Halil BERKTAY
[4-7 Ocak 2022] Yemin ederim uydurmuyorum. BBC web sitesinde 31 Aralık 2021’de Waiyee Yip imzasıyla yayınlanan “Çin’de bazıları niçin ‘küçük göz’lerin güzel olmadığı kanısında” (China: Why some think ‘small eyes’ are not beautiful) yazısından aktarıyorum. Yukarıdaki fotoğraf Çinli model Cay Niyangniyang’a ait. Çin’de Üç Sincap diye bir çerez markası varmış. Cay bundan üç yıl önce bu çerez markası için bir dizi reklam fotoğrafında yer almış.
“Doğduğum günden beri Çin’e hakaret mi ediyorum?”
Görünüşte tamamen yerli ve millî bir olay. O sırada hiçbir şey olmamış. Derken, Batı medyasında, özellikle reklamlarda Çinlilerin nasıl gösterildiği konusu, yeni ve tırmanan millî hassasiyetlere malzeme yapılmış. Kasım ayında ünlü bir Çin moda fotoğrafçısı (kadın), Dior için çektiği fotoğraflarda dar gözlü bir model kullandı diye hücuma uğramış; “cehaleti” için özür dilemek zorunda kalmış. Ardından tepkiler, Mercedes-Benz ve Gucci’nin gene dar gözlü Çinli kadınların yer aldığı reklam çekimlerine yönelmiş. İşte, denmiş, Batı ırkçılığının klişeleri. Buradan giderek hepsi, yükselen bir Batı düşmanlığı çerçevesine oturmuş.
Ve kabak sonunda, Cay Niyangniyang’ın da başına patlamış. Birileri gidip çıkarmış, 2019’daki fotoğraflarını. Kıyamet kopmuş. Efendim, neden bu reklamlarda kullanılan modeller Çin reklamlarında daha sık rastlandığı gibi açık tenli ve büyük yuvarlak gözlü değilmiş (tersi de sorulamaz mı acaba). Neden, Çin’de bugün kabul edilen ideal güzellik ölçütlerine (yani işte açık renkliliğe ve büyük, yuvarlak gözlülüğe) uymuyormuş (asıl soru o ideal güzellik anlayışına nasıl gelindiği olamaz mı). Bu bağlamda Cay “yurtsever olmamak” ve halkın duygularına karşı “kasten mütecaviz” bir tavır almakla suçlanmış. Yurtsever olmamak — inanabiliyor musunuz, çekik gözlü olduğunuz ve öyle fotoğraf çektirdiğiniz için bu şekilde karalanmaya! Sosyal medyadaki cazgırlık, şirkete pes ettirmiş. Çevrimiçi reklamları kaldırmış ve halkı “rahatsız” hissettirdikleri için özür dilemişler (nedir, birilerinin rahatsız olması/olmamasının sınırı?). Ama Cay Niyangniyang’ın kendisi boyun eğmemiş. Çin’in twitter-benzeri Weibo platformunda, insanların farklı gördükleri kişilere daha “anlayışlı” davranması umudunu dile getirmiş. Benim nasıl göründüğümden hoşlanmasanız bile, bana saldırmanıza ne gerek var demiş. “Benim gözlerim işte tam böyle; hattâ aslında, [reklam fotoğraflarındaki hallerinden bile] daha küçük.” Devamında sert bazı sorular sormuş: “Sırf gözlerim küçük diye Çinli sayılmamayı mı hak ediyorum? Çehrem bana annemden babamdan geçen bir şey. Nasıl göründüğümden ötürü mü, daha doğduğum günden beri Çin’e hakaret etmiş oluyorum?”
