Zekeriya Kurşun
Dosyalarımı karıştırırken, Osmanlı Arşivi’nden aldığım ilginç bir davanın belgelerine rastladım. İdlib’den İstanbul’a, hükümet merkezine kadar ulaşan bir davanın şikâyet dilekçeleri ve ekleri.
İdlib’in Şarkiyye mahallesinde sakin, ulemadan Şeyh Ali, Ekim 1893 yılında yazdığı iki mektubunda derdini uzun uzun anlatmaktadır. Evinin bitişiğinde Muhammed Ağa’nın bir sabunhanesi vardır. Sabunhane sahibi, Şeyh Ali’nin evine bakan tarafından işyerine bir pencere açmıştır. Şeyh Ali durur mu?
Açılan pencere, evinin mahremiyetine halel getirdiği gerekçesiyle komşusu ile aralarında yüksekçe bir duvarın inşasına başlar. Yani kendince tedbirini alır. Bu sefer de sabunhane sahibi ışığının kesilmesinden rahatsız olur ve iş mahkemeye intikal eder.
İdlib Bidayet Mahkemesi duvarın yapılmasını durdurur. Buna itiraz eden Şeyh Ali de davasını Helep’te bir üst mahkemeye götürerek kendi mülkünde duvarın yapılabileceği kararını çıkartır. Ama bu sefer İdlib Mahkemesi devreye girerek, davanın temyize gittiğini ve bu yüzden sonucun gelmesine kadar beklenmesini ister. Böylece başlayan dava uzar, gider. Ne evrak temyizden çıkar, gelir; ne duvar tamamlanır ne de pencere kapanır. Zira, bir tarafta ışığa muhtaç olan bir işyeri, diğer taraftan ise kendi mülküne duvar yapmak isteyen bir davacı vardır. Yerel mahkeme statükonun muhafazasından yanadır. Temyiz mahkemesi de vicahi duruşma yapmak istediğinden tarafları İstanbul’a davet etmektedir. Oysa ne davacı ne de davalı buna yanaşmamaktadır.
Şeyh Ali’nin İstanbul’a kadar ulaşan feryadında, “Allah-lillah” aşkına der: Bildiği bütün hukuki delilleri sıralar ve “sadece pencerenin temyiz konusu olabileceğini”, kendi mülkünde duvar yapmasına bir engelin olmaması gerektiğini ileri sürer. Bununla kalmaz. Kur’ân’dan “izin verilmedikçe başkalarının evlerine girmeyiniz” ayetini delil göstererek; “sadece ayaklar ile değil, gözler ile de girmenin yasaklandığı” yorumunu yapar. Sıraladığı delilleri ve mantığı onu haklı göstermektedir. Ona göre bütün deliller lehinde olmasına rağmen, İdlib mahkemesi karşı tarafı korumaktadır.
Oysa anlaşılan mahkeme bir yanlış yapmak istememektedir. Madem dava temyizdedir, ikmal olmasını beklemeyi tercih etmekte ve bu arada sabunhanenin ışığını keserek çalışma şartlarını zorlaştıracak bir işlem de yaptırmamaktadır.
NE KADAR BENZER BİR HİKAYE DEĞİL Mİ?
Bu hikâye, gözlerinizin önünde cereyan eden Suriye meselesini ve büyük bir felâketin habercisi, patlamaya hazır İdlib’i hatırlatmaktadır. Hatta benim anlattığımın bir mizansen olduğunu düşündürmektedir. Haklısınız, ama yukarıda anlatılan ve yıllarca süren dava bir mizansen değildir. Dosya, Osmanlı Arşivlerinde Hariciye Nezareti Mütenevvia belgeleri arasında yer almaktadır. Davacı, on beş yıl boyunca bu davanın kendisini tükettiğini, malını mülkünü bitirdiğini iddia ediyorsa da sonucunu bilmiyoruz. Zira dosyanın tamamı elimizde bulunmamaktadır. Tıpkı bugünkü İdlib dosyası gibi.
Suriye’de, daha doğrusu Şam etrafında Der’a’da olaylar başladığında kimi aklıselim sahipleri, meselenin uzun yıllar sürebileceğini ve tam olarak değilse de bugünkü çıkmaza varabileceğini söylemişlerdi. Zira davanın tarafları çoktu ve herkes kendi vicdanında haklıydı. Nitekim öyle de oldu.
Geçen Cuma günü Tahran’da Astana sürecinin son toplantısında, dünya diplomasi tarihinin belki de en şeffaf toplantılarından biri yapıldı. Genelde kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar dünyanın gözü önünde aleni bir şekilde cereyan etti. Çözüme odaklanmış, iyiniyetli ve birbirine çok yakın bir görüntü veren liderler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ateşkes” talebi ile çözüldü. Herkes zihnindeki çözüme döndü ve aslında alınması beklenen sonuçlar konusunda ciddi fikir ayrılıklarının olduğu gün yüzüne çıktı. Tıpkı Şeyh Ali’nin davası gibi.
İdlib’in Suriye meselesinin son noktası olduğunu bilen bütün taraflar, son toplantıda muhtemel sonuçların kendilerini nasıl etkileyeceğinden emin olmadıklarını ortaya koyup, yeniden kendi ayarlarına döndüler.
Türkiye ve Rusya’nın ısrarı ile başlayan Astana süreci meseleyi kısmen sükûnete kavuşturmuştu. Ama sürecin ortakları olan İran ve Rusya, Esed rejimini desteklemekten vazgeçmediği gibi, İdlib’de toplanan herkesi hem rejimin ve hem de kendilerinin düşmanı kabul ederek, çözümsüzlüğü tercih ettiklerini açıkça ilan etmektedirler. ABD, Suriye meselesinde başından beri iki yüzlü davranarak zikzaklar çizmiş iken şimdi kadîm rakibi Rusya’dan ziyade sadece İran’ın bölgedeki nüfuzuna odaklandığı anlaşılmaktadır.
Türkiye bir taraftan bölge barışını isterken, diğer taraftan İdlib’deki muhalefet gibi bu barışın asla Esed ile olmayacağına inanmaktadır. Rusya-İran desteğinde rejimin çıkaracağı yeni bir çatışmanın felâketlerini hesap etmekte ve bundan en çok da Türkiye’nin zarar göreceğini bilmektedir. Ortaya çıkacak insani dramın yanı sıra Türkiye’nin yeni bir göç dalgasına da tahammülü yoktur. Bu yüzden kanaatimce büyük anlamlar taşıyan “ateşkes çağrısı” yeni bir siyasete işaret etmektedir.
Kısaca dava ortadadır. Şimdilik bütün taraflar, statükonun devamından yana tavır alarak zararı aza indirip, kâr yapmanın peşindedir. Temennimiz bir yol kazası ile Muharrem ayında yeni bir Kerbela’nın yaşanmamasıdır.
Yarın Muharrem ayının birinci ve Hicri yılın ilk günüdür. Yarın, yeni yılın meserreti ile yâd-ı matemin başlangıcıdır. Sevincin yerine hüznün, aklın yerine duyguların, dilin yerine kalbin ikame edileceği Aşûra günleridir. Bu vesile ile yeni Hicri yılınızı kutlarken; masumiyetin mümessili maktel-i Hüseyin’in ve bugüne kadar ulaşan sonuçlarının Müslümanlara ibret, insanlığa ders olmasını dilerim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018