Ümit KIVANÇ
Bizde hukuk her zaman, biraz var biraz yoktu. Bazen var bazen yoktu. Kimileri için var kimileri için yoktu.
Şimdi devleti yönetenler, hiç kalmaması için sistemli uğraş içindeler. Hukuk iptal edildiğinde ortada modern anlamıyla devlet kalacak mı, yalnız teorik sayılmayacak tartışma konusu.
Hukuk burada var edilmeye çalışıldı. Edilemedi, ama birileri hep var olsun diye uğraştı.
Öyle görünüyor ki, artık bu başlıbaşına büyük kabahatler arasında sayılacak. Kuvvetler ayrılığını savunmak gibi. Çoğulculuk falan mazallah!
Ortamda iki unsur özellikle dikkat çekiyor. Biri idam konusu. Öbürü içişleri bakanı.
İdam ibadet mi?
İdam, bir tür ibadet, dinî icap, olmazsa olmaz, olmazsa Türk İslâmcısı muktedir sayılmaz, mukaddes bir kavram gibi gündeme getiriliyor. İdam nedir? Resmî cinayet. Telafisi mümkün olmayan ceza. En korkunç yanı da, şu veya bu şekilde, işlerin insan öldürerek halledilebileceği inancını/yanılsamasını canlı tutması. İdam kavramının ideolojik tesiri, yarattığı insanî ve manevî kirlilik, kavram etrafında yürütülecek hukukî tartışmaların hepsinden önemlidir.
İdam cezasının varolduğu toplum, varolmadığı topluma göre hiçbir yönden daha iyi değildir. Daha kötüdür.
İdam istemek, niyeyse, muktedir Türk İslâmcısı için keyif verici madde gibi oldu. Cumhurbaşkanı da bu meşum arzuyu körüklüyor.
Ne isteniyor? Sıra sıra ceset sallandırarak karşısına geçilip tatmin mi olunacak, ne olacak?
Her şeyin İslâm terazisiyle tartılmaya çalışıldığı bir dönemde, idam (öldürme) konusuna hiçbir İslâmcı’nın Allah’ın takdirine-otoritesine ortak çıkma açısından yaklaşmaması da ne kadar dikkat çekici! Tahakküm kapasitesi ve iktidara zarar verebilecek en ufak tartışmaya dahi hiç girilmiyor. Çünkü din aslında sadece ele geçirilmiş kaba zorun kılıfı ve kitleleri peşinden sürükleme aracı.
İdama bir tür kudsiyet atfedenlerin, kelimeyi telaffuz ederken neredeyse kendinden geçenlerin dürüstçe muayene edilmesi halinde itiraz götürmeyecek tıbbî sonuçlara ulaşılacağından eminim. Burada ciddî patolojik sorun var.
Muktedirlerin yüzyıllardır halkı toplayıp idam seyrettirdiği, kalabalıkların da idam edilecek olanı aşağılayarak, hele öldürülmeden işkence görüyorsa kendilerinden geçerek cinayetin ayin haline getirilmesine katıldığı vakıa. Bugünün insanı, hele dindarsa, oturup bunun üzerine düşünmeli değil mi? Vinçlerden cesetler sallandıran İran manzarasının özenilecek yanı neresidir? Vinçler mi? Akla inşaat getiriyor diye mi?
Muktedirin idam şölenleri düzenlemesinde izaha muhtaç yan yok. Neler amaçlandığı belli. Fakat kalabalıklar neden iştahla böyle şölenlere katıldılar, katılmak istiyorlar?
Oturup insan denen canlı üzerine düşünmeyi gerektiren bir vahamet aslında. Doğanın en yırtıcı, en yok edici, en cani, zevk için işkence eden, zorunlu kalmaksızın öldüren tek yaratığını eşref-i mahlûkat makamına oturtmaya çalışan dindar insan, nasıl oluyor da kudret sahibi insanın caniliğini pekiştirecek idam cezası konsun diye yanıp tutuşuyor?
