Yıldıray OĞUR
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 12 gün sonra 100 yaşına basacak. Bu yüzyıl içinde Meclis’te büyük krizler, sert tartışmalar hatta yumruklaşmalar yaşandı. Stenograflar bütün olan biteni, hakaretleri, küfürleri zabıtlara geçirdiler.
Ama Meclis’in 100’üncü yıldönümüne günler kala, görüşülen af tasarısı sırasında, herhalde stenograflar bile o zaptı tutarken utanmıştır:
“Meral Danış Beştaş (Siirt-HDP): Ben de bütün kamuoyunun gözünün önünde şunu söylüyorum. İdris Baluken cezaevinde ölsün mü? ( AK Parti sıralarından “Ölsün” sesi) Figen Yüksekdağ ölsün mü? Selahattin Demirtaş ölsün mü? Ahmet Altan ölsün mü? ( HDP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Başkan: Peki, teşekkür ederim.
Özlem Zengin (Tokat-AK Parti) Sayın başkanım, bu olamaz, biz kimse ölsün demiyoruz.
Başkan: Değerli arkadaşlarım, lütfen
Meral Danış Beştaş: Ölsün mü? Bunu söylüyorlar. Şu anda bunu kabul edemeyiz.
Başkan: Lütfen... Peki... Kayıtlara geçmiştir değerli arkadaşlarım.”
Halbuki bu Meclis, bundan 99 yıl önce kuruluşunun birinci yıldönümünde, ülke hala işgal altındayken ve cephelerde işler hiç de iyi gitmezken, insanların haksız yere hapsedilmesini engellemek için Hürriyet-i Şahsiye Kanunu’nu görüşmeye başlamıştı.
Kanun teklifini veren Çanakkale Savaşı’nda topçu teğmen olarak görev varmış, Kastamonu mebusu avukat Abdülkadir Kemali Bey’di. (Öğütçü)
Teklif ceza kanunun 203’üncü maddesine ek maddeler getirmekteydi. Bu maddeler kabul edilirse hala bu suçlardan cezaevinde yatacak mahkumlar da affedilmiş olacaktı.
Kanunun bazı maddeleri şöyleydi:
Madde 1: Rütbe ve mevkii ne olursa olsun herhangi bir devlet memuru kişisel özgürlüklere ya da milletin doğal ve medeni hukukuna tecavüz ederek Kanun-i Esasi’yi ihlal ettiği takdirde 3 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına çarptırılacaktı
Madde 3: Kanun-i Esasi hükümlerine aykırı hareket eden herkes, vekil bile olsa, kişisel olarak sorumlu olacaktı
Madde 4: Birinci maddede yazılı suçlardan dolayı zarara uğrayanlar zararlarını mahkemelerinde dava açarak karşılayabilecekti
Madde 7: Usule aykırı olarak hapsedildiğini ve Kanun-i Esasi hükümlerine aykırı hareket edildiğini ileri sürerek bu suçları işleyenleri protesto etmek isteyenlerin, protesto evraklarını kabul ve bunu ilgili kişilere gönderme sorumluluğu noterlere aitti. Aksi takdirde noterler de bu suçlara katılmış sayılarak 3 yıldan az olmamak üzere hapis ve ayrıca para cezasına çarptırılacaktı
Madde 8 ve 9: Bu maddelerde belirtilen suçlardan mahkûm olanları affetme yetkisi ve bu maddeler hükümlerine aykırı olan tüm kanun ve tüzük maddeleri yürürlükten kaldırılacaktı.
Abdülkadir Kemali Bey yasa teklifinin gerekçesini şöyle yazmıştı:
“Devrimiz ihtilal ve inkılaplarında gaye, hukuk ve bütün özgürlüklerin her türlü saldırıdan korunmasını sağlamaktır. (…) Gayrı kanuni ve gayrı insani baskılar, nereden gelirse gelsin menfurdur ve karşı koyma hakkını doğururlar. (…) Mevcut düşmanı denizlere döktükten sonra yurt içinde hürriyet ve hayat hakkı namına yeniden mücadelelerle, yeniden kanlar fışkırtmaya mecbur olmayarak huzur ve sükûn içinde, karşılıklı görev ve hukuka, hükümetçe ve milletçe azami ölçüde uymanın çarelerini şimdiden kesin olarak düşünmek zorunluluğundayız”.
