Yusuf Ziya DÖGER
(Kürtçe/ Kırdki, Kurmanci, Sorani, Gorani ve Luri İlişkisi)

Dil denilen olgu soyut bir tasarım olup toplumu tanımlama amacıyla kullanılan ve toplumları birbirinden ayırt eden bir veri olarak kullanılır. Soyut tasarıma dayalı bu tanımlama ise ona ait somut göstergeler olan lehçeler üzerinden anlam kazanarak varlığını idâme ettirir.
Bu durum Sosyoloji biliminde kullanılan olgu ve olay kavramsallaştırmasını andırır. Sosyolojide olgu genel ve soyut bir durum iken, olay bu soyut duruma ait tek tek gerçeklikleri ifade eden somut göstergelerdir.
Dil olarak tabir edilen olgu bir toplumun tanımlanması ve adlandırılması amacıyla diğer toplumların, o toplumu tanımlamak amacıyla kullandığı bir veridir. Dil üzerinden yapılan tanımlama ile bir topluma ait gerçeklik doğru bir şekilde açıklanabileceği gibi bu gerçeklik istenilirse rahatlıkla çarpıtılabilir bir nitelik de arzetmektedir.
Türkçe, Arapça, Farsça, Kürtçe vb diller, o dile ait lehçeleri konuşan ve kullanan toplumları tanımlamak için kullanılan soyut formsal birer olgudurlar. Anadolu Türkçesi, Kırgızca, Kazakça, Türkmence ve Azerice Türkçe olarak tanımlanan dilin lehçeleri olup somut göstergeler niteliğindeki olaylardır.
Benzeri şekilde Kurmanci, Sorani, Gorani, Luri ve Kırdki/Dımılli (Zazaki) de Kürtçe denilen soyut tasarım olan dilin somut göstergeleridir.
Dile ait bir lehçenin o dili tümüyle karşılayan tanımlama olarak kullanılması tarihsel açıdan yetersiz bir veridir. Ancak dile ait lehçelerin tümü dikkate alındığında dille ilgili gerçeklik ve kesinlik taşıyan sonuçlar üretilebilir.
Dile ait lehçeler birbiriyle eşit düzeydeki somut göstergeler olup tek başına dili tanımlamak için yeterli veriye sahip olamazlar. Ancak bir lehçe çeşitli nedenlerle dili tanımlamak üzere kullanılabilmektedir. Fakat dile ait lehçelerden hangisinin kadim dil özelliğine daha çok sahip olduğunu belirleyebilecek bir verinin de elimizde olmadığı unutulmamalıdır.
Kürtçe olarak somutlaşan lehçelere üzerinden düşünüldüğünde karşımıza sanki farklı toplumlara ait tanımlamalarmış gibi bir durum çıkarmaktadır. Kürt toplum tanımlaması olarak kullanılan lehçelerden biri diğer toplumlarca çeşitli nedenlerle Kürtçeyle özdeşleştirilmektedir.
Bunun sebebi o lehçenin siyasal karakteri veya coğrafi alandaki dağılımından kaynaklanır. Bu nedenler üzerinde dikkatli bir okuma yapıldığında konuyla ilgili kavram kargaşasının nereden kaynaklandığı da kolaylıkla belirlenebilir.
Kürtçeye ait temel lehçelerin hiçbirisi aslında Kürtçeye karşılık gelmemesine rağmen her lehçe de kendisini tanımlarken Kürt ailesine ait veriler kullanmaktadır. Bugün Kürtçeye ait lehçeleri kullanan toplumsal grupların coğrafi dağılımları ve siyasal yaşamdaki aktiflikleri Kürt tanımlamasının merkezine oturmalarında etkili olduğu gözlenmektedir.
Ancak asıl sorun bu lehçelerden hangisinin çatı Kürtçe olduğu sorusudur. Kurmanci, Kırdki, Gorani, Luri ve Sorani şeklinde somutlaşan lehçelerin herbiri belirli yönleriyle bu soruya cevap teşkil eden verilere sahiptirler.
Bunlar içerisinde günümüzde avantaj sağlayan lehçelerden Kurmanci coğrafi alandaki yaygınlığından faydalanırken, Sorani ise siyasal anlamda eğitim ve pazar dili haline dönüşme avantajına sahip olmasından faydalanmaktadır. Diğer lehçeler bu tür avantajlara sahip olmadıklarından geri planda kalma sorunu yaşamaktadırlar.
Kurmanci Lehçeler içerisinde kullanımı en yaygın alana sahip olduğu için diğer toplumlar tarafından Kürtçe ile özdeşleştirilmektedir. Çünkü coğrafi olarak Kurdistanın dört parçasında da kullanılmakta ve diğer devletler içerisinde yer alan irili ufaklı olarak yaşayan Kürt gruplarının da kullandığı dildir. Dolayısıyla bu dağılım Kurmanciyi Kürtçe ile özdeşleştirmeye yol açan bir veriye dönüştürmüştür.
Benzeri şekilde Güney Kurdistanın resmi dili haline dönüşen Sorani de siyasal anlamda Kürtçe ile özdeşleşmiştirilme verisi taşımaktadır. Bu avantaja sahip olmak elbette bir lehçe açısından önemlidir. Diğer lehçeler tarihsel süreçte dar coğrafi alanlara sıkışmış olmanın dezavantajlarına sahip olup bu nedenle temel çatı niteliğine sahip Kürtçe ile özdeşleşme imkânına kavuşamamışlardır.
