Yıldıray OĞUR
Önce yeni başlayanlar için kısa bir özet. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde kıldırdığı temsili Cuma namazında irad ettiği hutbede konuyu sağlığa, koronavirüs salgınına getirdi, “Bu bağlamda şu müşahhas örnekler üzerinden tüm dünyaya çağrıda bulunmak istiyorum” diyerek bir dizi çağrı yaptı.
Önce “Ey insanlar! Geliniz, taharete önem verelim. Bu ve benzeri virüslerin sebebinin pislik ve kirlilik olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır” dedi.
Sonra “Koronavirüs kapma riski 14 kat daha fazla olan bir sigara içicisi sadece kendisi değil, daha kaç kişiye bulaştıracağı belli değil bu virüsü. Gelin, İslam’a göre haram olan sigara ile topyekûn mücadele edelim” diye devam etti.
Ardından da yine “Ey İnsanlar” diye başlayarak o tartışılan sözleri söyledi:
“İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları
beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikâhsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz, bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”
Diyanet daha önce de yayınladığı çeşitli fetvalarda eşcinselliğin sapkınlık olduğunu söylemişti. Ama herhalde ilk kez doğrudan bir Diyanet işleri Başkanı’nın ağzından ve bir Cuma hutbesinde eşcinselliğin lanetlendiğini, hastalıklara neden olup nesli çürüttüğünü duyduk.
Bu sözlere Ankara Barosu ise şöyle bir cevap verdi:
“Şaşkınlığımız; sesi çağlar öncesinden gelen bu şahsın, bir devlet kurumunun başında oturup söylemini kutsal sayılan değerler üzerine inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan cüreti sebebiyledir. Aldığımız ibretse, anılan şahsın içinde bulunduğu takvim yılında yaşamasına rağmen bundan sekiz-dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak için insan onuruna karşı gösterdiği büyük direnişten kaynaklanmaktadır. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın deprem...halen görevde kalması durumunda, sonraki konuşmasında halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.”
Siyasetçiler devreye girip, baroyu kınayan, Diyanet İşleri Başkanı’na sahip çıkan açıklamalar yaptılar.
Sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara Barosu hakkında “halkın bir kesimin benimsediği dini değerleri aşağıladığı” iddiasıyla soruşturma başlattı.
Baroya cevap veren Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşaviri “Çok yüzsüzsünüz çok... Bu millete, inanç ve değerlerine yabancısınız, hatta düşmansınız... Bunu biliyoruz da, pervasızlığınıza ve cesaretinize anlam veremiyoruz! Sahi, bu gücü nereden alıyorsunuz? Kimin maşasısınız? Size ne vaad etti ağa babalarınız? Meydan boş değil, bunu bilin ! Hani denilmişti ya: Bu memlekette namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır!” dedi.
Yani karşımızda sekizde sekiz kusurlulukta herkesin birbiriyle yarıştığı zincirleme bir Türkiye kazası var.
O yüzden frene basıp bu enkaza çarpmamakta fayda var
Milyonların aylardır evinde oturduğu, camilerin kapandığı her gün binlerce kişinin virüs kapıp, 100’e yakın insanın hayatını kaybettiği bir salgının ortasında, bugüne kadar hiç tecrübe edilmemiş bir Ramazan’ın başlangıcında Cuma namazı için boş bir camide minbere çıkan Diyanet İşleri Başkanı, Ramazan havasına uygun, herkesi kucaklayan bir hutbe yerine, virüsü eşcinselliğe, hastalıklara, AIDS’e bağlayan belli ki polemik yaratacak bir hutbeyi tercih etti.
Tabii ki ondan Papa gibi ‘yoksul ülkelerin borçlarını silelim, dünyada çatışmaları durduralım, hükümetler bencillikten vazgeçsin’ demesini ya da salgında işsiz kalanlar için devleti göreve çağırmasını beklemiyorduk.
Sonuçta tarihi boyunca Türkçe ezandan, piyangodan, darbelere, başörtüsü ile mücadeleden enflasyonla mücadeleye kadar o anki iktidarların ihtiyaçlarına göre pozisyon almış resmi bir devlet kurumu Diyanet.
O yüzden Diyanet’e içinde eşcinsellerin de olduğu vatandaşların vergileriyle çalıştığını hatırlatmanın da “Eee dinin hükümlerini söylemesin mi” demenin de pek bir anlamı yok.