Yasa teklifi uzun süre Meclis’te bekletildikten sonra Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sekiz ay önce 12 Şubat 1923 günü uzun tartışmalar sonunda kabul edildi.
Kanunun kabul edildiği gün sadece Ankara hapishanelerinde haksız yere tutulan 68 mahkum tahliye edildiler.
(Kaynak: Ahmet Demirel, “Rüya Gibi Bir Kanun: Hürriyet-i Şahsiye Kanunu”, Toplumsal Tarih, Nisan 2020)
Ama savaştan sonra Abdülkadir Kemali Bey’in korktuğu başına gelmişti.
Muhalif fikirleri yüzünden İkinci Meclis’e alınmamış, Adana’ya dönüp Toksöz gazetesini çıkarmaya başlamış, 4 Mart 1925’de Takrir-i Sükun Kanunu ilan edilince gazetesi kapatılıp, tutuklanmıştı.
11 ay hapis yattı. 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulunca, cesaret edip Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Menemen olayları üzerine Serbest Fırka kendini feshedince, bir kere daha hapse girmemek için partisi kapatıp ailesini alarak Beyrut’a kaçtı.
Ama 16 yaşındaki oğlu gurbette fazla dayanamadı, bir yıl sonra kaçarak Adana’da babaannesinin yanına yerleşti. Çırçır fabrikalarında işçi olarak çalıştı. 1938 yılına askere gitti.
Askerdeyken bir gün koğuşları basıldı, eşyaları arasında Maksim Gorki ve Nâzım Hikmet kitapları çıkınca "yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik" suçundan tutuklandı.
Komünist bir darbe için orduda örgütlenen bir örgütün üyesi olmaktan beş yıl hapis cezası aldı. Örgütün lideri 38 yaşındaki genç şair Nazım Hikmet’ti. Aynı iddialarla Bahriye’de astsubay olan kardeşine Sabahattin Ali’nin kitaplarını vermek suçundan 28 yaşındaki genç yazar Kemal Tahir de tutuklanmıştı.
Abdülkadir Kemali Bey’in 24 yaşındaki oğlu, kitaplarını okuduğu için tutuklandığı Nazım Hikmet’le hapishanede tanıştı. Ondan felsefe, Fransızca dersleri aldı, yine onun teşvikiyle yazmaya başladı.
1943 yılında cezası bitip hapisten çıktı, ilk romanı babasından da esinlenen bir adla imzaladı: Orhan Kemal.
Baba Abdülkadir Kemali Bey ancak İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra adı konmadan çıkan siyasi afla 1939 yılında Türkiye’ye dönebildi.
Nazım Hikmet ise 1950 yılına kadar 13 yıl boyunca kitapları bazı askerlerden çıktığı için darbecilikten hapiste kaldı.
Hapiste daha uzun da kalabilirdi. Eğer 1950 yılındaki af çıkmasaydı...
Aslında o aftan da yararlanamayacaktı.
DP iktidarının 14 Mayıs 1950’den önce işlenen suçlara af getiren yasasının kapsamının içinde komünistler yoktu. Özellikle de tartışmaların odağındaki Nazım Hikmet...
Ne iddianamesindeki haksızlıkların Vatan gazetesi tarafından teşhir edilmesi, ne kendisinin ve annesinin açlık grevi, anti-komünist DP’li vekilleri yumuşatmaya yetmemişti.
