Ural ATEŞER

DEMOKRATİKLEŞME
30.05.2013
2411

 Farkında mısınız...Dün de Fırat'ın ötesinden ölüm haberleri gelmedi... Ben kendi payıma en az Toroslar kadar heybetli olduğuna inandığım o dağlardan çatışma ve ölüm haberlerinin gelmediği her gün şükrediyorum, mutlu oluyorum... Eğer bu böyle yerleşirse, çatışmalar yerine konuşmaya başlarsak, bugün beni hâlâ tedirgin eden bir çok konuyu da konuşarak halledebiliriz diye umut etmek istiyorum... Birisi, bana Hitler döneminden sonra, savaşın galibi müttefikler tarafından da dayatılan kurumsal demokratikleşme sonrası, Almanya'da esas sorunun halkın düşüncesinden, davranışlarından, inançlarından  Nazizmi söküp atmanın zorluklarından söz etmişti... Yani halksal ırkçılığı yok etmenin zorluklarından… Bunun çok da kolay bir iş olmadığını vurgulamıştı...

Gerçekten de benim tanıdığım Almanya'da 3. nesil yaşıyordu ve  savaşa katılan nesil hayattaydı, bir kısmı hâlâ hayatta... Yaşlı ve genç nesil arasındaki fark siyah ve beyaz gibiydi, hâlâ öyle... Demek istediğim, Türkiye'de de kurumsal yapılar demokratikleştirilebilse bile (ne kadar demokratikleştiği tartışılır), yani var sayalım ki demokratikleştirilse bile, halksal tutuculuk, demokratik olmayan davranış biçimleri kolay değişmeyecek...

En azından bu kurumsal demokratikleştirmeyi, yalnızca Munzur'dan savaş seslerinin ve ölüm haberlerinin gelmediği bir Türkiye'yi başaranlardan beklemenin pek de gerçekçi olmadığını düşünüyorum... Demokratik bir geleneği olmayan kadrolar ve onların dayandığı sosyal taban bunu yalnız başına gerçekleştiremez, gerçekleştirmiyor... Demokratikleşmeden çıkarı olan ama iktidarın "tek tipleştirme"girişimlerinden tedirgin olan,  geçmişe sıkı sıkı tutunup onu geri getirmek isteyen tutucu-Kemalist-milliyetci gruplarla da anlaşamayan toplum kesimlerinin demokratikleşmeyi özendirecek güven veren destekleri, iktidarın da bu desteklere güven veren kabulleri gerekmektedir... Diyalog olanakları aranmalıdır…

Özellikle "âkil adamlar" çalışmalarından gelen sesler, bunun umut edilebileceği sinyallerini de veriyor... Görüyoruz ki, homojen bir topluluk olmayan bu insanlar, kendi görüşlerine göre barış sürecini halkla tartışırken, iktidardan beklentilerini de dile getiriyorlar… Bu beklentilerin dile getirilmesinin daha da yaygınlaştırılması, çeşitli hassasiyet noktalarının temsilcileriyle diyaloğun geliştirilmesi mümkün bence… Siyasal iktidar bu diyaloğu ararsa karşılık bulacakmış gibi geliyor bana… Hasmı yok  etmek üzerine kurulu politikaların takipçilerinden bu çabaları beklemek elbette ham hayal…  Ama tekrar söylüyorum… Diyalog arandığı zaman konuşacak insanların bulunacağından eminim… Bu kadarını bile umut etmek mümkün değilse, çek kuyruğunu gitsin...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar