Ümit KIVANÇ
Teğmen James Ennes, USS Liberty'de o facia gününden sağ çıkan öbür arkadaşları gibi, olayı “trajik bir kaza” olarak niteleyip özür dileyen İsrail yetkililerinin açıklamalarındaki pek çok unsurun gerçeğe uymadığını anlatıyor.
İsrailli yetkililer, herkesçe “uydurulmuş, inanılmaz ve gerçek-dışı” bulunan hikâyelerine göre, ABD istihbarat gemisini bir Mısır gemisiyle karıştırmışlar, o yüzden bombalamışlardı.
İsrail'in Liberty'yi benzettiklerini iddia ettiği Mısır gemisi, Al Kuseyr 90 metre boyundaydı, 152 metrelik Liberty'nin yarısından biraz uzundu. Ondan 6,5 metre kadar da daha dardı. Al Kuseyr’in tonajı kimi yerde 2.640, kimi yerde 4000 groston olarak veriliyor, oysa öbürü 10.000’in üzerinde. Al Kuseyr eski, her tarafı paslanmış bir gemiydi ve görünüşünün Liberty ile alâkası yoktu.
Liberty'nin üstünde özel antenler vardı, hele bunlardan biri, sadece bu gemide ve onun kardeşi Belmont'ta bulunan, 1967 yılı için ultramodern sayılabilecek bir özel cihazdı. (Sözkonusu olan, bugün "uydu anteni" dediğimiz antenlere benzeyen ve gözümüzün artık alışmış olduğu, ama o dönem için özgün bir nesne.) Liberty'nin kıç tarafında ayrıca yaklaşık 6,5 metre eninde, 11,5 metre yüksekliğinde, 10.000 vatlık bir TRESSCOMM mikrodalga anteni vardı. (Alanın uzmanı değilim, bunlarda terim hatası yapıyor olabilirim; affedin.) Yani bu geminin paslanmış, köhne bir yük gemisiyle karıştırılması imkânsızdı.
Gerçi bunlar bir yana da bırakılabilirdi, çünkü İsrail uçakları ve hücumbotları USS Liberty’yi delik deşik ederken Al Kuseyr’in, İskenderiye limanında bağlı olmakla kalmayıp, “hareket edemez halde” olduğu da anlaşılacaktı.
İsrail’in “karıştırdık” iddiasının iler tutar yeri yoktu, görüldüğü üzre. Ancak saldırganın savunmasındaki sallapatilik ve tutarsızlık bununla sınırlı değildi.
İsrail, saldırdığı geminin 28 knot süratle seyrettiğini, deniz savaşları kurallarına göre 20 knot'un üstünde seyreden her teknenin düşman sayılmasının meşru olduğunu öne sürüyordu. Gelin görün ki, USS Liberty'nin azami sürati 18 knot’tu, 28 knot’la gidemezdi. Zaten sağ kalan mürettebat, saldırıya uğradıkları sırada gayet yavaş, 5 knot hızla seyretmekte olduklarını söylüyordu. Daha tuhafı, İsraillilerin “benzettik” dediği Al Kuseyr’in azami hızı 14 knot’tu! Saldırıya uğradığı sırada USS Liberty'nin uluslararası sularda bulunuyor oluşuysa, İsrail’in savaş kuralına sığınışını baştan geçersizleştiriyordu.
İsrailli yetkililer, jetlerinin ateş açmadan önce geminin etrafında üç tur dönüp bayrak aradığını, ABD bayrağı görmediklerini iddia ediyorlardı. Liberty, ABD donanmasının bütün standart işaretlerini taşıyordu, numarası, adı yazılıydı üstünde. Bayrağı da elbette vardı. Üstelik 1,5 x 2,5 metrelik gündelik bayrak ilk saldırıda hasar gördüğünden yerine hemen 3 x 5 metre boyundaki tören bayrağı çekilmiş ve saldırı boyunca yerinde kalmıştı. (Mürettebat o gün üç ayrı bayrak çektiklerini söylüyor.)
İsrailliler, hücumbotlarının bir torpil attıktan sonra Amerikan bayrağını görüp ateşi kestiğini ve hemen yardıma giriştiğini söylüyorlardı. Oysa torpil patladıktan sonra İsrail hücumbotları 40 dakika daha ateşe devam etmişler, suya atılmış kurtarma sallarını bile vurmuşlardı. Torpilin patlamasından ancak iki saat sonra yardım teklifi yapmışlardı.
