Yüksel TAŞKIN
1990’larda sağcı aydınlarda gözle görülür bir yerlilik veya otantiklik tutkusu ortaya çıktı. Türkiye’nin küresel yapılara hızla uyumlandığı, THY’nin yeni başlayan New York seferlerine hacca gidenlere has bir coşkuyla iştirak edildiği yıllarda, yerlilik savunusu yapmak tuhaftı. İçerisinde güçlü bir nostalji unsuru da barındıran yerlilik sevdası, ANAP’ın önayak olduğu “Muhteşem Süleyman” türü sergilerle taçlandı. Ne var ki nostalji, kendi ellerinizle öldürdüğünüzün ardından duyulan bir özlem olarak da görülebilir.
Türkiye Sağı, hevesle önayak olduğu kuralsız kapitalistleşmenin kültürel sonuçlarına timsah gözyaşları dökerken, bu dönüşümlerde oynadığı rolle yüzleşmeye hiçbir zaman yanaşmadı. Çünkü meseleyi hep kültürel alana taşıdı. Buna göre “esas mesele, kültürüne yabancı gayrımilli unsurların bizi özümüzden uzaklaştırmaları, köksüzleştirmeleriydi”. Batıya doğru giden bir geminin dümeninde oturanların, bu yolculuğun kültürel sonuçlarından genellikle kültürel Batıcıları özellikle de solcuları suçlamaları elbette tutarlı veya ahlaki değildi ama etkiliydi...
Bugün AKP lideri Erdoğan da kendisinin “Millet’in hakiki evladı, hizmetkârı olduğu” ifadelerine yansıyan “otantik temsil” iddiasından güç alan bir kültürel popülizmi kullanıyor. Bugüne kadar Sol’un ulaşmaya çalıştığı geniş kesimlerle bağ kuramamasında bahsettiğim popülizmin yol açtığı “kültürel mesafe” elbette önemli rol oynadı. Yani sağcı lider ve entelektüellerin Sol’u gayrımilli hatta gayrıahlaki olarak gösterebilmeleri son derece etkili oldu.
Fakat Sol guruplar, bu kültürel mesafenin daha da açılmasına kendileri de ciddi katkılarda bulundular. Bu noktada en büyük sorun, “dinin zamanla aşılacak bir yanılgı” olduğunda ısrar etmeleriydi. Aynı Sol guruplar, tarihsel nedenlerle içlerinde kök salabildikleri Alevilerin dinî sembollerini ilericilik adına sahiplenmekte beis görmediler. Aslında mantıkları doğruydu: Aleviler ezilmişlerdi ve adalet isteyen söylemlere sıcak bakıyorlardı. “Sol dine nasıl yaklaşmalı” sorusunun cevabı da buradaydı:
Sadece Aleviler değil, Sünni kesimler de maddi ve manevi eziyetler çekmişlerdi. Dinî kimlikleri ve söylemleri üzerinden bu adaletsizliklere tepki veriyor, veremedikleri yerde de yine bu kimlikleriyle var olmaya çabalıyorlardı. Fakat mesele salt ezilmişlikle de alakalı değildi. İnsanlar, dinî kimlikleri üzerinden hayata anlam vermeye çabalıyorlar, bir bakıma “felsefe” yapıyorlar. İşte bu arayışın kendisi, Sol’un bağ kurabileceği bir arayıştır. Ruşen Çakır’ın 1990’lardan beri bıkıp usanmadan anlatmaya çalıştığı hikâye de budur...
Sol genel olarak Türkiye’deki din meselesine fazla kafa yormadı. Ama “hayat” sürekli bu meseleyi önümüze getirip bırakıyor. Yakın zamanda Birikim Yayınları’ndan çıkan, Kazım Özdoğan ve Derviş Aydın Akkoç’un derledikleri, “Sol İlahiyat: Dini Soldan Okumak” başlıklı kitabın da temel çıkış noktası bu. Bu kitapta çok değerli makaleler var. Sahici bir ilgiyi hak ediyor. Gönül ister ki bu makaleler üzerinden canlı tartışmalar yürütülsün.
Kitapları bir yana bırakırsak, hayatın da bize benzer davetler yaptığını söylemiştik. Bu anlamda “Yeryüzü İftarları” tarzı eylemliliklerin, farklı kesimlerle aramızda var olan kültürel mesafeyi aşmak bakımından önemli fırsatlar barındırdığını görebiliriz. Burada düşmememiz gereken bir hatayı yine Gezi eylemlerine katılan başörtülü bir arkadaşın uyarısı üzerinden anımsayalım. Bu arkadaşımız, “başörtülü olduğu hâlde eylemlere katıldığı” için kendisine gösterilen abartılı teveccühten de , “kendi cenahından” gelen niye katıldın eleştirilerden de sıkılmış. Yani, o iradesi ve aklıyla yaptığı tercihler üzerinden algılanmak istiyor. Ne de olsa gönülden gönüle giden yollar var...
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017