Yıldıray OĞUR
“Davullar, zurnalar çalındı. Kurbanlar kesildi, göçmenler karşılanıyordu. Göçmenler yorgundu. Üç gündür yoldaydılar... En öndeki “Hizaya bakın, Hizaya bakın” diye seslendi. Ufak adımlarla kımıldanıp sıraya girdiler. Komut verilince yürüyüş başladı. Şerahlılar, Baltacılar, bandoya ayak uydurup davetliler önünden “Rap, rap” yürümeye başladılar. İçlerinden biri elini kasketinin siperliğine götürdü, askere selam verdi...Emek Köyü’nün meydanında birbirine paralel iki hat halinde dizildiler. Hattın birinde göçmenler, diğerinde Özalp sakinleri yer almıştı. Elinde düdükle bir ilgili ortaya çıktı. “Şimdi ben düdüğü çalınca, iki taraf da birbirine kavuşup kucaklaşacaksınız. Tamam mı?” “Evet anladık” der gibi başlar aşağı yukarı sallandı. Düdük öttü. İki taraf, birbirine doğru aceleci adımlarla yürüdüler ve kucaklaştılar.”
Bu sahneler grotesk bir filmden değil, bundan 54 yıl önce 1965 yılındaki bir gazete haberinden.
15 Haziran 1965 günü ikinci “mülteci” kafilesinin de törenlerle karşılandığı Emek Köyü, Van’ın İran sınırındaki Özalp ilçesindeydi.
Beş otobüs ve altı kamyona bindirilen 160 ailenin terk edip yola çıktığı Şerah ve Baltacılı ise 925 kilometre uzaklıkta Trabzon Çaykara’ya bağlı iki köydü.
Peki Çaykaralı 160 aile, yeşil ve sulak köylerini bırakıp, 925 kilometre ötedeki çorak İran sınırına niye göç etmişti?
Aslında gazetelerin yazdığı gibi ortada mülteci yoktu, devletin iskan politikasının sonucuydu bu göç.
Başbakan İsmet İnönü başkanlığındaki Bakanlar Kurulu’nun 1 Temmuz 1964 tarihli kararına dayanıyordu.
Bakanlar Kurulu, Çaykara’ya bağlı Şerah ve Baltacılı’dan 160 ailenin “daha üretken bir hale getirilmeleri amacıyla, kendi istek ve muvafakatleri” ile Van Özalp’de kendileri için yapılan örnek köyler Dönerdere ve Emek’e yerleştirilmesine karar vermişti.
Devlet, 160 aileye, inşaatında bu köylerden erkeklerin getirilip çalıştırıldığı iki odalı evler dışında 150’şer dönüm tarla ve 3500’er lira da kredi vermişti.
Göç kararı, 1956 yılında çıkarılan Ormancılık Kanunu’ndaki bir maddeye dayandırılmıştı. Maddeye göre Bakanlar Kurulu, “kalkınmaya elverişli olmayan orman köylerini, ahalinin isteği ve muvafaketiyle başka yere kaldırılma” yetkisine sahipti.
Aslında Çaykara, sık sık sel ve heyelan felaketleri yaşanan bir bölgeydi. 1929’daki felakette 146 kişi hayatını kaybetmişti.1959’da bölgede bir sel daha yaşanmıştı.
Bakanlar Kurulu’nun göç kararı da köylerde yapılan incelemelerle hazırlanan raporlara dayandırılmıştı.
Raporlara göre köylerin “orman içinde bulunması, arazinin ziraate ve meracılığa elverişli olmaması yüzünden “yerinde kalkınması mümkün değil”di.
Peki aynı durumda pek çok başka orman köyü varken, neden Çaykara’nın köyleri seçilmişti?
Ve neden Karadeniz köylüleri kendilerine çok yabancı doğa koşullarına sahip 925 kilometre uzağa İran sınırına kadar taşınmıştı?
