Yalçın AKDOĞAN
Bu CHP ile BDP'nin sanki genetik ortaklığı var… Biri halka rağmen halkçılık yapar diğeri Kürtlere rağmen Kürtçülük… Birinde 'devletin halkı' anlayışı vardır, diğerinde 'örgütün halkı'… Biri tektipçi Türk ulusu anlayışını esas alır, diğeri tektipçi Kürt ulusu özlemindedir…
İkisi de halkın değer dünyasını, milletin hassasiyetlerini değil partinin/örgütün ideolojik kabullerini ve çıkarlarını esas alır. Halkın hissiyatına tercüman olmak, onun isteklerine göre kendisini şekillendirmek yerine halkın kendi hissiyatına tercüman olmasını ister, halkı kendine göre şekillendirmeye çalışır.
BDP'ye göre de halk ne derece örgütün ideolojisine göre dönüşüm geçirirse, ne derece 'örgütün halkı' olursa o derece makbuldür. Eğer örgütsel ütopyayı benimsemezse, mutlak bir sadakat ve teslimiyet içine girmezse o halk ya cahildir, ya satılmıştır, ya devşirmedir. BDP'ye göre PKK'lı olmayan Kürt, başka bir fikre, inanca, ideolojiye sahip olamaz, bunlar makbul ve meşru kabul edilemez. Nitekim terör olaylarında hayatını kaybeden sivillerin önemli bir kısmı Kürt'tür. PKK'nın baskı ve şiddetine, tehdit ve hakaretine uğrayanların da önemli kısmı Kürt'tür.
Otoriter eğilimler, mitleştirilen ve kutsallaştırılan lider tipolojisi, 'örgütün halkı' anlayışı, halkın güdülecek, korkutulacak, şekillendirilecek bir olgu olduğu düşüncesi PKK zihniyetinin özelliklerindendir. Her türlü farklılık aynı şekilde bir 'tehdit'tir, bir 'tehlike'dir.
CHP nasıl kendi ideolojik anlayışına göre bir ulus özlemliyorsa, PKK da kendi ideolojisine göre bir ulus inşa etmeye çalışmaktadır. Ayrımcı, dışlayıcı, ötekileştirici anlayış, her ikisinde de temel karakteristiktir. Kutuplaştırmak ve germek ortak yöntemleridir.
Bu benzerliklere en son Demirtaş'ın 'Öcalan'ın heykelini dikeceğiz' sözleriyle bir yenisi daha eklendi…
Öcalan fetişizmi, BDP'yi sarıp sarmalamış durumda. Öcalan'ı kurtarmak, neredeyse BDP'nin varlık sebebi haline geldi. Bırakın Türkiye'nin meselelerini, Kürtlerin ne sorunu olduğu, ne gibi sıkıntılar yaşadığı onların çok da gündeminde değil. Hatta derinleştirmeye çalıştıkları mücadele bu sıkıntıları daha da artıracak mahiyette…
Öcalan'a endekslenen bu siyaset tarzına rağmen ortada bir sorun var. Özellikle son birkaç yıldır yaşanan gelişmelere bakıldığında Öcalan'a rağmen Öcalancılık yapmak gibi bir modanın başladığı gözlemleniyor. Hem Kandil böyle bir tarz takip ediyor, hem BDP bu davranışı sergiliyor. İmralı giderek daha fazla 'kullanılan', istismar edilen ama daha az takılan, daha fazla devre dışı bırakılan bir konuma oturtuluyor.
Özellikle Silvan saldırısı sonrasında ve Suriye bağlamında yaşanan uluslararası gelişmelerde Kandil'deki kanatların girdikleri farklı angajmanlar, Öcalan'ı 'etkisiz eleman' haline getirmeye başladı.
Başbakan'ın yeni bir sürecin başlayabileceğine dair söylemlerde bulunduğu bir konjonktürde atılan açlık grevi adımı iki açıdan yorumlanabilir. Birincisi muhtemel süreçleri sabote etmek veya zorlaştırmak, ikincisi Öcalan'la yürütülebilecek bir sürece ortak olmaya, bunu manipüle etmeye çalışmak…
Açlık grevleri, Öcalan'a rağmen gerçekleşen Öcalan eylemlerinden biri olarak görülebilir mi? Bu konuda Öcalan'ın düşüncesinin ne olduğunu öğrenmenin en basit yolu, aile görüşmesi, yani Mehmet Öcalan'ın adaya gitmesidir. Ama BDP ve Kandil buna izin vermemektedir.
BDP'liler açlık grevlerinden üzüntü duyduklarını söylediklerine göre bu eylem türünü doğru bulmuyor olmaları gerekir. BDP içinde Öcalan'ın bu eylemleri nasıl karşıladığına (muhtemelen rahatsızlık duyduğuna dair) fikir geliştirebilecek insanlar da var. Girilen bu yolun bir çıkışının olmadığı ve sürece olumlu bir katkı yapmayacağı da çok açık… Peki bu çerçevede milletvekillerinin açlık grevine başlaması hangi amaca hizmet etmektedir, nasıl bir mantığa dayanmaktadır?
Kürtlere rağmen Kürtçülük yapmaya alışan PKK'nın şimdi de Öcalan'a rağmen Öcalancılık yapmaya başlamasının örgüt içinde ne gibi sonuçlar doğuracağını hep birlikte göreceğiz…
YASİN DOĞAN
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2019
17.05.2019
8.05.2019
2.05.2019
1.05.2019
19.04.2019
17.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
4.02.2019