Denizaltı muamması
Saldırıdan az sonra, Liberty'de bulunanlardan birkaçı, geminin çok yakınında bir periskop gördüklerini bildirmişlerdi. Periskop bir gözükmüş, kaybolmuştu. Bu periskoptan başlayan hikâye, sağ kalan denizcilerin öğrenip aydınlatamadığı bir muhtemel denizaltı operasyonuna uzanmış, karanlıkta kalmıştı. Ancak Liberty mürettebatından biri tesadüfen o denizaltıdaki erlerden biriyle karşılaşmış, bu er, denizaltıdakilerin saldırıya ilişkin fotoğraflar çektiklerini, bunları bir subayın Pentagon’a götürdüğünü iddia etmişti. Liberty’den bir başka denizci, yakınlarında denizaltı bulunduğunu doğrulattığını, ancak doğrulayan kişinin “başkasına söylersen inkâr ederim” dediğini anlatmıştı. Liberty’nin telsizcilerinden biri, saldırıdan hemen önce kısa bir sinyal yakaladığını, Washington’a ilettiğinde “bunu hemen yok et” emri aldığını ileri sürmüştü. Hepsi, uğradıkları saldırı ve sonrasında olayın etrafına örülen gizlilik duvarının, o vakit çok gizli tutulan hassas bir denizaltı operasyonuyla açıklayamadıkları bir bağlantısı olduğundan şüpheleniyorlardı.
M. Ennes Jr., “denizaltıdaydım, fotoğraf çektik” diyen bir denizci daha buldu. Ve sözkonusu denizaltının adını öğrendi: USS Amberjack BB522. 1967 Haziran’ındaki görevi, “Mısır sularında keşif yapmak”mış. Liberty’ciler bu denizaltının o tarihte orada olduğunu Savunma Bakanlığı’ndan doğruladılar. Başkalarını da buldular. Kimisi saldırı sırasında Liberty’nin tam altında olduklarını ileri sürdü, patlamaların şiddetinden ötürü biz saldırıya uğradık sandık, dedi, kimisi fotoğraf çekecek donanıma sahip olduklarını ama çekip çekmediklerini hatırlamadığını söyledi…
Amberjack'in kaptanıysa her şeyi inkâr ediyordu. Denizaltısının saldırı sırasında Liberty'ye 100 mil mesafede bulunduğunu ileri sürüyor, mürettebatından dört kişinin aksi yöndeki beyanları üzerine, “Yanılmış olmalılar,” diyordu.
Liberty mürettebatı bunu neden bu kadar kurcalıyordu?
O vahşeti yaşamış, ölümden dönmüş Liberty mürettebatına kimse sahip çıkmıyor, İsrailliler de onları yalancılıkla ve, doğru tahmin ettiniz, anti-semitizmle suçluyorlardı.
Saldırı, ABD Deniz Kuvvetleri tarihinde Kongre tarafından soruşturulmamış bu tür tek olay olarak kalacaktı. Oysa meselâ Arap Körfezi'nde USS Stark'ı vuran tek bir Irak füzesiyle ilgili olarak 300 kişinin katıldığı, yedi ay süren soruşturma yapılmıştı.
“Pearl Harbor kadar kaza”
International Journal of Intelligence and Counterintelligence dergisinin sonbahar 1995 sayısında (cilt 8/sayı 3), Reverdy S. Fishel, USS Liberty’ye İsrail saldırısının kaza olmadığına ilişkin kanıtlar sundu. “The Attack on the Liberty: an ‘Accident’?” (“Liberty’ye saldırı: bir ‘kaza’ mıydı?”) başlıklı yazısında Fishel, “Japonların Pearl Harbor baskını ne kadar kazaysa bu da o kadar kazaydı,” diyordu.
Fishel’in anlattıkları şu ana kadar öğrendiklerimizi doğruluyor: İsrail uçakları Gazze açığındaki geminin üzerinden sabah 06.00 ile öğlen 12.15 arasında sekiz defa geçtiler. ABD telsizcileri, iki ayrı görüşmede, İsrailli pilotların geminin ABD gemisi olduğuna ilişkin anonslarını kaydettiler. Hava güzel, görüş açıktı. Geminin bayrağı apaçık seçilebilirdi.
Ancak saat 14.00’te önce jetler, sonra hücumbotlar, hiç beklenmedik şekilde saldırıya geçti. USS Liberty, dev antenlerle, dinleme cihazlarıyla donatılmış istihbarat gemisiydi. Toplu tüfekli savaş gemisi gibi görünmüyordu. Acil durumda kısa süre kendini savunabilsin diye yerleştirilmiş makineliler dışında silahsız olan gemiye jetler füzeler ve napalm bombası attılar. Liberty kendini hiç savunamadı. Baş taraftaki makineliler ilk saldırıda devre dışı kaldı. Yangın bombalarının yolaçtığı alevler, duman ve aşırı ısı nedeniyle mürettebat mevcut üç-beş silahın yanına bile yaklaşamamıştı.
Telsize sarılan USS Liberty muhabere görevlileri gördüler ki, gemiden kullanılabilen beş frekanstan dördü bloke edilmişti. Acil durumlar için kullanılan uluslararası frekans da bunlar arasındaydı. İronik, ama Liberty'nin blokajı aşıp telsiz mesajı yollayabildiği kısacık anlar, jetlerin roketlerini ateşlemesine denk düşüyordu. Böylece Liberty, 400 mil kadar mesafede, Girit açıklarında bulunan 6. Filo’ya yardım çığlığını ulaştırabildi.