Kalkınmaya elverişli yer olarak sınırdaki Van Özalp’in seçilmesinde dönemin İnönü hükümetinin Maliye Bakanı Vanlı Ferit Melen’in etkili olduğu iddia ediliyor.
Ama her ne kadar o günün gazeteleri bu resmi göçü abartılı bir biçimde öven haberler yapsalar hatta toprak reformuna benzetseler de o günlerden kalan fotoğraflara ve yaşayanların hatıralarına bakılırsa köylüler bu göçe çok da gönülden ikna olmamıştı.
Tahta evlerde yaşamaya alışmış Çaykaralı köylüler kendileri için yapılmış kerpiçten, toprak zeminli evlerde aylarca uyuyamamış, eşyalarını koydukları sandıkları kırıp, yere zemin yapmış, dikmek için yanlarında getirdikleri ağaç fideleri dışında etrafta ağaç olmamasına uzun süre alışamamışlardı.
Ama 1965’in sonlarına doğru, başka bir Bakanlar Kurulu kararıyla yine Çaykara’dan daha büyük bir kafile bu kez Suriye sınırına yerleştirilmek üzere yola çıkarıldı.
Çaykara’nın Ulucami, Şahinkaya ve Kabataş köylerinde yaşayan 408 aile devletin organize ettiği bir göçle, 894 kilometre uzaklıktaki Hatay Kırıkhan’a taşındı.
Yine sınır boyunda yaşadıkları topraklara hiç benzemeyen bir yere götürülen Çaykaralı köylülerin bu kez ikna edense onlara verilen modern evlerdi.
Devlet, İran’dan sonra Suriye sınırına da daha sonra “408 Evler Mahallesi” adını alacak Çaykaralı köylüleri yerleştirmişti.
1973 yılında yine Çaykara’ya bağlı Şahinkaya köyünden 61 aile, daha da uzağa, 1400 kilometre öteye, yine sınır ama bu kez deniz sınırındaki Gökçeada’ya taşındı.
Türkiye’nin en büyük köyü olan Rumların yaşadığı Dereköy!ün yanında Çaykaralı köylüler için yeni bir Şahinkaya köyü inşa edildi.
Adaya 1947 yılında da Sürmenelileri taşımış olan devlet, onlara vaat ettiği arazileri 1964’de adadaki Rumların arazilerine el koyarken geri almıştı.
Çaykara’dan kayıklara binerek açıkta kendilerini bekleyen bir gemiye bindirilerek Gökçeada’ya taşınan köylüler de tarıma yabancıydı, dağ köylerinden çıkıp geldikleri adada uzun süre balıkçılık yaparak yaşayabildiler.
1974 yılında devlet bir kere daha Çaykara’dan aileleri alıp, bu kez müdahaleyle ikiye bölünmüş Kıbrıs’ın Kuzey’ine taşıdı. Yine sınır hattına yakın Güzelyurt’ta portakallıklar vererek yerleştirdi.
Peki neden sel felaketleri, toprak reformu, kalkınma için yapıldığı söylenen bu resmi göçlerde hep Çaykaralı köylüler seçilmişti?
Neden Çaykaralılar sınır hatlarına, Gökçeda ve Kıbrıs’a taşınmıştı?
Bu zorunlu iskanlardan birinin 1963 Kıbrıs olayları sonrasına, diğerinin 1973-74 Kıbrıs olayları sonrasına denk düşmesi tesadüf müydü?
Bütün bu resmi göçlerin, Çaykaralı köylülerin anadillerinin Romeika da denen Rumca olmasıyla bir ilgisi var mıydı? Çaykaralı Rumca konuşan Müslüman köylüleri devlet Gökçeada ve Kıbrıs’a bu yüzden mi taşımayı seçmişti?
Yoksa devlet bu anadil farklılığını 63 ve 74 sonrası oluşan güvenlik hassasiyetleri yüzünden bir risk olarak görüp, göçlerle kontrol altına almaya mı çalışmıştı?