Şu anın Türkiye’sinde böyle bir soru bütünüyle isabetli olmayabilir. Zira idam isteyenlerin kimliklerine dair açık bilgi yok ve bu şehvetli arzuyu paylaşanlar arasında, resmî üniformayla kurt işareti yapıp poz veren özel harekâtçıdan, günün “muhalif” kesimi arasında sayılan “güvenlik bürokratı”na pek çok idamcı bulunuyor muhtemelen.
Meselenin bir bölümü şüphesiz kendi dışında herkesi hain görmekle ilgili. Ve hain gördüğünü öldürmeye hakkı olduğuna inanmakla. Dönüp geliyoruz öldürme yetkisi ile iktidar ilişkisine. Dünyanın muktedirlerini iktidar sahibi olduklarına inandırmak da ayrı sorun… Kan dökemezlerse inanmıyorlar.
Daha fazla, daha fazla, eksiksiz, katıksız iktidar idamla mı tadılacak? Bunun için mi bu içten yakarış?
İçişleri bakanının devlet kavramı
İkinci başlığa geçeyim: Süleyman Soylu. Nasıl İslâmcılar sözkonusu idam şehvetiyle bizzat ecel ve Azrail kavramlarını şaibeli hale getiriyorlarsa, bu zat da içişleri bakanı olduğundan beri devlet kavramına aynı şeyleri yapmakla meşgûl.
Hatırlarsınız, “intikam”dan sözetmişti bir defasında. Beşiktaş’ta PKK’nin yaptığı katliamın üzerine şöyle demişti: “Yarından tezi yok, Türkiye Cumhuriyeti Devleti güvenlik güçlerinin işi bunu yapanlardan intikam almaktır.”
Bundan daha acayip bir lafı herhangi bir devletin herhangi bir bakanı edememiş olabilir. Devlet devletse hukuku vardır, bakan da sadece bu hukuka göre iş görmekle değil, başkalarının da öyle yapmasını sağlamakla yükümlü bir görevlidir. Muğlak bir “biz”den de sözetmiyor bakan burada; açık açık, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti güvenlik güçleri” diyor.
Görevi yasayla tanımlı, yasayı korusun diye eline silah verilmiş güvenlik güçleri neden intikam alsın? İntikam almak devletin işi değil. Devlet yakalar, yargılar, cezasını verir. “İntikam! İntikam!” diye bağıranlara da, “Ben devletim, intikam alamam, öyle bir yolu açamam,” falan der. Çünkü maksat toplumu gelecek belalardan korumak, huzur içinde yaşatmaktır. Ülke, “teröristler” ile “terörle mücadeleciler”in müsabaka alanı değildir; üstünde halk yaşar.
Fakat Süleyman Soylu böyle demişti işte. Başka şeyler de dedi. ‘Derneklerin kapısına vurduk kilidi, sıkıyorsa açsınlar’ mealinde birşeyler söyledi. Niye ‘sıksın’? Ne yarışı bu? Yasalsa açılır, değilse yargıya gider. Devlet -aslında- böyle bir şey. Yasası iyi olur, kötü olur, baskıcı olur, özgürlükçü olur, orası ayrı fasıl. Ama yasa olur. Anlaşılan içişleri bakanı böyle düşünmüyor. Sorsak, KHK diyecektir; e, o da zaten bizzat yasasızlık.