Konuyu biraz özelleştirirsek Kırdki/Dımıli (Zazaca) bu anlamda en fazla dezavantaja sahip lehçelerden biridir. Çünkü sınırları içerisinde konuşulduğu devletin resmi ideolojik bakışı temelde red ve inkâr üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla devletin ideolojik olarak inkârına yöneldiği Kürt toplumun parçalanmasını önemsiyor olması Kırdkiyi/Zazacayı farklı bir dil olarak algılatılmasında etkili olmuştur.
Toplumları tanımlayan kavramların o toplumun dışında kalan diğer toplumlar tarafından üretildiği gerçeği dikkate alınınca, tarihsel süreçte Zaza kavramının Kırd/Dımılileri tanımlamak amacıyla Türklerce üretildiği fark edilir. Bu tanımlamaya tarihsel süreçte ilk kez Evliya Çelebi'nin Çabakçur ve Adilcevaz yakınlarındaki yaylalara çıkan göçer Kürt aşiretleri içerisinde Zaza1 olan bir aşireti de saymasıyla karılaşıyoruz.
Benzeri şekildeki bir tanımlamaya Ziya Gökalp'ın "Kürt Aşiretleri Üzerine Sosyolojik Araştırmalar" adlı çalışmasında karşılaşıyoruz. Gökalp2 araştırmasında Zazacayı Kürtçenin lehçesi olarak tanımlarken Zazaların yöreden yöreye kendilerini Kırd, Dımıli, Kırmanç gibi farklı isimlerle tanımladıklarını yazar. Ancak Türklerin onları Zaza olarak tanımladıklarını açık bir şekilde vurgular.
Artık herkesin malumu olan tanımlamanın aslında Osmanlının yönetim birimi olan Palu ve Siverek'deki yönetici Türkler tarafından kullanıldığı ve buralardan yaygınlaştığı neredeyse kesinlik kazanmıştır. İşte bu nedenle tanımlama Evliya Çelebi'nin ifade ettiği gibi bir aşiret ismi olmaktan çıkıp zamanla lehçeyi tanımlama haline dönüştüğü görülmektedir.
Benzer tanımlamanın Cumhuriyet tarihinde asker kökenli araştırmacılar tarafından kullanıldığı da görülmektedir. Asker kökenli Nazmi Sevgen3 bu tanımlamayı kullanırken Zazaların Kürt olmadığını ıspatlama çabasını göstermekte ve Zazaların Türklüklerini ıspatlamaya uğraşmaktadır.
Toplumların Sosyolojik gerçekliği dikkatli okumalardan geçirildiğinde dille ilgili ayrışmanın ağız biçiminde köyler arasındaki farklı telafuzlarla başladığı görülür. Bu ayrışmada mekânsal uzaklık artıkça belirginleşmenin başladığı kesinlik taşıyan bir veriye dönüştüğü de muhakkatır.
İşte bu durum Zazacanın kullanıldığı coğrafi alanda üç temel ağız üretmiştir. Bingöl/Palu eksenli merkez Zazaca ağzı ki bunlar kendilerini Kırd olarak tanımlamaktadırlar. Dersim/Erzincan eksenli kuzey Zazaca ağzı ki bunlar kendilerini Kırmanç olarak tanımlamaktadırlar. Siverek eksenli güney Zazaca ağzı ki bunlar da kendilerini Dımıli olarak tanımlamaktadırlar. Bunlar dışında geçiş ağızları da ara bölgelerde varlığını hissettirmektedir. (Sivrice, Maden, Ergani Lice vb) Bu ağızların birbirini anlamları pekala mümkündür. Ancak belli bir kulak aşinalığı gerektirir.
Bugün bu bölgelerde Zazacılık akımını bilerek veya bilmeyerek sürdüren insanlarımız aslında resmi ideolojik söylemin etkisi altına girmişlerdir. Bu ideolojik söylemin ötesine geçecek Zazaca ile ilgili herhangi bir tarihsel veri üretmekten yoksundurlar. Çünkü buna ait gerçekliği ifade eden herhangi bir tarihsel veri bulunmamaktadır.
Dolayısıyla dil lehçe ilişkisinin dayandığı Sosyolojik ve Filolojik formülü de anlamak istememektedirler. Kürtçe'nin hiçbir zaman Kurmanci ile özdeş olmadığının farkında olmadıklarından karşıtlık üzerinden kendilerini konumlama eğilimine girmektedirler. Kürt tanımlamasını Kurmanç orjinli silahlı örgüt ve siyasal hareketle özdeşleştirdikleri için bunlara karşıt ideolojik arguman geliştirmektedirler.
Oysa tarihsel olarak nispeten kesinleşen verilerle Kürtçeye en yakın lehçenin de Kırdki (Zazaca) olduğunu bilmediklerinden sadece karşıtlık üretme derdine düşmektedirler.
Zazacanın lehçe olduğunu vurgulamak onun Kurmancinin lehçesi olduğunu ileri sürmek değildir. Bilakis Kurmanci ile eşdeğer olduğunu ifade etmektir. Bilinmelidirki Kurmanci ne kadar Kürtçe ise Zazaki de o kadar Kürtçedir.
1- Evliya Çelebi Diyarbekir'de. M. V. Bruinessen
2- Kürt Aşiretleri Üzerine Sosyolojik Araştırmalar. Ziya Gökalp
3- Doğu Aşiretleri ….. Nazmi Sevgen
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017