Yıldıray OĞUR
Türkiye’nin bir Kuzey Kore kadar yalnız, gururlu ve tuhaf olduğu yıllardı. Darbeyle dünyaya daha yeni rezil olmuş, karizmayı toparlamaya çalışmaktaydık. Eurovision’a Opera’yı gönderip Batı’ya kondurduğumuz french kiss anlaşılmamıştı. Başta Cumhurbaşkanı Kenan Evren olmak üzere, büyüklerimiz ülkemizin bu haksız militarist imajını değiştirmeye kararlıydılar.
1984’de resmi gazetede çıkan karar gazetelere şöyle haber oldu: Dünya çapında en büyük barış ödülü olarak nitelendirilen Nobel’e rakip bir Atatürk Uluslararası Barış Ödülü verilecek… Milli Barış Nobel’i. İşte harika fikir buydu. 10 milyon da ödül kondu. (O yıl Milli Piyango’nun Yılbaşı çekilişinde büyük ikramiye 60 milyon’du) Adaylarda aranan fazla bir şey değildi: “Atatürk’ün yurtta sulh cihanda sulh ilkesi doğrultusunda dünya barışına, milletlerarasında dostluk kardeşlik, anlayış ve iyi niyetin geliştirilmesine veya Atatürk’ün koyduğu bu ülkeye eserleriyle, hizmet ve faaliyetleriyle katkıda bulunmuş olmak…” Gazetelere başvurular için Türkçe (Güneş Dil Teorisi’ne aşırı güvenden herhalde) ve memur alımı ilanına benzeyen ilanlar verildi. Herhalde başvuran çıkmadığı için ilk ödül ancak iki yıl sonra 1986’da verilebildi. Bizzat Evren’in elinden ilk barış ödülü 1971-1984 arası soğuk savaşın en soğuk yıllarında NATO Genel Sekreterliği’ni yürüten Joseph Luns’a gitti. 19 yıl Hollanda Dışişleri Bakanlığı yapmış bu kurt politikacı, gençliğinde Hollanda Nazi partisi NSB saflarında yer almış, ömrünün geri kalanını da Sovyetlere karşı bir anti-komunist olarak geçirmişti. Ödülü almadan bir süre önce İngiltere’nin Falkland’a saldırısının ateşli bir destekleyicisi olmuş, ABD-Sovyetler arasındaki silahsızlanma anlaşmalarındaki aktif rolüne rağmen muhtemelen adı barış kelimesi ilk kez o ödül töreninde yan yana gelmişti. O da bu ilgiye layık olmaya çalışıp, ödülü alırken barış ödülleri tarihinin en tuhaf konuşmasını yaptı, hatta bir ara şöyle bile dedi: Nükleer caydırıcılığımızın güvenilir olması, bir savaş söz konusu olduğunda nükleer araçları kullanıp kullanmayacağımız açısından Kremlin^i kuşkuda bırakmamız zorunlu bulunmaktadır. Kuşku yeterlidir. Sovyetler Birliği galip de gelseler, ülkelerinin büyük bir kısmını tamamiyle harap edecek olan bir savaşı başlatmak istemez… Milli Barış ödülümüzün rengi belli olmuştu. Ertesi yıl da hak etiği bir adrese gitti. Federal Almanya Cumhurbaşkanı Richard Von Weizsaecker. Nazi Almanya’sının Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olan bir babanın evladıydı. Himmler’in yardımcılığından sonra, Hitler’in talimatıyla ele geçirilen topraklardaki Yahudilerin akıbetleri ona teslim edilmiş. O da Belçika, Hollanda, ve en çok Fransa’dan 90 bin yahudinin toplama kamplarına taşınmasını organize etmişti. Meşhur Eichmann’ın amiriydi. Nurnberg’de yargılandı. Bundan oğluna ne demeyin. Çünkü Nazi babanın avukatı da oğlu Richard’dıç Yıllarca babasının masum olduğunu iddia etti. Ta ki arşivler çıkana kadar. Ama onun bile Atatürk Barış Ödülü’nü almasına Alman Sosyal Demokratlar itiraz ettiler. Yahudileri toplama kampına götürmüş Nazi babasına avukatlık yapmış Alman Cumhurbaşkanı ödülünü alırken “azınlıkların hakları garanti altına alınmalı” diye Türkiye’ye ayar çekti. Durumumuz o kadar vahimdi. Evren çok sinirlendi. Ödül 15 milyona çıkmıştı. Paramızla rezil bile olmuştuk. Ertesi yıl aynı evsafta biri bulunamayınca ödül verilemedi. 