Son olarak, Nusaybin’in köyü Xerabê Bava/Koruköy’de olanlarla ilgili konuştu Soylu. CHP bünyesinde, kuşatma altındaki, akıbetleri belirsiz Kürt köylüleriyle ilgilenen üç-beş kişiden biri olan milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Abdi Aykut adlı yurttaşın kafa göz dağıtılmış haldeki fotoğrafını paylaştı ve içişleri bakanına “ne oluyor?” diye sordu. Süleyman Soylu buna çok kızdı. Ve şöyle cevap verdi:
“Terörle mücadele sürerken bir muhalefet milletvekili çıkıp, ‘Mardin’de Koruköy’de ne oluyor? Orada bir köyü neden çevirdiniz?’ diye soru soruyor. ‘Orada işkence yapıyorsunuz’ diye bir anlayışı ortaya koyuyor. Bir yaşlıdan bahsediyor. ‘Ona işkence ediyorsunuz’ diyor. Hukuk devletinin dışında hiçbir şey yapılmıyor. O yaşlının bulunduğu evi biz beş aydır takip ediyoruz. O ev İstanbul’da, Mersin’de, İzmir’de milletin canını acıtan patlamalara ev sahipliği yapan planın evidir. O yaşlı dediğiniz adam ise teröre ev sahipliği yapıyor.”
Soylu’nun cevabı, bizzat kendi sözleri arasında geçen “hukuk devleti” kavramı açısından hayli ilginç bir yaklaşımın ürünü olduğu gibi, kendisinin bakanlığındaki “terörle mücadele” yaklaşımı konusunda da aydınlatıcı.
Bir: Terörle mücadele sürerken, bu mücadele sırasında güvenlik güçlerinin neyi niye yaptığı sorulamaz. Neden sorulamasın? Eğer hukuk devleti sahiden varsa sorulur. Sorumlular da cevap vermekle yükümlüdür. 1990’larda bu sorulamadı; ne oldu? İyi mi oldu? İyiden geçtim, “terörle mücadele” başarılı mı oldu? Başarılı olduysa şu anda hâlâ neyle uğraşılıyor?
İki: O evi beş aydır takip ediyoruz, ama yine de evsahibini döverek bilgi elde etmeye çalışıyoruz. Eğer böyle değilse şöyle: Beş aydır izliyoruz, evsahibini suçlu bulduk, cezalandırdık. İkinci ihtimalde, belki yaşadığımız coğrafya itibarıyla devletin varlığından sözedilebilir, lâkin hukuk herhalde yok maalesef. Sanırım içişleri bakanı zaten böyle demedi. O halde ilk ihtimal geçerli. Yani döndük bizim gençlik yıllarımıza. Beş aydır izleniyorsa, kazılan tünel, yığılan bomba, gelip saklanan militan, her şeyden haberi yok mu devletin? Yoksa bu nasıl izleme? “Her şeyi biliyoruz” havası güzel de, o zaman adamı ne için dövdünüz?
Üç: İstanbul, Mersin ve İzmir’deki bazı eylemlerin planı o evde yapılmış. Doğru mu? Üçü birden? İçişleri bakanı bu konuda ele geçirdikleri delilleri, kanıtları mahkemeye sunacaktır herhalde bir aşamada. “Hukuk devletinin dışında bir şey yapılmıyor” olduğuna göre. Sunmazsa?
Dört: O adam teröristlere yardım ediyor. Yani: işkenceyi hak ediyor. Veya belki: yüzünün gözünün o hale getirilmesi işkence değil, hukuk devleti kapsamında. Hepimiz biliyoruz ve bakana sorsak muhtemelen inkâr etmez ki, kastedilen ilki: yani teröre yardım edince işkenceyi hak etmiş oluyor. Fakat işte böyle olunca hukuk varolamıyor, o olmayınca da hukuk devletinin içi kalmıyor, her şey dışında oluyor.
Önümüzdeki referandumda sanırım devleti bu tarz sevimsiz yükümlülüklerden kurtarmak ve kalabalıklara idam keyfi yaşatmak amaçlanıyor. Süleyman Soylu’ya kimse “adamı niye hırpaladınız?” sorusunu soramayacak, kalabalıklar idam şehvetiyle zevkten titreyecek.
Keşke ülkeyi yönetenler arasında çocuklarımızı, torunlarımızı, memleketin geleceğini düşünenler bulunsaydı.
http://p24blog.org/yazarlar/2034/mukaddes-idam-ve-hukuklu-devlet
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları














































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024