Yıldıray OĞUR
Önce süreçten son haberler. (Aylar önce bu köşede çıkan yol haritasını evirip çevirip yazarak kâhin mertebesine erenlerin dikkatine.) Öcalan’ın mektubunu görüşen Kandil’den çözüm planına tam destek çıktı. Zaten bunun işaretlerini Karayılan’la görüşmelerinden sonra BDP’li vekiller de verdi. 10 mart günü BDP heyetinin (muhtemelen aynı kadroyla) üçüncü görüşme için İmralı’ya gitmesi bekleniyor.
En mühimi de 21 Mart Newroz kutlamaları sırasında da PKK’nın sadece süresiz ateşkesi değil, sınır dışına çekilme kararını da açıklaması bekleniyor. Sonra da iklim koşullarına uygun olarak PKK’lıların sessizce sınır dışına çekilmesi. Son gerilla grubu çekilirken de bir tören düzenlenmesi.
İnanılmaz şeyler oluyor. Barış süreci ilerliyor. Barışın iki cephesi arasında buzlar baharla eriyor, dil değişiyor, herkes sorumlulukla hareket ediyor. Barışın ucundan tutanları tarih kaydetmeye devam ediyor.
Ama başka inanılmaz şeyler de oluyor. Yıllarca Kürt sorununa çözüm için imzalamadıkları bildiri, düzenlemedikleri panel, yürümedikleri yol kalmayan Türk barışseverler, demokratlar, liberaller 30 yıldır ilk kez cidden barışa yaklaştığımız bu tarihî kavşakta ya yol kesip PKK’ya “yapma oğul, kanını yere koma” diyen Aliye Ronalara dönüşüverdi ya da “Bebek katilinden Mandela çıkmaz”diyen Ertürk Yöndemlere.
Bugün barış sürecine dönük en sert muhalefet artık güçlerini kötülük için kullanan siyasi bir mizah kahramanına dönen Bahçeli’den, Dr. İnce- Mr. Kılıçdaroğlu arasında bir boderline vakasına dönmüş CHP’den değil, böyle bir sürece omuz vermesi beklenenlerden geliyor.
Görüşme notlarıyla İstanbul sivil toplum hayatının ünlü isimlerinden bir işadamının adı Önderlik olan Öcalan’a, barış olurken Türkiye otoriterleşmesinden duyduğu endişeyi selam ile gönderdiği ortaya çıkmıştı. Böylece otoriterleşme tehlikesine karşı silahlı örgüt lideri olan bir “Önderlik”ten yardım isteyen sivil toplumcu olarak oksimoron tarihine adını altın harflerle yazdırmış oldu.
Bugüne kadar “medya barışın dilini konuşsun” diyerek apaçık “barış uğruna her şeyi yazmayın” diyenlerin bu aralar en büyük derdi ise son günlerde barış müzakerelerini yani sosisin yapılışını gösteren bir haberin gazetecilik olduğunu ispatlamak.
Anladık iyi bir gazetecilik o. Tıpkı içinde daha ne var merak etmeden “kim sızdırdı” diye sorduğunuzTaraf’ın haberleri gibi. Ama her iyi gazetecilik otomatik olarak barışa hizmet etmeyebiliyor demek ki. Neyse gurur duymalıyız, barışın iki cephesi AKP ve BDP’nin de haberden duyduğu rahatsızlık hiç umurunda olmayan doğrucu davud bir gazetecilik varmış demek ki ülkede. “Bana ne barıştan, ben gazeteciyim” diyene ne denebilir ki? Politik olarak sonuna kadar doğru. Gazetecilik ilkeleri açısından da yüzde yüz haklı. Habur sırasında da “sen sınıra nasıl özel mahkeme kurarsın” diye sorana da söyleyecek laf yoktu. Adam haklıydı, hukuk devletinde olur muydu bu hiç?
Oturup sanki ilk kez tanışıyormuşuz gibi Öcalan’ın sözlerinden hayal kırıklığına uğrayıp “Bu malzemeyle barış olur mu, buradan Mandela çıkmaz” diye barışın bir cephesinin duygularını rencide eden yazılar yazmanın da bir bedeli yok nasıl olsa. Nasıl olsa bir liberalin asla kabul edemeyeceği sözler bunlar. Devlet de Öcalan’la silahlı bir isyanın lideri olduğu için değil bir İngiliz centilmeni, bir barış aktivisti olduğu için görüşüyor. Öldürttüğü sivil sayısı bilinmeyen eski“teröristbaşı” Mandela ile de o yüzden görüşülmüştü zaten.
