Yüksel TAŞKIN
21 Mayıs’ta AK Parti kongresi yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden partisinin genel başkanı seçildi ve “emanetini” geri aldı.
Düşünün bir partide Genel Başkanlık, MKYK ve diğer organlar için “seçimler” yapılıyor, ama hiç kimse bu organlara kendi iradesiyle aday olamıyor.
Ve bu kongrenin sloganları “Demokrasi, Değişim ve Reform.” Soğuk bir şaka gibi değil mi?
Elbette böyle bir ortamda gerçekleştirilen kongre son derece coşkusuz olur. Kimsenin kimseyi kandırmaya mecali bile yok aslında.
Türkiye’de siyasette çok büyük bir “acilen yapılması gerekenler” boşluğu var. AK Parti’nin içinde bu adımların neler olduğunu bilenler yok mu, elbette var ama cesaretleri yok.
Anlaşılan AK Partililer kafalarını kuma gömmeye devam edecekler. Toplum kendi seçeneğini üretecek. Neden mi? O kadar yakıcı meselelerimiz var ki, birileri can havliyle bir şey yapmalı.
Varsayalım taze ve makul bir iktidarımız var. İşe önce ekonomi aktörlerine güvence vererek başlardı. Ekonomi aktörleri derken işverenler kadar, çalışanları da kastediyoruz.
Bugün siyaset, ekonominin önünde takoz olmuş durumdadır.
Omuzlarınıza oturmuş size tekme atan ve gözünüzü kapatan birilerini düşünün. Ekonomi aktörleri siyasetçi sınıfını sırtlarında taşıdıkları, onlardan korktukları ve onların vahim hatalarıyla küresel alanda rekabet şanslarını yitirdikleri sürece, bütün Türkiye bundan kaybedecektir.
Kötü siyaset, yaratıcı profesyonelleri kaçırır. Bakınız komşumuz Rusya’da, 2014’te Putin Ukrayna’ya müdahale edip otoriterliğinin dozunu arttırınca, eğitimli orta sınıflar ülkeden kaçmaya başladı. Kaçan sadece onlar değildi, ciddi bir sermaye kaçışı da vardı.
Bizim ülkemize sermaye gelmiyor, mevcut sermayemiz kaçmak için çabalıyor, burada yatırım yapmıyor. Bunun bedelini en çok kim ödüyor? Genç işsizler.
İşte makul bir iktidar işe bunları düzeltmekle başlardı. Oysa Türkiye’de bugün özel mülkiyet güvencesi bile yok. Yarın malınıza mülkünüze el konulabilecek bir ülkede bırakın yatırım yapmayı, mevcut yatırımlarınızı burada tutmayı ister misiniz?
Bazıları “şu yüzde 25’lik seküler kesim çekip gitse de ülke bize kalsa” hayalleri kuruyor olabilir. Bu ülkenin hiç kimseyi kaybetme lüksü yok. Öyle bir ülke iktisaden, üçüncüyü geçtim dördüncü lige düşecektir.
Zaten bir ülke demokraside üçüncü lige düşürülürse, ekonomide de aynı durum tekrarlanır.
Dış politikanızı kavgacı olmayan, işbirliğini önceleyen, kapasitenizle doğru orantılı, çok aktörlü, çok yönlü, uluslararası hukuku esas alan bir rotaya oturtmazsanız, ekonominizi de toparlayamazsınız, iç barışınızı da.
Elbette OHAL’in kalkması, sadece kalkması değil, yol açtığı tahribatların giderilmesi, makul bir iktidarın diğer önceliği olmak zorundadır.
Bu iktidar, OHAL’de son derece plansız, programsız bir tasfiyeye girişti. Şimdi ortaya çıkan mağduriyetlerin nasıl giderileceğini, iktidar çevrelerindekilerin de bildiklerini sanmıyorum.
Oturup hasar tespiti yapacak ve eylem planlarıyla bu ülkede yaratılan zulmü hafifletecek makul bir iktidara ihtiyacımız var.
