Bülent KORUCU
İnsanların adı veya soyadı üzerinden alaylı cümleler kurmayı doğru bulmuyorum.
Ama doğrudan ismini yazıp muhatap alınmayı hak ettiğini de düşünmüyorum. Neyse ben söyleyeyim, su gibi söz de yolunu bulur; maksuduna ulaşır. AK Parti’yle birlikte zuhur eden bir tayfa var: Gazeteci desen değil, yazarlık fazlasıyla bol bir elbise. Ama birkaç kanalda ekrana çıkıyor, gazetelerde tahsis edilen köşeleri dolduruyorlar. Onlardan biri önceki gün yine şantaj içerikli yazılarından birini döşenmiş. Julian Assange ve Snowden üzerinden tehditlerini sıralarken bir ABD ve İngiltere güzellemesi yapmış ki sormayın. Ben yapsam trollerin üç günlük malzemesi hazırdı!
“Batı dünyasının iki dev ülkesi ABD ve Britanya”nın “doğru ve meşru” müdahalelerle Julian Assange ve Snowden ile onlara destek veren medyayı nasıl hizaya getirdiğini anlatıyor. Gerçeği tahrif etmekle kalmıyor, kendi yazdıklarını da yalanlıyor. “Bir CIA ajanı: Julian Assange” başlıklı yazısını unutmuş anlaşılan. Şöyle diyordu o yazıda: “Önemli hiçbir şeye el atmayan, yayınlamayan Wikileaks ve onun kurucusu Julian Assange kime hizmet ettiler? Tabii ki CIA ve Amerikan yönetimine… Julian Assange ne yazık ki sadece örtme yapıyor ve Amerikan derin devletinin istediği belgeleri harfi harfine yayınlıyor. (…) ABD yönetiminin taşeronluğunu yapıyor.” “ABD’nin taşeronu” ile “doğru ve meşru müdahaleyle bitirilmiş adam” arasındaki uçurumu gel de doldur. Bunlar “Hizmet Hareketi CIA’e çalışıyor” ile “CIA ve MİT birlikte cemaati bitirecek” cümlesini peş peşe kurabilen familyadan olduğu için şaşırtıcı değil.
Kamuoyu önünde birisiyle alay etmek bana yakışmaz ama Snowden ile ilgili yazdıklarının hakikaten komik olduğunu söylemek zorundayım. Olayı ya anlamamış ya da bilinçli tahrifat yapıyor. Hangisinin daha vahim olduğuna siz karar verin. “Casus Snowden’ın sızıntılarını sorumsuzca yayınladığı için İngiliz hükümeti The Guardian’ı kapatmakla tehdit etti ve İngiliz istihbaratı gazeteyi bastı. Guardian yönetimi açıkça özür diledi. Bizzat Guardian çalışanları kendi bilgisayarlarını ellerinde matkaplarla imha ettiler. Türk medyasının tüm mensupları o görüntüleri izleyip ibret almalıdır.” Cümlelerini düzeltmek bile başlı başına bir makale konusu olabilir. The Guardian yayınlarına ara vermedi, bilakis ABD ve Brezilya bürosu üzerinden haber yapmaya devam etti. İngiliz hükümeti gizli belgeleri bulundurmak suçlamasıyla takibat yapacağını bildirip belgelerin teslim edilmesini istedi. The Guardian, kesinlikle özür dilemedi. Bunu hicvetmek için ise kinayeli bir yok etme metodu seçerek matkapla bilgisayar kırdı. Editörlerin matkapla işbaşındaki görüntülerini de kendi sitesinde yayınladı. Yaptıkları, İngiliz hükümetinin müdahalesinin ilkelliğini vurgulayan zekice bir protestoydu. Ne yazık ki bazıları gerçek zannetmiş.
Söz konusu kişi Aydın Doğan medyasına karşı da şantaj kokan ifadeler kullanıyor. Grubun Assange’ı olarak Ahmet Hakan’ı hedef seçmiş. Selahattin Demirtaş’la ilgili olumlu yazısını darbe ve terör destekçiliği olarak ‘ihbar’ etmiş. Biat etmeyen herkes bu suçlamayı tadacak. Sıra Ahmet Hakan ve Fatih Altaylı’da. Hakan’ın patronunu da vergi şantajıyla korkutuyor: “Aydın Doğan’ın yuları Türk devletinin elindedir. Aydın Bey biliyor ki bu devlet tamamen hukuka uygun şekilde şu an tam 4,6 milyar TL vergi cezasını Doğan Holding’e kesebilir.” Vergi cezası bir suçun karşılığıdır. Var da kesmeyip biat için şantaj unsuru olarak mı kullanıyorsunuz? Yoksa nasıl olsa bir yolunu bulup keseriz mi diyorsunuz? Hoşa gitmeyen şeyler yazan Altaylı’yı ise özel hayatı ile ilgili bir kısım imalarla korkutmaya çalışıyor. Büyükleri, özel hayatlar üstünde horon teptiği için küçüklerin de bu yolu seçmesi normal. Sonra da döner kendi suçlarını birilerine yüklemekten geri durmazlar. Malum şahsa bir tavsiye: Tetikçiliğini malumatfuruşlukla ambalajlamasa iyi eder. Küçük düşüyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sansür VAR!
10.07.2016 - AYM kavgasının perde arkası
4.02.2016 - 28 Şubat'ın konuşulmayanları
1.02.2016 - 28 Şubat deyince kızmayın o halde!
23.02.2016 - Perinçek mutlu, ya AK Partililer?
5.02.2016 - Bülent Arınç'ın özgül ağırlığı var mı?
2.02.2016 - Paralel avcılarına bir öneri!
29.01.2016 - Küfürlü siyaset!
22.01.2016 - Güvenlik zafiyeti yoksa…
15.01.2016 - Anayasa değil baba yasa!
1.02.2016
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Yalan ve eksiklerle dolu bir yazi. Doguda Ermeni isyani yoktu Abdulhamid doneminde. Ermenilerin kendilerini haraca baglayan Kurt asiretleriyle catismasini devlete isyan olarak anlatmak ahlaksizliktir. Sason isyani denilen olay da isyan degil, Ermenilere yapilan bir katliamdi. Sasonda Turk yoktu o devirde, Kurtler ve Ermeniler yasardi orda. Kurt asiretleri ile Ermeniler arasinda harac, yagma, kiz kacirma yuzunden cikan bir catismaya, Kurt ve Cerkes cetelerinden olusan Hamidiye Alaylari da istirak etmis ve 6 bin Ermeni katledilmisti. Hamidiye Alaylari 1884-86 yillarinda Doguda Ermeni koylerini basarak yagmalamis ve sadece bu iki sene zarfinda 300 bin Ermeni oldurulmustur. Rusya kokenli Ermeni teroristlerin Osmanli Bankasini basmasi iste bu olaylara tepki olarak yapilmisi. Baskindan sonra Sultanin emri ile istanbulda 3 gun Ermeni katliami yapilmisti. Olenlerin sayisi bile belli degildir bu olayda. Binlerce masum insan vahsice oldurulmustur. Abdulhamide "Kanli Sultan" denmesinin sebebi budur. Resmi tarihin yalanlarini tekrar yazacaginiza artik gercekleri yazsaniz. 100 sene suren inkar politikasini devam ettirip halki kandirmak hangi dine, vicdana sigar?