Ümit KIVANÇ
“Hah, köşeyazarısın, yeni keşfedilen galaksilerden çocuk psikolojisine, Rusya tanklarının motor gücünden siyasetteki son gelişmelere, her halta dair söyleyecek lafın varmış gibi yap!” Başlığı görünce böyle düşünenleriniz haklıdır. Vallahi böyle yapmıyorum. Trafik sorunu derken her zaman uğraştığım mevzulardan söz edeceğim. Trafik asla yalnız trafikten ibaret değildir. Trafik toplumun aynasıdır. Otomobil bütün kötülüklerin öz anası değilse de sütannesi, aynı zamanda ispatı ve cisimleşmesidir. Direksiyon başındaki insan kadar tehlikeli canlı yoktur.
Ve bütün bu dediklerimin tek kelimesi saçma olmayıp, hepsi psikolojik, sosyolojik, sosyal-psikolojik araştırmaların konularıdır. Bu araştırmalar hakkıyla yapıldığında ortaya çıkacak sonuçlar, trafik sorununun bal gibi, insan toplumunun en temel, en hayatî derdine açılan bir kapı olduğunu, daha kapıda kopan yaygara ve çıkan maraza yüzünden hayatî derde deva bulunamadığını gösterecektir.
Sırf son bir-iki günde onlarca insan, trafik kazası dediğimiz, aslında kazadan başka her şey sayılması gereken felaketlerde hayatını kaybetti. “Mevsimlik tarım işçilerini taşıyan otobüs/minibüs…” haberleri zaten hep kenarda köşede. “İşçileri taşıyan servis aracı…” haberleri gibi. Usulen haberleştirilip, muhtemelen okunmadan geçiliyor. Ölenler, adı üstünde, işçi olduklarından, sahipsiz yoksullar olduklarından, üstüne üstlük, mevsimlik işçiler bir de çoğunlukla Kürt olduklarından.
Bu kazalar genellikle şehirlerarası karayollarında meydana geliyor. Araç kullananlarımızın pek iyi bildiği üzere, birbirini geçmeye çalışan yolcu otobüslerinin, kamyonların, TIR’ların yan yana kopmuş geldikleri, koltuğunu hafif arkaya yatırmış, yola ve öbür araçlara yutması gereken besinler veya aşması gereken engeller, yolculuğa bilgisayar oyunu muamelesi yapan şampiyonların düşüncesizlik ve dangıllık yarışına girdiği yerler işte. (Şimdi buradan, partilerarası parti olan müteahhitler partisi, günde otuz-kırk arabanın geçtiği, araçların sekiz-on kilometre aralıkla bomboş sahada seyrettiği duble yolların yararına ve lüzumuna dair gerekçe üretmez umarım. Çünkü insanın geçtiği yerle ilişkisini kesen otoyol da başlıbaşına, “otomobil” denen zararlının zararlarını katmerlendiren bir ortam.) Şehirlerarası karayollarındaki hayat başka, şehir içlerindeki kaos başka. İkisinin ortak yönü, bireyin başkalarının da yaşadığı yerde kendini konumlandırışı ve ötekilerle ilişkisinde.
Sen ve canavarlar
Bilgisayar oyunu benzetmesini hoşluk olsun diye yapmadım. Sahiden de, toplumumuzda direksiyona oturan insanın “psikolojisi” önemli sosyolojik sorunlara ışık tutan bir etken. Sürücü, zihninde bir GPS ekranı yaratıyor, rotası kolayca ayırt edilebilecek renkte, onu görüyor, başka her şey silik sarı, beyaz, adeta yok. Fakat oyunun esas sürprizini yaratan “canavarlar” ekranda gözükmüyor. Karşıdan geliyorlar, yan yollardan çıkıyorlar, duruyorlar, kalkıyorlar, seni geçiyorlar, geçmeni engelliyorlar, vs.. Ayrıca birden yola fırlayan, karşıdan karşıya koşan yayalar var. Onlara da çarpmaman lazım. Bunları geçtikçe, engelleri aştıkça puanları kazanıyor, başarılı olursan bir üst level’a geçiyorsun. Ortalama sürücümüzün yoldaki başka herkese yaptığı muamele bu.
