığı gibi ülkeyi hangi partilerin yöneteceği ve ortaya nasıl bir hükümetin çıkacağıyla ilgili kimse net bir şey söylemiyor. Kısacası önümüzü göremiyoruz. Türkiye hiç bu kadar kıskaç altında olmamıştı. Millet istikrarın ne denli kıymetli olduğunu böyle bir zamanda tekrar tecrübe edecek ve belki de bunu bir bedel ödeyerek öğrenecek. Keşke bu kadar hızlı yol almaya başladığımız bir zamanda ülkenin önü kesilmeseydi. Lakin oyun, kurulan tezgâh çok büyüktü. Ülkeye düşman olanların işi budur. Onlar tarihin her evresinde sahneye çıkarlar ve vazifelerini yaparlar. Tam da bu noktada AK Parti kadroları nerelerde yanlış yaptıklarını birlikte oturup değerlendirmeliler. Şunu bilsinler ki bizler her zaman yanlarındayız. Bizim özgür, demokratik ve barış dolu bir ülkede yaşama ideallerimizden en ufak bir sekme olmadı. Her zaman yanlarındayız ve olmaya devam edeceğiz Çünkü mesele artık AK Parti meselesi değildir mesele tam anlamıyla bu ülkenin bir bağımsızlık ve özgürleşme meselesidir. Eninde sonunda kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ben buna yürekten inanıyorum. Kimse endişeye, ümitsizliğe kapılmasın. Bir müddet sonra daha güçlü ve daha sağlam olarak geri geleceğiz ve mazlumların umudu olmaya devam edeceğiz.
@sivildemokrat
[email protected]
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019