89’da ise ödül Japon Prens Mikasa’ya gitti. Yine tam isabetti. Meşhur İmparator Hirohito’nun en küçük kardeşi olan yaşlı Prens’e ödül herhalde “Türk Dostu” diye verildi. Prens 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kendini arkeolojiye ve oryantalist çalışmalara vermiş, bütün Ortadoğu’yu bu arada Anadolu’yu da karış karış gezip Kaman'daki Kamankale Höyük'deki kazılara sponsor olmuştu. Peki, prens niye savaştan sonra kendini kazı işlerine vermişti? Çünkü, kardeşinin yönettiği kendisinin de parçası olduğu savaşta çok kötü işlerin ortasında kalmıştı. Japon ordusunun Mengelesi, Shiro Ishii’nin Çin şehirlerinin üzerine attığı ve 400 bin Çinliyi öldürdüğü düşünülen biyolojik silahlar, veba mikrobu yüklü bombalarla ilgili sunum yaptığı Kraliyet ailesi üyelerinden biri de oydu. Sonra Mançurya’da Çinli sivillerin üzerinde yürütülen işkencelerin, deneylerin birebir tanığı oldu. Atatürk Barış Ödülü ona iyi gelmiş olacak ki ödülü aldıktan beş yıl sonra bir Japon gazetesine itiraflarda bulundu, tuttuğu günlüğü ve o dönem imparatora yazdığı şikayet raporlarını verdi. Ödül ertesi yıl Evren’e gitti. Kenan. Evren. Barış. Ödül…. Fazla uzatmaya gerek yok. 1991’de soğuk savaş bitti. Evren’in yerine Özal seçildi. Türkiye Kürt realitesini tanıdı. Pembe karakollar, değişim sinyalleri verildi. PKK’yla ilk temaslar başlamıştı. Ve ödül, devletten beklenmedik kadar muhalif, radikal bir isme, bir ‘teröristbaşına” gitti. Örgütü Umkhonto we Sizwe’yle epey kanlı ve sert bir silahlı mücadele veren, ardından 27 yıl hapis ve sonra örgütünü hatta düşmanın üzerine benzin döküp, kibritle yakma talimatı vermiş karısı Winnie’yi bile karşısına alıp barış için masaya oturan Mandela’ya. Ödülün açıklamasından birkaç ay önce Davos’ta Başbakan Demirel’le “iki özgürlük savaşçısı” diye kucaklaşıp, ödülü alacağı sinyali verdiği Ankara Afrika Ulusal Konseyi’nin kısa açıklamasıyla sarsıldı: “Mandela Tüm hayatını demokrasiye insan haklarına bakışların kaldırılması hizmet ederek geçirmiştir. Afrika Ulusal Konseyi Mandela’nın Atatürk Barış Ödülü’nü kabul etmediğini ve Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünmediğini açıkça beyan eder. Afrika Ulusal Konseyi’nin bu kararı modern Türkiye’nin kurucusu reformcu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hiçbir olumsuz görüşü yansıtmamaktadır.” Çirkin Afrikalı manşetleri, “zaten vermek hataydı”lar, “kendi kaybeder”ler, “Atatürk’e ayıp etti”ler, Apartheid rejimin Ankara Büyükelçisi’nden Mandela karşıtı demeçler almalar… Mandela, ilk açıklamasında “dünyadan ırkçılık karşıtı çevrelerden, hatta Türkiye’den çok tepki geldi, kayıtsız kalamazdım” dedi. Darbeci bir generale verilmiş