Canavarların aralıklı olarak karşımıza çıktığı, görece rahat, bir kısmında tek başımıza araç sürdüğümüz şehirlerarası yollarda otomobil sürücüleri, aptalca işgüzarlıklar veya büyük hatalar yapmazlarsa genellikle level’ı tamamlıyorlar. “Aynı aileden yedi kişi…” haberlerine artık daha seyrek rastlıyoruz. Şüphesiz, şehirlerarası karayollarında karşılaşılan canavarların otomobille değil ciple bile baş edilemeyecek büyüklükte ve güçte oluşu, tafrası bol büyükşehir şoförünü de sindiriyor ve kazaları azaltıyor. Kaza oldu mu da, işte, fena oluyor.
Fakat şehiriçlerinde bambaşka âlem var. Şehirlerarası yolda beş dakikada iki hareket gerekiyorsa, şehiriçinde oran beş saniyede ikiye çıkıyor. O büyük kargaşayı meydana getiren etkenlerin bazıları sahiden nesnel, teknik ve doğru dürüst tasarım, planlama ve disiplinle çözülebilecek işler. Mesela şehrin yollarının ortalama genişliği ile trafiğe çıkmasına izin verilecek araçların genişliği arasında bir râbıta olması gerekirken, geniş kamyonetler, minibüsler ve ciplerin bolca bulunması, son derece gereksiz tıkanıklıklara yol açabiliyor.
Şehrin kaldırabileceği araç sayısı diye bir sınırın olması gerekirken, bütün politikası daha fazla araba sattırmaya ve yol inşaatı ihalesi dağıtmaya endeksli yönetimler, şehirleri bilerek boğuyorlar. Yönetenlerin araçlarının geçiş üstünlüğü olması onları bu konuda daha sorumsuz davranmaya sevk ediyor; dahası, herkes beklerken geçmenin verdiği ayrıcalık zevkini tattıklarından ve bu bir çeşit bağımlılık yarattığından, araç sayısının ve hiç değilse şehir merkezlerinde özel otomobillerin girebileceği cadde ve sokakların sınırlanması onlara anarşist fantezi gibi görünüyor.
Burada, toplu ulaşımı komünistlik gibi gören, araba satışından da çıkar sağlayan sağcı Türk siyasetçisinin yıllar yılı bütün bu işlerde belirleyici mevkide oluşunun rolünü teşhis etmemek imkânsız. Toplu ulaşım kolay, rahat, ucuz ve azıcık konforlu olabilse işler çok değişirdi. Hem insanların birarada yaşama bilinci, birbirine saygısı mecburen gelişirdi hem de petrole harcanan para kim bilir ne kadar azalırdı.
Birarada yaşanan yer
Eksene dönelim. Şehirlerdeki trafik sorununu yaratan, araç sayısının oransız fazlalığı, yolların darlığı ve merkezî semtlerde genişletme imkanının bulunmayışı gibi yapısal nedenleri bir kenara koyalım. Birçok işlek cadde ve sokakta trafik tıkanıklığının temel sebebi, otomobillerin sıra sıra park edilmesi. Kimi yerde, beş şerit genişliğindeki yolu tek şeride indirecek şekilde, iki sıra, üç sıra park edilmiş otomobiller, tıkandığında başka yolların da tıkanmasına yol açan, kritik cadde ve sokakları aşılması imkansız engeller haline getiriyor. Onyıllar boyunca, çok katlı bina yapılıyorsa otomobiller için park yerinin de bu binanın altında vs. bulunması kadar basit bir kuralın gerekli görülmemesi buradaki temel sebep. Bir ülkeyi ya da şehri yöneten insanların, araç sayısının yıllık artışına bakarak, “şuraya şuraya şu kadar katlı şu kadar bina yapılırsa üç sene, beş sene sonra şu yol şu hale gelecek” hesabı yapması hiç zor değil. Ama yapılmadı, yapmadılar. Çünkü iki temel güdü, hüküm sahiplerinin kararlarına yön verdi: Daha çok inşaat ve daha çok araba satışı. Şehirlere asla insanların birarada yaşadığı yer gözüyle bakılmadı.