Diyanet, vatandaşlara ya da dine göre değil her zaman en başta devlete göre hizalanmış bir kurum.
Şimdi de öyle yapıyor. Muhafazakar bir iktidara güvenerek dinin kendisi için risksiz bir hükmünü hatırlıyor, lanetli deyince başının ağrımayacağı zayıf bir kesimi hedef alıyor.
İslam’ın bugün hatırlatılması riskli başka hükümlerini ise hatırlamıyor.
Yoksa Diyanet İşleri Başkanı çıkıp bu haftaki Cuma hutbesinde salgınla mücadelede hükümetin dağıttığı faizli krediler için Kuran’ın açık ayetlerine referansla “Faizden vazgeçmeyen Hazine Bakanlığı, Merkez Bankası, Halkbank Allah ile savaş halindedir” deseydi ya da yine Kuran’ın açık hükmünü hatırlatarak devletin Milli Piyango’suna “Şeytan işi bir pislik” diye hakaret etseydi ertesi gün başına neler gelirdi, herhalde “Dinin hükmünü söylemesin mi” diyenler de farkındadır.
Demek ki, Diyanet İşleri Başkanı, İslam’ın bütün hükümlerini her zaman, aynı yüksek sesle ve lanetli gibi orijinaline sadık kalarak savunmuyor, şartlara göre yumuşatıyor, zorunlu filtreleri var.
Çoğunluğu Müslüman olan yüzbinlerce insana ucu dokunan bir meseleden bahsederken ise bu filtreleri kullanmamayı, onları dışlayan, baştan diyaloğu kapatan bir üslubu tercih etti, herhalde bu en başta kötü bir dini tebliğ yöntemi.
Ona cevap veren Ankara Barosu’nun açıklaması ise son zamanların en berbat, demagojik, trolce metni.
İzmir Barosu ve başka barolar, Diyanet İşleri Başkanı’nı hukuki bir dille nefret söylemiyle suçlarken, Ankara Barosu’nu bu hukuki itiraz kesmemiş olacak ki, sekiz, dokuz asır öncesine laf atmaktan, klişe cadı yakma hikayeleri anlatıp insanların inançlarına hakaret ederek müzakereyi zehirlemekten kendilerini alamamışlar.
Zaten ülkemizde karakolda bitmeyen, cumhuriyet savcılıklarının bir yerinden müdahil olmadıkları herhangi bir fikri tartışma da kalmadı.
Neresinden tutsanız elinizde kalan, bir din nasıl tebliğ edilmez, bir mesele nasıl savunulmaz ve bir hukuk devletinde savcılar ne yapmaz üzerine ibretlik bir dersle karşı karşıyayız.
Ama bunlar kadar, Diyanet İşleri Başkanı’na sahip çıkarken iktidarın kullandığı dilin de üzerinde durmak gerek.
Pek alışık olmadığımız bir dil bu.
Bakanların ve iktidar partisi sözcülerinin #AliErbasyalnızdeğildir hashtagiyle yazdıkları mesajlardan bir kaçına bakalım:
“Zamanı ve mekanı yaratan Allah’ın hükmüne dil uzatanlar bu dünyada da ahirette de hüsrandadır. İlahi hükmü dile getiren #alierbaşyanlızdeğildir
“Değme inancıma, değme Kitabı’ma, var git kendi yoluna.”
“İnsana kâinatta hak ettiği değeri göstererek, evvelimizi ve ahirimizi kul olmanın idrakiyle aydınlatan yüce dinimiz İslâm’ın kaideleri, Ali Erbaş hocaya münasebetsizce saldıranların keyiflerine göre sorgulanacak kaideler değildir.”
“Allah’ın emirlerini, yasak kıldıklarını anlatan, Allah’ın izniyle hiçbir zaman yalnız olmayacaktır.”
Baro’nun İslamofobik açıklamasına tepki gösterilmesinde tabii bir sorun yok.
Ama “Dinin hükmü böyle, istemeyen çıksın” diye kestirip atmak, eşcinsellik meselesinde devleti yönetenlerin dini referanslarla konuşması dikkat çekici.
Çünkü 18 senelik uygulama, dil bu kadar katı değildi.
Halbuki İslam’ın kaideleri değişmedi. 2002’de de aynı hükümler geçerliydi.