Basit bir örnek vereyim, durumun vahametini sizler tartın:
“FETÖ’cü olduğunu gizleme telaşıyla” veya “FETÖ’cü sanılırım” diye kraldan çok kralcı kesilen ve üniversitesindeki Barış İmzacılarını ihraç eden bir rektör, FETÖ’cülük gerekçesiyle kamudan ihraç edildi!
Kim kimi kimin için tasfiye ediyor, anlayan beri gelsin?
110 bin kişi kamudan atılıyor, ama hukukun basit prosedürleri izlenmiyor, delillendirme sistemi evlere şenlik.
Makul bir iktidarın bu enkazla yüzleşip, mağdurların dertlerini gidermesi, bu ülkede toplumsal barış için elzemdir.
Elbette Çözüm Sürecini yeniden başlatırdı, makul bir iktidar.
HDP’nin süreçte yeniden etkin olduğu, bütün toplum kesimlerinin PKK’nın silahlı mücadele tercihine karşı çıktıkları bir iklim yaratmak, ülkeyi bayram yerine çevirmenin en zaruri yollarından birisidir.
Birileri güvenlikçi politikalarla Kürt meselesini çözdükleri hayaline kapılmış olabilir. Ama gerçek çok daha acıtıcıdır, yüzleşebilenler için.
Kürt meselesinde en azından çatışmasızlık aşamasına geri dönüş bile bölgeyi ve ülkeyi iktisaden ve insaniyeten rahatlatacaktır.
Şimdi izlenen yol yol değil. Bunu cesaretle söyleyebilecek bir siyasete ihtiyacımız var.
15 Temmuz’un ertesinde Numan Kurtulmuş “Devleti her kesime açacağız” demişti. Sonuç ortada. Bugün bir Alevi gencinin hakim olabilmesi ne kadar mümkündür, elinizi vicdanınıza koyup düşünün.
Devleti her kesime liyakat temelinde açsaydık, 15 Temmuz’da bir sağ cuntayla karşılaşmayacaktık en basitinden.
Bu konu Türkiye’nin en yakıcı meselelerinden birisidir. Eğer üzüm yemekse derdimiz çözümü de basittir.
Mesela benim çok basit bir önerim var: Devlete eleman alırken asla mülakat yapılmaması gerektiğini Anayasa’ya geçirelim.
İstediğiniz kadar sınav yapın ama mülakat asla. Bu benim çözümüm, ya sizinki?
Özgür basına, haysiyetli gazeteci ve televizyonculara ne kadar muhtaç olduğumuz, bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Özgür basın, iktidarda çürüme yaşanmaması için de en büyük panzehirlerden birisidir.
Makul ve yeni bir iktidar düşünce, suçu kavramını ve utancını tamamen ortadan kaldırmayı göze alırdı.
Devletin ilan gibi mekanizmalarla basına müdahale araçlarını tamamen ortadan kaldırmak, tüm toplumun ve uzun vadede iktidarların da yararınadır.
Bir zamanlar bir medya grubunun bakanlar kurulu oluşturacak kadar güçlendiği eleştirisi yapanların buna “alternatifi” aynı ilişkileri başka aktörlerle tekrarlamak oldu.
Medya iktidar ilişkilerini şirazesinden çıkaran sorunları gidermek yerine, mevcut güç dengesini lehlerine çevirmeyi “çözüm” sandılar.
Böylece eski Türkiye’nin medya düzenini dahi mumla aratacak bir noktaya gerilediler.
Elbette üniversitelerden eğitime bir dizi alanda da acil rahatlamalar yapması beklenir, makul bir iktidardan.
Mesela YÖK’ün yetkilerini kırparak bölüm başkanlıklarına, dekanlıklara ve rektörlüklere bölüştürecek babayiğitler aranıyor. Rektörlerini kendileri seçebilen üniversiteler, çok mu uzak bir hayal?
Demek ki siyasetin içerisinde muazzam bir boşluk var. AK Parti’nin bu ihtiyaçları giderecek siyasi iradesi yok. Peki ne olacak o zaman?
Yazarlar
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017