Ümit KIVANÇ
Dünyanın sağlıkçıları korona virüsü salgınıyla baş edebilmek, uzmanlar virüse çare bulmak için didinirken, biz sıradan insanlara düşen, virüs kapmamak için gerekli tedbirleri öğrenmek, evden çıkmamak, başkalarıyla temas etmemek. Olumlu anlamda rolümüz pek ufak. Fakat her birimiz tam teşkilatlı kötü kadın/adam rolü için gereken potansiyele fazlasıyla sahibiz. Tedbirsizlik ederek virüs kapabilir, bunu başkalarına bulaştırabilir, tasavvur edemeyeceğimiz yaygınlık ve büyüklükte acılara yolaçabiliriz.
Tedbirlerin başında, artık hepimiz ezberledik, el yıkamak geliyor. “İnsanlar” olarak sık sık ve doğru dürüst el yıkarsak salgına karşı etkili bir bariyer oluşturabiliriz; bize böyle diyorlar, biz de birbirimize bunu tembih ediyoruz. “Sıkıntı yok”; doğru davranıyoruz.
Yalnız pürüz var. Bütün salgın, virüs, karantina haberleri, el yıkayın, elinizi yüzünüze sürmeyin, dışarı çıkmayın uyarıları arasında, UNICEF’in açıklaması sanki kaynayıp gidiyor. BM Çocuklara Yardım Fonu’ra göre, “insanlığı” korumak-kurtarmak amacıyla sık sık el yıkaması gereken “insanlar”ın yüzde kırkının elinin altında musluk ve lavabo yok! Yani üç milyar insan, herkesi bizim gibi yaşayabiliyor zanneden biz büyükşehirlilerin hafsalasının almayacağı şekilde, musluğu açıp suyu akıtıp ellerini de önce sabunlayıp sonra durulayamıyor; “el yıkama” olarak bildiğimiz en basit eylemi bu şekilde yapamıyor. Virüsten de korunamaz; bu kadar basit.
Zaten, “insanlık”ın hatırı sayılır bir kısmının, çatısı kapısı şusu busu bulunan evi de yok. 1.6 milyar insan bu durumda. 100 milyon insanınsa, derme çatma kulübesi bile yok; evsizler.
Kimi yoksul ülkelerde nüfusun dörtte üçünün modern anlamda “ev” sayılamayacak barınma ortamlarında yaşıyor oluşunu, meselenin tarihî-kültürel, iklime dair vs. boyutları da mevzuyu karıştıracağından, haydi bir yana bırakalım, UNICEF’in sözkonusu açıklamasına göre, dünyadaki okulların üçte birinde çocukların ellerini doğru dürüst yıkayabileceği lavabo yok. Hattâ, sağlık merkezlerinin yaklaşık altıda birinde de tuvalet ve lavabo yok.
Göç dalgası durmayacak
UNICEF’in açıklamasının şu salgın-karantina koşullarında ifade ettiği gerçek üzerine kafa yormaya yanaşmıyoruz diye gönderilmiş ilâhî işaret midir, bilemiyorum, ama aynı anda şu haberle de karşılaştık: “İran sınırında donmuş halde yedi ceset bulundu”. Daha önce bulunan donmuş iki cesede, karnının doyacağı, eziyet çekerek yaşamayacağı yeni bir hayat umuduyla o meçhul yola düzülmüş yedi insanın daha cansız bedeni eklendi.
Buna, 2014 başından 2018 sonuna kadar Akdeniz’de uyduruk insan kaçakçısı teknelerinin devrilmesi sonucu yaklaşık 16 bin göçmenin can verdiğini ekleyelim. Dışarı itmeye çabaladığımız, oysa hayatımızın tâ ortayerinde yeralan ve almaya devam edecek olan mülteciler meselesi, öyle, daha iyi yerde iş bulmaya gidenlerin macerası falan değil. Önümüzdeki yıllarda giderek hızlanacak olan bir eğilim.
İnsanların yavaş ölümlere terk edildiği yoksul ülkelerdeki insanların kitlesel bir cüret ve cesaret içerisinde, bırakın Batı’nın gelişmiş ülkelerini, bizimki gibi toplumlarda ortalama hayat standardına sahip insanların aklını başından alacak risklere girerek, canlarını tehlikeye atarak yükselttikleri göç dalgası kabaracak, kabaracak...
Ekonominin globalleşmesi dünyayı küçülttü, herkesi birbirine yaklaştırdı. İnternet, mekân birliği ve yakınlık duygularını pekiştirdi. Bundan, pekâlâ beklenebilir, ama umursamazlık yüzünden beklenmeyen ve ayrıcalıklıları dehşete sürükleyen sonuçlar doğdu: Dünyanın ezilenleri, başkalarının nasıl yaşadığını gözleriyle gördüler ve, “Neden biz de böyle yaşamayalım?” sorusunu kendilerine sordular. Sosyal medya, gerçekte paylaşılmayan bir hayatın paylaşıldığı yanılsamasının yayılmasına, şimdiye kadar görülmedik bir tarzda hizmet etti. Bu, “onların” huzurlu, güzel ortamlarını ulaşılabilir görmeye yolaçtı. Güney Amerika’dan ABD’ye, Afrika ve Asya’dan Avrupa’ya göç dalgası, günümüzün geçici bir hadisesi değil.