Bu sorulara cevap verebilecek elimizde bir kanıt ya da resmi belge yok.
Ama ilk Romeika-Türkçe sözlüğü hazırlayan Çaykaralı araştırmacı Vahit Tursun’un verdiği bir röportajda net bir cevabı var:
“Van, Imroz, Kıbrıs, Hatay, vs. vs.... Hiç kimse kendi iradesi ile göç ettiği yok. Fakir kalmış ve farklı etnisiteye mensup bir toplumu kandırarak dağıtma politikalarının bir sonucu olarak alıp götürüldüler.Yerleştirildikleri yerlere dikkat ederseniz, bir taşla iki kuş vurma çabasını da rahatlıkla anlarsınız. Toprak reformuymuş... Karga olsam kahkaha atacaktım ya şimdi...”
1947 yılında Türkiye nüfusu 18 milyonken Çaykara´nın nüfusu bir kasabaya göre bir hayli kalabalık olan 47.782 kişiydi.
2019 yılında 82 milyonluk Türkiye’de Çaykara’nın nüfusu 16.213 kişi düşmüş durumda.
Ama bugün hala İran sınırındaki Van Özalp’de Emek ve Dönerdere mahallerinde, Suriye sınırındaki Kırıkhan’ın 408 Evler Mahallesi’nde, Gökçeada’nın Şahinkaya Köyü’nde ve Kıbrıs’ın Güzelyurt’unda Çaykaralılar yaşıyor ve kendi kültürlerini ve dillerini oralarda yaşatıyorlar.
Kıbrıs’ta Çaykaralı bakanlar, belediye başkanları oldu. Ortaokul binası bordo-mavi olan Kırıkhan’da Çaykaralılar esnaf içinde bir hayli ağırlıklı. Gökçeada’daki Çaykaralılar, 1974’den sonra adayı terk eden Rumlarla kaynaşmıştı.
En ilginç hikaye ise 54 yıldır Van Özalp’deki Emek ve Dönerdere mahallelerinde 54 yıldır Kürtlerle birlikte yaşayan Çaykaralılar.
HDP’nin yüzde 80 civarında oy aldığı Özalp’de sorunsuz yaşayan Çaykaralıların çözüm sürecine verdikleri destek, seçim için gelen HDP’li siyasetçileri köylerinde ağırlamaları daha önce gazetelere haber olmuştu.
Van Özalp’te yaşayan Çaykaralılar geldiği yerlerden biri bundan 54 yıl yerinde kalkınması mümkün değil denen Şerah köyüydü. Şerah, Rumca’da “dört köy” anlamına geliyor. Orada yaşayanlar hala bu adı kullansa da Türkiye bu köyü 1969’dan sonra değiştirilen adıyla tanıyor; Uzungöl.
54 yıl önce “burası kalkınmaz, sele de çare bulunmaz” diye Van’a yerleştirilen Şerahlılar, artık bir turizm cenneti olan memleketleri Uzungöl’de geçen haftalarda Irak Kürdistan’ından gelmiş turistlere yapılanları izlerken ne düşündüler acaba?
Belki de bu aşırı korumacı reflekslerin arkasında, devletin farklı bir anadili güvenlik riski olarak görmesiyle ortaya çıkmış bu uzun ve acılı göç hikayeleri vardır...
Kaynaklar
Pontus/Özhan Öztürk-Genesis Kitap-2012.
https://dergipark.org.tr/download/article-file/223214
http://caykaragundem.com/kose-yazilari/caykara-ve-huzunlu-gocler-1279.html
http://www.oncetrabzon.com/bir-asirdir-karadeniz-bilhassa-trabzon-insansizlastiriliyor_h103.html
Konuyla ilgili belgeseller
https://www.youtube.com/watch?v=-LHhSK5SsYo
https://www.youtube.com/watch?v=-f4OiQ4jc04
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025