Ama o günlerde, AK Parti henüz iktidara gelmemişken, henüz herkese demokrasi vaat eden bir muhalefet partisiyken, Sabancı Üniversitesi’nden yayınlanan bir televizyon programına katılan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, bir öğrencinin eşcinsel haklarıyla ilgili ne yapacaksınız sorusuna, Kuran’ın hükümlerini hatırlatarak, “lanetlenmişlerdir” diyerek değil, şöyle cevap vermişti:
“Eşcinsellerin de, kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde, yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz”
Nitekim, Türkiye’de Gay Pride yürüyüşleri de AK Parti’nin iktidara geldiği 2003 yılında başladı. Yürüyüş 2015 yılına kadar sorunsuz yapıldı. Valilikler “ama İslam kaidelerine göre lanetlisiniz, hastalık bulaştırıyorsunuz, nesli çürütüyorsunuz” diyerek izin vermemezlik etmedi.
2004 yılında TCK’dan zina suçu çıkarılırken de iktidarda AK Parti vardı.
2005 yılında Ankara Vali Yardımcısı eşcinsellerin KAOS-GL derneğinin tüzüğünü ahlaka aykırı bularak kapatılması için başvurunca, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Yeni TCK'nın yapılandırılmasında 'cinsel yönelim ayrımcılığının' tartışıldığı bir dönemde, eşcinsel olmak ahlaksız olmak anlamına gelmez. Aslolan tüm ahlak bilimleriyle uğraşanların ortak birleştikleri nokta olan insan iradesinin hür olması gerektiğidir” diyerek başvuruyu reddederken de.
2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, kadınlara şiddeti engelleme yasa taslağı “Yeni Anayasa” ile ilgili düzenlediği toplantıya eşcinsel derneklerinin temsilcilerini de çağırmış, onların anayasaya cinsel yönelimin de girmesi talebine, “siz lanetlisiniz” diyerek değil "Sizlerle aktif çalışmak isteriz. Bunları öğrenmek, bilmek isteriz. Tasarıyla ilgili sürece katılın, önerilerinizi iletin" diyerek cevap vermişti.
Yine 2011 yılında Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlendiği için adı İstanbul Sözleşmesi olan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ve Meclis’inde ilk kabul eden de yine AK Parti’nin yönettiği Türkiye olmuştu.
Hala geçerli olan o sözleşmenin dördüncü maddesinin üçüncü fıkrası şöyle:
“Özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik önemler olmak üzere, işbu sözleşme hükümlerinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka statüler temelinde herhangi bir ayrımcılık olmaksızın taraflarca uygulanması güvence altına alınmıştır.”
Yani bu sözleşmeye imza atarak iktidar “cinsel yönelim” i tanımış, yani bunun bir hastalık ya da sapkınlık olmadığını kabul etmiş oldu.
Bunu zorla da yapmadı. 2013 yılında hükümetin 2002-2012 yılları arasındaki 10 yılının anlatıldığı Sessiz Devrim adlı kitapta, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni onaylayan ilk ülke olması gururla anlatıldı.
2014 yılında Anayasa Mahkemesi bir bireysel hak ihlali kararında “Nefret söylemi kullanılarak hakaret edildiği iddiası bu söylemin ırk, köken ya da renk temelinde yapıldığı iddiası şeklinde olabileceği gibi sayılanlar kadar ciddi bir olgu olan cinsel yönelim temelinde yapıldığı biçiminde de olabilir. AİHM kararlarında da belirtildiği üzere, cinsel yönelim, bireyin özel hayatının mahrem yönlerinden birisini oluşturmaktadır” diyerek cinsel yönelime yönelik hakareti nefret suçu kapsamında değerlendirdi.
2015 yılı 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin İstanbul’da dağıttığı seçim broşürlerinden birinde “Türkiye Ramazan ayının ortasında İstiklal Caddesi’nde Gay Pride yapabilen bir ülke” ifadesi yer aldı, bu iktidarın yaşam tarzlarının güvencesi olduğuna örnek olarak gösterildi. Bugün köşelerinde karşılarında Lüt kavmi varmış gibi yazılar yazanlar, o günlerde bunu öven yazılar yazıyorlardı.
2016-2017-2018 yıllarında Cumhurbaşkanı’nın düzenlediği iftar davetlerine Bülent Ersoy katılırken de İslam’ın hükümleri aynıydı.
Ve eğer koronavirüs salgını olmasaydı, çok büyük ihtimalle bu yıl verilecek iftar davetine de katılacaktı ve yine çok muhtemelen o iftar davetinde Diyanet İşleri Başkanı ile karşılaşacaktı.