“Canlı” simgeler
Eşitsizliğe isyan ve dünyanın -bir kısmı kendisinden çalınanlarla veya kendisinin köleleştirilmesiyle yaratılmış- nimetlerinden pay alma arzusu şüphesiz, artık “kavimler”i aşan başka bir kavramla anmamız gereken göç dalgasının başlıca teşvikçisi gibi görünüyor. Fakat bu, hevesle, heyecanla dile getirilebilen bir güdü veya hedef olduğu için böyle. Çünkü bundan daha kalıcı, hayatî bir etken daha derinde, temelde yeralıyor: Yeryüzünün bazı bölgelerinin yaşanamaz hale geliyor oluşu. “İklim krizi” denen şeyi henüz idrak edebilmiş değiliz. Kimi yerde su tükeniyor, kimi şehirler su altında kalacak. İçecek su bulamayanların çoğalacağı dünyada, sağlık merkezlerine daha çok musluk ve lavabo nasıl konacak? Su altında kalacak şehirlerin ahalisinin hayatını sürdürebileceği güvenli koşullarda başka yerlere intikali nasıl sağlanacak?
Gelişmiş ülkelerde biriken servet ve teknolojinin birçok soruna çözüm bulmaya yeteceği ileri sürülebilir. Bu büyük ölçüde doğru. Ancak bu defa da karşımıza varolan eşitsizlik düzenini insanlığın mümkün tek yaşama tarzı olarak kabul ettirmeye kararlı, üstelik güçlü ve silahlı bir uluslararası egemenler zümresi çıkıyor.
Korona virüsü salgını dolayısıyla üstüne konuşulması gereken tekil veya genel pek çok meseleye dair daha önce de çok zengin ve doyurucu bir yazı (“Corona, Covid-19 yahut uluslararası aptallığımız”) yazmış olan Aysuda Kölemen, Artı Gerçek’teki yeni yazısında, çok verimli bir hızlandırılmış-sıkıştırılmış günümüz kapitalizmi tasviri sunuyor: “Amerika’da insanlara hastalanınca işe gitmeyin dahi diyemiyorlar. Pek çok işçi hasta olup işe gitmeyince maaşı kesiliyor, hattâ işten atılma tehlikesi olabiliyor. O nedenle hastalanınca da işe gidiyorlar. Sadece New York şehrinde yüz binin üzerinde çocuk evsiz olduğu için okulları tatil etmek çok zor. Okul o çocuklar için gündüz kalabilecekleri bir yer. Çocuklar aç ve okulda yemek yiyorlar. Bazıları için bu günün tek öğünü.”
Yoksul ülke ahalisinin göçüp gelmeye çalıştığı ortamın bir yüzü de bu. Öbür yüzünün keyfini sürenler, etraflarına duvar örüyor, caydırmak için göçmenleri toplama kamplarına atıyor, çocuklarına eziyet ediyor. Buna rağmen onlar geliyorlar, gelecekler. Guetamalalı Miriam Stephany Giron Luna, Teksas’ eyaletinin El Paso şehri yakınlarında, çelik ağla kaplı sınır duvarına tırmanmaya çalışırken düştü ve karnındaki bebeğiyle birlikte öldü. Sınırı aşmaya çalışırken bebeğiyle birlikte ölen göçmen kadın, İran-Türkiye sınırında karlara bulanmış yatan cansız bedenlerden daha “canlı” simge şüphesiz.
Beyhûdelik bilinci??
Korona virüsü salgını gibi uluslararası çaptaki olayların “sınırların ve ulus devletin yapaylığı”nı gösterdiğine dikkat çektiği, “Virüs, sınıf ve sınırlar…” yazısında Murat Sevinç, iklim kriziyle göç dalgasını birlikte düşünmeyi öneriyor; iklim alanında dünya çapında bir “çocuk hareketi” doğmasını sağlayan İsveçli Greta’yı hatırlatarak: “Bir kız çocuğu milyonlarca insanın desteğini boşuna almadı. Böyle giderse ömür süremiz içinde bizler, hadi görmedik diyelim, çocuklarımız su ve hava bulamayacak dünya adı verilen bu sıradan yıldızda. Hal böyleyken, muhterem okur, önerim, pek bayıldığımız ulus devlet sınırlarına ve o sınırlar içinde bir metre yer bulunamayan sığınmacılara bir de bu gözle bakmak.”
O “pek bayıldığımız” sınırların beyhûdeliğini, her türlü eziyeti, horlanmayı, hattâ hapsedilmeyi, vurulmayı, ölmeyi göze alarak sınırlara yığılan, çelik telli duvarlardan düşen göçmenler gösteremiyor mu? Gösteriyorlar ama görmek istemiyoruz, çünkü maddî-manevî yük üstlenmek gerekecek. Buna karşılık, kimsenin gözüne görünmeyen bir minik yaratığın, şu virüsün o beyhûdeliği “dünyadan çıplak gözle görülecek şekilde” sergilemesi topu topu birkaç hafta sürdü.
Bu defa da, yeryüzünde hak, hukuk, adalet, sosyal devlet adına oluşmuş ne varsa yok etmeye kararlı, dünya üzerine yaydıkları şirketleri ve kendileri zenginleşirken uluslarını yüksek duvarlar arasına kapatmaya niyetli yeni otokratların afet halini kendi çıkarlarına kullanma tehlikesiyle yüzyüzeyiz.
Dünya, alıştığımız bildiğimiz yaşam evresinin sonuna dayandı. Büyük dönüşümün içindeyiz. Kafa yorulacak ve konuşulacak çok şey var. Umarım gençler bu işi bizim gibi, yarının dünyasında artık varolmayacak kuşaklardan insanlara bırakmaz.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024