Zabıtlardan okuyalım:
Şevket Mocan (DP Tekirdağ Milletvekili): Ben komünisti siyasi mahkûm telâkki etmiyorum. Komünist bence haini vatandır. Çünkü. Komünist vatan tanımaz....Ben katiyen affın bu maddesinin tâdiline elim kalkıp da rey vermeyeceğim. Haini vatanı, casusu, ihtilâlciyi ben affetmem.. (Kimse affetmez sesleri)
Ahmet Gürkan (DP Tokat Milletvekili): Nâzım Hikmeti müdafaa edenler gelsinler kürsüde onu müdafaa etsinler. Arkadaşlar mevzu çok mühimdir, mesele Nâzım hikmet meselesi değildir. Mesele Türk Milletinin varlığı davasıdır... Evet bu uğursuz kızıl kuduz Türk Milletini ısırmak için hırlarken onun ağzından sızan salyaları yalıyanları elbette tecziye edeceğiz
Tevfik İleri (Ulaştırma Bakanı) Nâzım Hikmet niçin mahkûm edilmiştir? Türk ordusunu ve Türk bahriyesine kundak sokmak suçundan mahkûm edilmiştir... Mukaddes Türk Ordusuna, Türk Bahriyesine, yarın bu memleketi koruyacak olan büyük varlığa, bizim sigortamıza, bizim garantimize fesat ve isyan mikrobunu \ sokan bir insanı nasıl dışarı çıkartacağız. Arkadaşlar, bu memlekette ve bu memlekete bağlı tertemiz yüz binlerce insan, yüz binlerce milliyetçi Türk genci, gözünü dört açmış,
aman Nâzım Hikmet'i affetmeyin diye yalvarmıyor mu? (Bravo sesleri, alkışlar). Bunu affettiğimiz gün, bu gençlerin kalblerini kıracağız, yüreklerini sızlatacağız. (Bravo sesleri)
(Doğru sesleri)”
Ama bunun eşitliğe aykırı olduğunu iddia eden DP’li milletvekilleri de vardı.
Sonunda komünistler af kapsamının dışında tutuldu ama açlık grevi yapan Nazım Hikmet, işlediği darbecilik suçu af kapsamına girince yattığı süre hesaplanarak serbest kaldı.
1966 yılında bu kez Orhan Kemal, aynı 141 ve 142. maddelerden yargılanıp, tutuklandı. Bir ay sonra serbest kalabildi. 1970 yılında gittiği Sofya’da hayatını kaybetti.
Onun gibi 141 ve 142. maddelerden hapse girmiş siyasi mahkumların, 1974 yılında Cumhuriyet’in 50’inci yıldönümü için çıkarılan affın içine girip girmemesi için de Meclis’te hararetli tartışmalar yaşandı.
Dönemin Başbakan’ı Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Erbakan Komünistleri, anarşistleri affetmekle suçlandı. Demirel, CHP’yi anarşinin yanında durmakla suçladı, “17. Türk devleti ilelebet yaşayacaktır” nutukları attı. Turhan Feyzioğlu “Türkiye’nin kaderi Leninci Atatürk düşmanlarıyla, Abdülhamitçi Atatürk düşmanlarının keyfine bırakılmayacaktır” dedi.
Nihayet siyasi suçlulara af önce Senato’dan daha sonra Meclis’ten geçmedi. Siyasi suçlular ancak bir ay sonra Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla affın kapmasına girip tahliye olabildiler.
Sonra 12 Eylül darbesinin hapishanelere doldurdukları için 1991’de af çıkarken Meclis’te benzer itirazlar yükseldi, 1999 yılında çıkarılan affın amacının vatan hainlerini, teröristleri affetmek olduğu söylendi.
100. yılında Meclis’in önünde yine infaz indirimi adı altında bir af yasası var.
Ve yine affın kapsamı herhangi bir şiddet eylemine karışmamış siyasi mahkumlar ve tutukluları kapsamıyor.
Bunu eleştirenlere AK Parti grup başkanvekili önceki gün şöyle cevap verdi:
“Efendim hapishaneler. Soracağım ben. Darbeciler olmasın mı hapishanede? PKK’lılar olmasın mı?... Bu mudur yani, bu mudur?”
28 Şubat’ta mağdur edilmiş hukukçu bir siyasetçinin hapishanelerdeki bütün siyasi mahkumları kolayca darbeci ya da PKK’lı ilan ettiği cümleleri, 100 yıldır Meclis zabıtlarında örnekleri çokça bulunabilecek bir muktedir demagojisi...
Ama on adet konuşmasının delil olduğu bir iddianameyle terör örgütü üyeliğinden 15 yıl hapis cezası almış, bundan dört yıl öncesine kadar Meclis’in en aktif grup başkanvekilinin adı kürsüde “Hapiste ölsün mü” diye telaffuz edilince iktidar sıralarından yükselen “Ölsün” sesi, bu devrin empatiyi atının terkisine atmış orijinal bir içeriği olarak zabıtlardaki yerini aldı.
Yüzyıl önce savaş koşullarında haksız yere insanların hapse atılmasını engellemek için kanun çıkarmış bir Meclis’te yüzyıl sonra haksız yere hapse atılmış bir milletvekili için yankılanan “Ölsün” sesi..
Bir asırlık tecrübeden geriye o ses kalmamalıydı...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025