Ferhat KENTEL
"Modern” bir meslek eğitimi olarak “işletmecilik”te ya da onun “pazarlama”, “organizasyon” gibi alt dallarının terminolojisinde “insan faktörü“ diye bir tabir kullanılır. Üretim için, hammadde, petrol, enerji, pamuk, maden gibi bir tür “girdi“ye tekabül eden “insan”, zaman içinde başlı başına bir uzmanlık alanı haline geldi ve işletmecilik eğitiminde ve şirketlerde “insan kaynakları” adıyla alt bölümler ve departmanlar kurulmaya başladı.
İnsanın “girdi”, “faktör”, “kaynak”, “malzeme” olarak algılanmasındaki mantık çok açık: Herhangi bir alanda bir üretim yapacaksınız; bunu “vatan-millet kalkınsın, millete istihdam olsun” diye değil, -açık olalım- para kazanmak için yapıyorsunuz. Bunu en verimli (“efficient“ yani), en etkin (“effective“ yani), en kârlı şekilde yapmak istiyorsunuz.
Dolayısıyla “verimlilik” ve “etkinlik” dediğiniz andan itibaren de üretiminiz için gerekli olan herhangi bir hammadde ve işçi yani insan arasında da fark yoktur. İkisi de maliyet hesabının bir parçasıdır ve hangisinin maliyetini ne kadar düşürseniz, sizin için o kadar kârdır.
“Mikro” ölçekte, işletmeler düzeyinde kârları mümkün olduğunca arttırmak için, “insan malzemesine” ödediğiniz “fiyatı” düşürebilmenin bir çok yolu vardır. Teknolojiyi arttırırsınız, işçinin niteliğine, ustalığına duyduğunuz ihtiyacı azaltırsınız; uzun süreli kalifiye eleman çalıştırmak yerine, hızla kullanılıp atılan (yüksek “turnover“ yani) işçi malzemesini yeterli gören bir istihdam politikası izlersiniz. “İnsan faktörü” denilen o işçiler fazla gürültü çıkardıkları takdirde, devletin -yani makro ölçeğindesteğine başvurursunuz. Zaten o da sizi sizden daha da iyi anlayacağı için, güvenlik güçlerini insan malzemenizin üzerine salar ve “insan girdisi maliyetini” azaltmanıza yardımcı olur.
Büşra Ersanlı gibi verdiği derslerle otoriterizmin ikna kabiliyetini azaltıp, maliyetini yükselten insanları içeri attığı, 7 TİP’li gencin katillerini ise (aynı maliyeti azalttıkları için) salıverdiği gibi...
İnsan malzemesine mikro ölçekteki bu bakış, özellikle Türkiye’nin makro ölçeğinde tarifsiz boyutlardadır.
İnsan için yapıldığı söylenen üretimlerde bile insan sadece malzemedir.
TOKİ’nin beton binaları tam bunun örneğidir. TOKİ adlı kuruluş, binalarını “ekonomik kalkınma” ve “büyüme” faaliyetine seferber etmiştir. Tabii ki bu binalar birilerine, yani “ev sahibi”, “kiracı” etiketlerine sahip olan “insan malzemesine” satılmalıdır. Çünkü bu insanlar olmazsa o beton binalar satılamayacaktır. Bu beton binalar, harcıyla, çimentosuyla, insan faktörüyle “etkin” ve “verimli” satılabildiği ölçüde kâr getirebilecektir. Ve bu kâr sayesinde makro iktidar güçlenecek; iktidar sahiplerinin boyları, kibirleriyle birlikte bir karış daha büyüyecektir.
Öte yandan “malzeme” olarak bile değeri olmayan insanlar “ihmal edilebilir” (“negligeable” yani) niteliktedir. Yani onlar muhasebe kayıtlarınızda “faktör” bile değildir. Mesela Uludere’de kafalarına füze yağdırırsınız; olur biter... Maliyet hesabınızda sadece uçakları kaldırırken harcadığınız benzin parası ve füzelere ödediğiniz paralar yer alır.
Ya da “malzeme” olarak bile değeri olmayan insanlar için üretim de yapılmaz. Mesela, bizim makro devlet ve de hükümet çevrelerinde “sakatlar” ne ifade ediyor?
Şunu:
1997 yılında bir kanun çıkarılmış ve “kamu kullanım alanlarına ve konutlara ruhsat verilmesi, engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi koşuluna” bağlanmıştı. Sonra ne olmuş? 2005 yılına gelindiğinde bu yasal düzenlemeye uyulmadığı anlaşılmış (ne kadar ilginç!) ve yeni bir yasal düzenlemeyle yedi yıllık ek süre (yani 2012’ye kadar) tanınmış...
Geçtiğimiz günlerde bu süre de tam sona erecekti ki.... İki AKP’li milletvekilinin verdikleri bir yasa teklifiyle, “fiziksel çevrenin engellilerin erişimine uygun hale getirilmesi” için belirlenen sürenin üç yıl daha uzatılmasına karar verildi.
Yani olay şu: Makrodaki bir takım iktidar, güç ve sermaye sahipleri metrobüsler, parklar, binalar, süper yollar, yapboz usulü kaldırım üzeri kaldırım falan yapar ama bunları bütün insanların nasıl kullanacakları onların çok derdi değildir.
Çünkü Türkiye de yaşayan yaklaşık 8 buçuk milyon sakat, faktör bile değildir.
Ve çünkü böyle bir yasanın uygulamaya konuyor olması, ülkenin yüce kalkınmasına katkıda bulunan devlet ve özel işletmelerimizdeki “insan faktörü” maliyetini yükseltecek ve kutsal kârlılıklarını düşürecektir.
Tabii öte yandan, “faktör” olanlar da (yaşlı, hasta, çocuklu vs), üç ayrı köprü çarpı yüzlerce merdiven basamağını tırmanmayı başardıktan sonra, sac levhalarla kapatılmış boşluklara düşebilirler ve faktörlükten ıskartaya çıkmalarında hiçbir beis yoktur. Çünkü zaten o metrobüsler faktörler için yapılmamıştır; faktörler sadece metrobüslere binen ve birilerinin iş yapıyormuş görüntüsünü kurtaran “figüranlardır”...
Aslına bakarsanız, son tahlilde, bu makro kalkınmacı mantık için hepimiz “malzemeyiz”... Belki sakatlar da dahil olmak üzere... Hani ne kadar “yardımsever”, “merhametsever” olduğumuzu falan gösteren aracılardır belki onlar da... Haklarında konuşurken mangalda kül bırakmadığımız...
Ormanları, akarsuları, ovaları, dağları, bayırları saymıyorum bile...
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020