Peki ne oldu da bütün bu yıllar boyunca bu kadar sert biçimde ifade edilmeyen, hatırlanmayan eşcinsellikle ilgili İslami akideler, bugün bu kadar sert ve net biçimde hatırlanıp, ifade edilmeye başlandı?
“İslam hoşgörü dinidir” sözlerinin, Mevlanalı, Yunuslu cümlelerin yerini, ne zaman “Din bu, beğenmiyorsan çık” tekfirciliği aldı?
Tabii ki din değişmedi ama güç ilişkileri, siyasi tercihler değişti.
Muhalefetteyken, zayıfken ya da iktidarda olup henüz tam muktedir değilken kullanılan ikna dili, hoşgörü söylemi, laik argümanlar, sorgusuz iktidar konforunda yerini büyük bir özgüvenle “burada bizim dediğimiz olur”a bırakıverdi.
Daha önce Kemalist laik iktidarların, askerlerin de böyle zannettikleri zamanlar olmuştu.
Ama Türkiye’nin her kesimin asla unutmaması gereken büyük, bazıları için can sıkıcı bir gerçeği var;
Bu ülkeyi farklı hayat biçimlerine, inançlarına ve inançsızlıklarına sahip insanlarla paylaşıyoruz.
Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle, ileride de böyle olacak.
Bu ülkenin otantik, yerli bir halkı, esas sahibi yok. Seksist bulunmayacaksa Türkiye kimsenin babasının malı değil, herkesin babasının malı.
Her türlü uzlaşma, alttan alma, diyalog çabasını eziklik olarak görenlere nasıl anlatılabilir bilmiyorum ama hoşgörü, bir adım geri atmak, hayat tarzlarına saygı liberal tavizler, yüce gönüllülükler ya da bize Mevlanalardan, Yunuslardan kalan bir Anadolu irfanı değil, asgari standartlar içinde yaşayabilmemiz için zorunluluklar. Başkasını yapmak gibi bir tercih hakkımız bile yok.
Eşcinselliği lanetli, hastalıklı, sapkın bulabilirsiniz. Buna karşı medeni-demokratik sınırlar içinde mücadele de edebilirsiniz. Dünyada da böyle düşünen çok sayıda insan var. Bu görüşün “homofobi bu denerek” susturulması bu fikri yok etmediği gibi daha da radikalleştiriyor. Ama lanetli diyerek de eşcinseller ortadan kaybolmuyor. 19’ıncı yüzyılın sonunda Ahmet Cevdet Paşa, Maruzat’ta gayet açıkça yazdıktan sonra da bitmediği gibi.
Sadece inancınız olması yetmiyor, bu inançla ne yapacağınız, onlarla nasıl birlikte yaşayacağınızla ilgili bir fikriniz, teklifiniz de olması gerekiyor. Tabii ki bu teklifin, insan haklarına uygun olması, onlarla bunu konuşmak için medeni bir diyalog kurmanız da gerekiyor.
Sevseniz de sevmeseniz de fikirlerinden, inançlarından ya da inançsızlıklarından, yaşam tarzlarından, cinsel tercihlerinden, ırklarından, mezheplerinden hoşlanmadığınız milyonlarca insanla birlikte yaşamak zorundasınız.
Lanet olsun ama dünya böyle bir yer işte.
Türkiye de hiçbir zaman laiklerin ya da dindarların ya da milliyetçilerin ya da solcuların hayallerindeki ideolojik cennet olmayacak. Daha önce deneyenler başaramadı, bundan sonra deneyecekleri de aynı akıbet bekliyor.
Kimse başkalarını ikna etmeden en mükemmel ütopyalarını hayata geçiremeyecek. Türkiye böylesine ütopyalar, ideolojik hayaller için fazlasıyla heterojen bir toplum. Tepeden inmeci her denemenin de bunu deneyenlere maliyeti ağır oldu. Başörtüsü yasakçıları unutuldu gitti, bir kısmı iktidar propagandistine dönüştü.
O yüzden artık buzdolabısına magnet olarak mı, duvarına post it olarak mı yapıştırır ama herkesin sürekli gözünün önünde şu yakıcı, can sıkıcı gerçek asılı durmalı, herkes hesabını buna göre yapmalı:
“Bu ülkeyi başkalarıyla paylaşmak zorundayım, bu ülkeyi başlarıyla paylaşmak zorundasın”.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları











































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025