Erol KATIRCIOĞLU
Türkiye’yi şu anda yöneten elitlerin (siyasi ve bürokrat olarak) bu kadar öngörüsüz, basitersiz ve çapsız olması doğrusu beni kaygılandırıyor. Bu elitlerin, kırk yıldır süren ve elli bine yakın kişinin öldüğü Kürt İsyanı’na verdikleri cevabın hala “savaş” olması bu kaygımın nedeni. Türkiye devletini yöneten elitlerin seksen- doksan yıldır Kürt halkına yaptıkları haksızlıklar için özür dileyip, bir “birlikte yaşamak” zemini arayacaklarına yine “savaş” seçeneğine yönelmiş olmaları gerçekten düşündürücü. İnsanın kendi kendine, “Yahu bu ülkede, hiç mi akıllı ve vicdanlı bir siyasetçi çıkmıyor?” ya da “Hiç mi bu işin bir çıkmaz sokak olduğunu gören asker yok?” diye sorular sormadan edemiyor. Son olaylar da devlet aklının tutulmuşluğunun, savaş dışında bir kıvraklık ortaya koyamadığının kanıtları. Birinci Dünya Savaşı sonunda insanlığın İmparatorluklardan ulus devletlere geçmesi, “ulus” adı verilecek toplulukların devletleşmeleri kolayına gerçekleşmedi. Her şeyden önce “ulus” olma özelliği olan homojen topluluklar, hemen; heterojen, yani içlerinde farklı ulusal özellikleri olan toplulukların olduğu toplumlar ise belirli çatışmalar sonrasında varılan uzlaşmalarla devletleştiler. Tarihte bir de bizim gibi, heterojen olan ve fakat herhangi bir iç uzlaşma olmaksızın, yukarıdan baskılanarak bir arada tutulan toplulukların olduğu devletleşmeler oldu. Aradan yüz yıl gibi yakın bir zaman geçti. Yaşadığımız dünyada çok şey değişti. Şimdi sıra “ulus devletlerin” yönetim yapılarına geldi. Çağımızdaki ulus devletlerin değişiminin burada ayrıntısına giremeyeceğim bir çok nedeni var. Ama altını çizmem gerekir ki insanın siyasal uyanışı, ulus devlet formunu ve bu formun yönetimini bugüne dek gerçekleştirmiş olan “temsili demokrasi” formunu değişime zorluyor. Daha homojen yapıları olan Batı ulus devletleri aldıkları göçler nedeniyle heterojenleşip, çok-kimlikli hale gelirlerken, bizim gibi zaten baskıyla bir arada yaşamak durumunda kalmış çok-kimlikli ulus devletler ise çok-kimlikliliğin yaşanmasını isteyen bir değişim talep ediyor. Bir başka deyişle üzerine baskıyla yerleştirilmiş “tek kimliği” aşıp çok-kimlikli olmak istiyor.
Bunları neden mi söylüyorum? Dünya çok-kimlikli bir yaşam tarzına doğru evriliyor. Bu aynı zamanda farklı kimliklerin taleplerinin de demokrasinin kapsama alanına girmesini sağlayacak bir yeni demokrasinin de inşa süreci demektir. Farklı kimliklerle birlikte yaşamaya zorlanmış ulus devletlere örnek olabilecek Kuzey İrlanda da 1998’de “Hayırlı Cuma Anlaşması” ile çatışmanın temel amacı olan ayrı bir ulus devlet kurmak yerine “gönüllü birlikte yaşamak” anlamına gelen bir adım atıldı. Silahlar sustu ve barış içinde bir yeni dönem başladı. 23 Eylül 2010’da Moro İslami Halk Kurtuluş Cephesi’nin liderlerinden Muhager İkbal “Ayrı bir devlet kurmak amacından vazgeçtiklerini, birlikte yaşamaya hazır olduklarını” açıkladı. Silahlar sustu ve barışı sağlayacak yeni bir dönem başladı.
2013 Newroz’unda Abdullah Öcalan “Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” dedi. “Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır” diyerek birlikte yaşamanın bir hedef olmasına işaret etti. 2015 Newroz’unda yine Öcalan; “Doğru bildiğim ve inancım gereği; çatışmacı, tüketici, yıkıcı milliyetçiliğin doğurduğu ulus devletleri demokratik siyasetle aşarak açık demokratik kimliklerle bir ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir. Bunun için ulus devletleri kendi içinde demokratik siyasetle demokratik ortaklaşmanın yeni bir türünü gerçekleştirmeye ve yine ulus devletleri kendi aralarında Ortadoğu’nun demokratik ortak evini inşa etmeye çağırıyorum” dedi. Türkiye’yi yöneten elitler bu açık mesajları neden almıyorlar? Neden insanlığın yeni yönelişlerini görmüyorlar? “Türk’ün gücünü göreceksiniz!” diye bağıran bürokratın “Siz de Kürtün gücünü göreceksiniz!” sloganının atılmasına neden olacağını, bunun da savaşa devam anlamı taşıyacağını bu ülkeyi yönetenler görmüyorlar mı? Tarih, dünyadaki gelişmeler ve Abdullah Öcalan’ın söyledikleri ortadayken hala bu savaşta ısrar etmek, çapsızlıktır, basiretsizliktir, hatta ahlaksızlıktır. Bunu da hakketmediğimizi düşünüyorum.
http://www.ozgur-gundem.net/yazi/133796/ocalanin-sozleri-ortadayken-savas-neden
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.07.2025
19.06.2025
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025