ödülü alamazdım dediği rivayet edildi. Hürriyet’e “Afrika’da milyonlarca kişi sadece derilerinin renginden ötürü köle muamelesi görüyor. Bu nedenle Kürtlerin çektikleri eziyeti görmezden gelmemiz mümkün değildir’ diye açıklama yaptı. Partisinin sözcüsü Afrika’da görev yapmış ırkçılık karşıtı sosyalist diplomat Mahmut Dikerdem’e Barış Derneği davasından verilen 12 yıllık hapis cezasını da listeye ekliyordu. Başka bir iddiaya göre Mandela’nın ödülü reddetmesinin sebebi Afrika’daki iç savaşlara İsrail yapımı silahların Türkiye üzerinden satılmasına hükümetin göz yummasıydı. Hatta partinin iki numaralı ismi Mbeki’yi buna dur demek için Ankara’ya göndermiş, ama sonra Güney Afrika lideri olacak olan Mbeki, havalimanından ülkesine geri gönderilmişti. Halbuki ödülü red için sadece önceki kazananlar listesine bakması yeterliydi. Mandela 99’da fikrini değiştirip ödülü almak istediğini söyledi. Çünkü Türkiye artık değişmişti. Ama bu kez de bizimkiler vermedi… Mandela şoku iki yıl atlatılamadı. Daha sonra ödüller Kızılay, UNICEF gibi reddetmemesi garanti adreslere, bir barış ödülü alan ilk askeri birlik olması muhtemel Bosna Türk Barış Gücü’ne, 28 Şubat’ın şaşalı günlerinde, Neo-conların akıl hocası Bernard Lewis’e, Kafkasya’nın “barış” güvercini Haydar Aliyev’e, barış görüşmelerine barışçıl yollarla direnmesi yüzünden olacak Rauf Denktaş’a gitti. Dünyada başka ödül verilecek barış insanı kalmayınca da ödül ortadan kayboldu. Ama barış ödülü bir süre daha huzur kaçırmaya devam etti. 1992’de Mandela Atatürk ödülünü reddedince ona "İnsanlık tarihinin sayılı diktatörlerinden olan Mustafa Kemal adına konulan barış ödülünü reddetmemiz sebebiyle sizi tebrik ediyorum" diye kutlama telgrafı çeken Hasan Mezarcı 2002’de bu yüzden hapse girdi. Ödülün 2015’ten itibaren yeniden verilmeye başlanacağı söyleniyor. Uygun bir adayı olan?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bizi esas ilgilendiren çarpık ilişkiler…
24.12.2025 - Halkı kin ve nefrete Murat Övüç mü tahrik ediyor?
23.12.2025 - Belki de çürüyen toplum değildir?
17.12.2025 - Müzelik bir müzede bir gece…
15.12.2025 - Suriye bir kere daha çözümü bozabilir mi?
10.12.2025 - PKK zaten bitirilmiş miydi?
9.12.2025 - CHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi?
6.12.2025 - Çözüm Süreci’nde top MİT’ten Meclis’e geçti
3.12.2025 - Büyük ülkenin, küçük insanları…
1.12.2025 - Örgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar….
24.11.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları






































































































Ad Soyad Giriniz...
Sayın Uslu,bu topraklar lanetli... Bu topraklara en az bir kaç kuşak daha barışı görmek hayal olur
Kürtsavar
Emre,işin gücün üfürmek
muharrem
sizin bugünkü yazınızın ana temasını ben daha önce ki sizin yazılarınıza yapılan yorumlar köşesinde yazmıştım.pkk kış gelince inine çekilir sonra ilkbaharda aynı hamam aynı tas diyerek.bizim yöneticilerde pkk yı şöyle yok ettik böyle yok ettik diye demeç verirler.