Öte yandan, insanlar da böyle bakmadı. Evini çiçek gibi tutup dolu tablayı pencereden dışarı dökme kültürünün sokaktaki uzantısı, bastığın yeri kendinin saymama, nefes aldığın yeşil piknik alanını çöplüğe çevirme, yaşadığın yeri başkalarıyla paylaşıyor olmanın anlamına ısrarla uzak durma oldu. Kamusal alanın yokluğundan söz ediyoruz yani yine. Bunda baş sorumlu elbette devlettir. Ülkenin kendisinin olduğuna, vatandaşın vatandaş değil “millî güç unsuru” olduğuna iman etmiş devlet. Kamusal alana sahip çıkmaya kalkanı perişan eden devlet.
Birarada yaşamanın sivil kültürü oluşmayınca, sana aitliği tescillenmemiş her alandan ne koparsan kâr oluyor. Trafikte yaşanan bencillik ve dangıllığın köklü zemini var yani. Çoğunuz karşılaşmışsınızdır: kendi geçemeyeceği halde hamle edip senin geçişini önler sürücü. Sen geçersen kaybedeceği bir şey olduğunu sanır. Çünkü kamusal alan olması gereken şey, herkesin parça koparıp eve götürdüğü bir yağma nesnesi. Devletin malı deniz…
Hani, neymiş devletin malı? Yok öyle bir şey. Ama yerine de bir şey yok. Kamusal alan diye bir kavramı tanısaydık zaten hakkımız hukukumuz da olurdu. Fakat bu düşüncesizlik, saygısızlık, başkalarının hakkından tırtıklama gibi imkanları elimizden alırdı. Yol vermek, paylaşmak, saygı göstermek durumunda kalırdık.
Tanımadığımız kavramlar
Dolayısıyla, trafik sorununa yol açan aslî nedenlerden biri teknik-yapısal ise, öbürü, daha yaygını, daha zararlısı, kültürel-ideolojik. Ortak alan gibi bir kavramdan yoksun oluşun üzerine, başkalarının hakları kavramını tanımayış da ekleniyor. Ve işte, başkalarıyla temel ilişki, sırasını kapma, önüne geçme, safdışı bırakma, geçirmeme, yol vermeme gibi güzel şekillere bürünüyor.
Ve trafikte bu, haliyle gayet tehlikeli sonuçlar yaratıyor. Çünkü hayatın akışına kapılmayıp kendi yolunda rota tutturma hissiyle yapışılan, gelişmelere yön verir gibi çevrilen o direksiyon, basınca ivmenin kışkırttığı içgüdüsel zevki tattıran gaz pedalı, süspansiyonun verdiği konfor tadı, sürücünün hepten kendisiyle ve etrafındaki, kendi dar manası geniş dünyacığıyla meşgul olmasına yol açıyorlar. Canavarlar, engeller ve sen!.. Kliman, surround ses sistemin, tek elle kolayca tur attırabildiğin direksiyonun… ve yoluna çıkmış fuzulî canlılar. Aslında çarpa çarpa, eze eze, yıka yıka da ilerleyebilirsin ama puan kaybeder, üst level’a geçemezsin. Seni durduran bu. Başkalarının hakları değil.
Son yıllarda trafik sorununu ölümcülleştiren etkenlere bir de cep telefonları eklendi. İnanılmayacak, aklın almayacağı kadar çok sürücünün elinde cep telefonu. Koskocaman cipli kadınlar adamlar, teslimata çıkmış kamyon-kamyonet sürücüleri, belediye ve halk otobüsü şoförleri, taksi şoförleri, turist minibüsü sürücüleri… hepsi, herkes!
Elinde telefon olanları uzaktan teşhis edebiliyorum; bu mevzuda tecrübelerimi aktarmak isterdim, ama o kadar uzatmayayım artık. Sadece kendini var, başka herkesi ve her şeyi yok, var iseler de buna hakları yok saymanın ulaştığı aşama bu: telefona bakarak, karmaşalı kargaşalı, kalabalık şehirde araç kullanabileceğini vehmetme. Vatandaşlık fikrinin ve hissiyatının yokluğunu bundan âlâ ortaya koyabilecek gösterge zor bulunur. İnsan sahip olmadığı yeti ve gücü kendinde var sanan yegâne canlı ya!..
Trafik sorununu deştiğimizde ulaşacağımız yerle başka bütün toplumsal ve siyasî sorunlarımızın kaynağı aynı yer.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları

































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024