Silahlı örgüt lideri olarak binlerce insanın ölümüne neden olmuş Öcalan’la bir derdi olmamışların, tam silahlı mücadeleden vazgeçerken herhalde yıllardır devletle görüşmenin defosu olarak ortaya çıkan Kripto-Ermeni komploları yüzünden Öcalan’a küsmesine peki ne demek uygun düşer? Öcalan’ın işlediği bu korkunç nefret suçunu kınıyoruz.
Ya Fethullah Gülen’in Hudeybiye Anlaşması örneğini vererek “sulhta hayır vardır” diye desteklediği barış sürecinden geçerken birden bire 90’ların TRT’sinin “bebek katili” Öcalan jargonuna dönen Cemaate yakın yazarlar? Anlaşma olurken Mekkeli müşriklere hakaret eden sahabelere Hz. Muhammed ne diyordu acaba?
Bir zamanlar Hakkâri’de bir tavuğun kanadı kırılsa kınama yazıları çıkan Radikal İki’yi ise Öcalan, Karayılan, Demirtaş, “AKP samimi” diyen Ahmet Türk gaflet uykusundayken, Kürtlerin Türk solcu dostlarının barış için endişeler içinde haftalardır uykusuz gecelerde yazdıkları yazılar kaplamıştı.
En tuhaf yazının başlığı: Büyük Barıştan Korkuyorum. Tuhaf, çünkü yazının altındaki imza Türkiye’de her demokratın sevdiği, saygı duyduğu bir isme ait.
“Daha önemlisi, BDP bu inanılmaz desteği, ‘PKK silah bıraktıktan ve yurtdışına çıkarıldıktan sonra’ AKP’nin ‘yapmayı düşündüğü’ reformlar karşılığında verecek. Oysa, bu kadar işkilli ve beklentili bir halkın temsilcileri, umulurdu ki, önce, bu insanların ‘Türkiyeli Kürt’ kimliğini tanıyan özerkliği bir görsünler. Yani, çözüm planının aşamaları ters. Önce özerklik somutlaşmalıydı. Kürtlerin tek pazarlık gücü sıfırlandıktan sonra, PKK’nın (silahın) yerini alacak Kürt sivil toplumunun ve burjuvazisinin eline de, halkını ikna edecek sağlam bir özerklik verilmeden, her şey, Roboski’yi bile örtbas etmiş, ‘Kürt sorunu’ terimini bile reddeden Erdoğan’a emanet.”
Yanlış anlamıyoruz değil mi? Türkiye insan hakları mücadelesine büyük katkıları olan hocamız PKK’ya“daha bir şey almadan niye silah bırakıyorsun, pazarlıktaki en büyük gücün silah” diyor.
2007 seçimlerinde Şişli Lisesi’nde seçim müşahidi olduğum hocamız karşısında Kürt siyasetinin son dakika bir bağımsız aday çıkarmasına epey bozulmuş, lisede rakip aday için gelen Kürt arkadaşlarla biraz tartışmıştık. Bu durumda gösterdikleri basiret için onlardan özür dilemem gerekiyor herhalde.
Bu ruh hâliyle bakınca entelektüel safsatanın da sınırlarına gelip çarpmak mümkün. Bu kez örnek Bianet sitesinden bir haber ve yazıda. Barış için Kadın Girişimi sürece kadınların da dâhil edilmesini istiyor. 2006’dan 2010’a kadar devletin süreci bir kadın MİT’çi ile götürdüğünü unutup, hiç kimse elini taşın altına sokmazken bu çabayı alkışlayalım hadi. “Savaşın ne denli cinsiyetçi olduğu unutulur ve barış da cinsiyetçi oluverir....Kadınlar olmadan barış da olmaz. Eril bir barış sürdürülemez” cümlelerindeki meleklerin cinsiyeti gibi barışın cinsiyetinin tartışılmasını da anladık diyelim.
Ya aynı bildiriye destek için yazan ünlü akademisyenin şu satırlarına “Allah başka keder vermesin”den başka ne diyebiliriz: “Barış görüşmelerinin kamusal alandaki erkek egemenliğini ve erkek egemen bilme ve eyleme biçimlerini doğallaştırdığını düşünüyorum.”
Türkiye entelektüel hayatı, sivil toplumu barış karşısında çok kötü bir sınav veriyor. Savaşa karşı her türlü tedarikliydik ama barışa hazırlıksız yakalandık.
Birkaç gün önce “Bebek katiliyle nasıl görüşürsün” diye soran gaziye “Gazi olabilirsin eyvallah ama” diyerek ayar vermeye cesaret etmiş Erdoğan hariç galiba...
AKP’nin, PKK’nın barışına karşı ne diyeceğini bilememe, sayıklama, mızmızlanma hâllerinden geçen hafta barış MOBESE kameralarına takılan görüntüleri izlediniz. Yayınlarımız sürecek.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025