Cinsiyetçiliklerini zerrece algılamıyorlar
Helâl olsun. Vermiş ağızlarının payını. Fakat burada çok daha derin sorunlar var tabii, Cay Niyangniyang’ın kişisel mağduriyetinin ötesinde. Bu da en çok rejimin sesine yansıyor. Evet, parti ve devlet de devreye girmiş, Üç Sincap reklamları tartışmasında. Ve tabii milliyetçiliğin ve illâ Batı düşmanlığının, mutlaka Batı düşmanlığının, her durumda Batı düşmanlığının yanında yer almış. Milliyetçilik, elde var bir. Çünkü anti-emperyalizm, elde var bir. Resmî mecralardan China Daily’de yayınlanan bir başmakalede, “estetiğe aşırı uzun bir süredir Batı güzellik ölçütlerinin, Batılı zevklerin, beğenilerin ve beğenmezliklerin egemen olduğu” kaydedilmiş. Reklamlarda Asyalı kadınların dar gözlü gösterilmesi de bunun bir parçasıymış. Neyse ki “Artık Batı her konuda mutlak söz sahibi değil”miş. Dolayısıyla “Çin halkının neyin güzel olduğu ve hangi kadınların güzel sayılabileceği konusunda onların standartlarına uyması gerekmiyor”muş. Üç Sincap, bir Çin markası olduğuna göre, “Çinli tüketicilerin reklamlarda nasıl resmedildiklerine ilişkin hassasiyetlerinin farkında olması beklenir”miş.
Yani ilk okuduğumda, bizim İletişim Başkanlığı’nda mı yazıldı diye de düşündüm doğrusu. Zira hem (başta millî ve milliyetçi homojenizasyon) aynı düşünce kalıpları, hem hepsinin bağrında çok büyük, çok tipik bazı çelişki ve ironiler saklı. Bir kere şunu söyleyeyim: olayın tamamı son derece cinsiyetçi. Nasıl desem? Ataerkil. Patriyarkal. Erkek-egemen. İşte hepsi ve her biri. Bizatihî güzellik (fiziksel güzellik) alanı ve tartışması böyle bir şey. İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ. Kölecilik. Feodalizm. Kapitalizm. Ve buyurun size sosyalizm. Hepsinde kadınlar birer cinsel obje. Onlara, erkeklere güzel ve çekici gözükmeleri dayatılıyor. Erkekler, kadın güzelliği ve çekiciliğinin ne olabileceği, nasıl olması gerektiği konusunu tartışıyor ve norm getiriyor. Reklamlar hep şu veya bu markanın kadın cinselliği üzerinden, kadın bedeni kullanılarak çekici gösterilmesine dayandırılıyor. — Bu eleştirel bakışı, son otuz kırk yılın feminist yazar ve düşünürleri sayesinde kazandık. Fakat hiçbiri Çin Komünist Partisi’nin zerrece umurunda değil. Zaten kendisi alabildiğine ataerkil bir örgüt. 2017’deki son (19.) parti kongresindeki 938 delegeden sadece 83’ü kadın (yüzde 8.8). 25 kişilik politbüroda tek bir kadın var. Asıl bütün Çin’i yöneten politbüro daimî komitesinde ise, takım elbiseleri, çok ciddî ifadeleri ve otoriter beden dilleri ile hepsi Men in Black filminden fırlamış Şi Cinping klonlarını andıran yedi erkek oturmakta. Ve işte bu yedi erkek, Çin’in resmî ideolojisini üretiyor. O resmî ideoloji de genel cinsiyetçilik çerçevesini hiç sorgulamaksızın, çıkışı sadece Batıya karşı Çin normlarında (cinsiyetçi estetiğinde) arıyor.
Irkçılığa tepkiden yola çıkıyor; dönüp dolaşıp ırkçılığa geliyor
Bu da bizi iki büyük garabete daha getiriyor. İllâ bu terimler ve alternatiflerle konuşacaksak, acaba hangisi Batı estetiğine daha fazla boyun eğmek: küçük ve çekik gözlülüğü benimsemek mi, büyük ve yuvarlak gözlü gözükmek mi? Anlıyoruz tabii, ilkini sindirememe veya kabullenememe reaksiyonunun nereden geldiğini. Ardında gerçekten Batının 19. yüzyılda şekillenen “çekik gözlü Asyalılar” kalıpyargısı var. Hollywood filmlerinde Asyalı kötü adamlar hep böyle resmediliyor. “Sarı tehlike”yi, Batı toplumunu tehdit eden Uzak Asya kültürleri umacısını temsil ediyorlar.