Ancak o sırada İsrail jetleri yerlerini hücumbotlara bırakmış, onlar torpil atmaya başlamışlardı. Beş torpil attılar. Bunlardan biri 25 insanı öldürdü. Sonra gemiyi sardılar, 40 dakika boyunca, güvertedeki yaralılar, yangın söndürücüler dahil her şeye, her yere ateş ettiler. Liberty personeli geminin batacağını düşünüp kurtarma sallarını suya attığında, bunları da taradılar.
6. Filo çevresinde buna karşılık ne yapılacağına dair telsiz haberleşmesi (“flaş” koduyla geçilen mesajlarla) yoğunlaştığında, İsrailliler ABD büyükelçiliğiyle irtibata geçip “kazaya” ilişkin haberi verdiler. S. Fishel şöyle diyor: “Bu herhalde dünya deniz savaşları tarihinin en uzun ‘kaza’ saldırısıydı - bir saat onbeş dakika sürmüştü.”
İsrail Golan'a saldırdığı sırada ABD’nin Beyrut Büyükelçisi olan Dwight Porter, 1991 Kasım’ında, gazeteci Rowland Ewans'a, saldırıdan hemen sonra CIA istasyon şefinin kendisine deşifre edilmiş İsrail ordusu mesajlarını gösterdiğini anlatacaktı. Bunlara göre, pilotlara Liberty'ye saldırma emri İsrail Savunma Bakanlığı’nca verilmiş, pilotlardan biri hedeftekinin Amerikan gemisi olduğunu bildirdiğinde emir tekrarlanmıştı: “Gemiyi vurun!” Buna karşılık gemide Amerikan bayrağı gördüğünü söyleyen pilot, bu sefer vur emrine ilâveten bir de azar işitmişti. Ve bugün bildiğimiz gibi, emri yerine getirmişti.
Gazeteci Evans, ayrıca Amerika doğumlu bir İsrailli albaydan da çeşitli bilgiler almıştı. Albay Seth Mintz, saldırı sırasında Tel Aviv'deki savaş merkezindeydi. Şöyle demişti: “Herkes onun Amerikan gemisi olduğunu ve Liberty olduğunu hissediyordu... Geminin üstündeki işaretlere, bayrağına dair yorumlar yapılıyordu. Odadaki herkes onun Amerikan gemisi olduğuna inanıyordu.” Mintz, İsrail'in “suçlu olduğunu” söylemişti.
Kendini yalanlamak
Liberty’nin telsizinin, sadece bu geminin haberleşmesini engelleyecek şekilde bloke edilişi, saldırganların kime saldırdıklarını gayet iyi bildikleri konusunda -eldekilere eklenen- bir başka güçlü kanıttı. Bunun için, hedefinizin haberleşmesini izlemiş olmanız şarttı.
İsrailli yetkililerin kendilerini savunmak için koz niyetine ortaya sürdükleri her delil, onların failliğine yeni kanıt oluşturuyordu. Geminin kimliğini Liberty'nin bir ara verebildiği imdat mesajından öğrendiklerini de söylemişlerdi meselâ. Ama bu mesajdan sonra saldırı tam 66 dakika daha devam etmişti. Torpilleri atan hücumbotlarını durdurmamışlardı.
İsrailliler, rüzgâr olmadığından bayrağın dalgalanmadığını, seçilemediğini iddia ettiler. Bayrağın apaçık seçilebildiği ortaya konunca, bu sefer de, Liberty'yi ABD bayrağı takmış düşman gemisi sandıklarını söylediler. Ancak aralarındaki haberleşmede -onu da ABD’liler dinlemişlerdi- böyle bir laf geçmemiş, bu sonradan uydurulmuştu.
İsrailli yetkililerin bir iddiası da, gemi kimliğini bildirmeyi reddettiği için hücumbotların jetleri çağırmış olduğuydu. Oysa daha Liberty onların radarlarına girebileceği mesafeye gelmeden jetler saldırı için harekete geçmişti bile. Zaten İsrailliler de sonradan kendi dediklerini inkâr ederek, jetlerin hücumbotları çağırdığını söyleyeceklerdi.
İsrail ordusu kendini yalanlıyordu. İddialarına göre, Jane’s Fighting Ships (Savaş Gemileri) kataloğundan Liberty’nin fotoğraflarına bakmışlardı. Tel Aviv’deki ABD Deniz Ataşesi’ni iki defa telefonla aramışlar, izledikleri geminin Liberty olup olmadığını sormuşlar, o bölgede ABD gemisi bulunmadığı cevabını almışlardı. Geminin -Liberty ile boy-pos, görünüş bakımından alâkası olmayan, limanda bağlı Mısır yük gemisi- Al Kuseyr olduğuna böylece hükmetmişlerdi.
İki gemi arasındaki benzemezlik faslına girmeye bile gerek yok, çünkü hem Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği’nden yetkililer hem de Deniz Ataşesi, bu telefon görüşmelerinin hiç yapılmadığını söyledi. Yapılmış olsaydı zaten şuna hükmedilecekti: İsrailliler geminin kime ait olduğunu ve cinsini bilmekle kalmıyor, bizzat Liberty olduğunu da biliyorlardı!
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024