Öte yandan — belki birçok tarihsel klişede olduğu gibi bunda da hiç mi gerçek payı yok? Batı, kendi Avrupa-merkezci “nazar”ını (gaze) sıfırdan mı icat ediyor? Modernite öncesinin uzun yüzyılları boyunca, Çin’in geleneksel güzellik ölçütlerinde dar ve çekik gözler (ve çocukluktan sımsıkı bağlanıp küçücük bırakılmış ayaklar) çok önemli bir yer tutmuyor mu? Çin ve Japon resmi, dar ve çekik gözlü çehrelerle dolu değil mi? İnternette bir dolaşın isterseniz, örneğin Tang Hanedanı (618-907) minyatür ve heykelcikleri arasında; hepsi çekik gözlü, hattâ tersi yok diyebiliriz. Buna karşılık, ilginçtir, güzellik (kadın güzelliği) ölçütlerinde son büyük değişim 1970’li yılların sonlarında başlamışa benziyor. Mao öldükten ve Büyük Proleter Kültür Devrimi (1966-1976) apar topar sona erdirildikten sonra, Çin dünyaya açılmaya başladı. Yabancı şirketler, filmler, müzik, reklamlar, moda defileleri girdi. Genel olarak sanat ve kültür ortamı değişti. Konservatuarlar, senfoni orkestraları kuruldu. Çin büyük piyanistler, kemancılar yetiştirir oldu. İşte bu andan itibaren, Batılı kadın güzelliği Çin’de de benimsenmeye başladı. China Daily toptan atlamışa benziyor bu çelişkiyi. Kırk yıl sonra bugün, Çin medyasındaki güzel kadın imajlarına hemen tamamen Batı estetiği hâkim. Aynen, 2019’daki Üç Sincap çekimleri nedeniyle Cay Niyangniyang’a yönelik saldırılarda belirtildiği gibi (bkz yukarıda). Çin kadını budur, bizim estetiğimiz budur diyorlar: açık tenli, büyük ve yuvarlak gözlü. Büyük kentlerin tırmanan, hali vakti yerinde genç Çinli kadınları da bunu benimsemiş, içselleştirmiş durumda. Sürekli kozmetik cerrahiden geçip gözlerini büyütmeye, açtırmaya çalışıyorlar.
Yapsınlar; yerden göğe kadar hakları. Bedenleri ve yüzlerine ilişkin bütün kararları kendileri versin. Fakat burada işin kâh komik, kâh acı yanı, bunun Batının çekik gözlülük klişesine karşı Çin’in kendi estetiği olarak lânse edilmesi. Hattâ biricik estetik değer konumuna yükseltilmek istenmesi. Bu da, (en temeldeki, tümüyle gözardı edilen cinsiyetçilikten sonra) değinmek istediğim ikinci büyük garabet: çeşitliliğin yitirilmesi, yokedilmesi. Gerçekte Çin, çok büyük bir ülke. 1.4 milyarın içinde çeşit çeşit insan var: uzun boylular ve kısa boylular, zayıflar ve şişmanlar, bu arada çekik gözlüler ve yuvarlak gözlüler. Hepsi Çinli ama gelin görün ki bazı Çinliler satır aralarında bunu kabul ermek istemiyor artık. Çekik gözlülüğü reddederken, aslında fizyolojik ve estetik çoğulculuğu reddetmiş oluyorlar.
Oryantalizme tepkiden yola çıkıyor; çareyi Oksidantalizmde arıyor
Enteresan bir paradoks beliriyor. Batı dünyası çeşitlilik (diversity) yönünde gidiyor. ABD’de, Trumpçılık kaba ırkçı bir Çin düşmanlığını köpürttü. Bu yüzden birçok Asyalı Amerikalı saldırıya uğradı. Karşıtında, çoğulcu demokratik bir reaksiyon da yükseldi. Buradan giderek çeşitliliğin kapsamını daha da genişletmek; Batı medyasında (olanca farklılıkları içinde) bütün Asyalı çehrelerin daha fazla temsil edilmesine çalışmak mümkün. Ama Çin’in tavrı tam ters yönde. “Çekik gözlüler” ve “sarı tehlike” klişelerinin içerdiği ırkçılığa reaksiyon içinde, dönüp dolaşıp bir başka tür, hem de Batı estetiğinden özgürleşme diye takdim edilen ırkçılığa (büyük ve yuvarlak göz ırkçılığına) geliyor.
Oryantalizmin (Şark geri ve kötüdür, bütün sorun Şarkın kendi özündedir) karşılığı ve antitezi Oksidantalizmde aranıyor (Garp geri ve kötüdür, bütün sorun Garbın kendi özündedir). Çıkmaz sokak. Çünkü Oksidantalizmin kendi sakat, ucuz, çürütücü ve ifsâd edici yanları var. Geçmişin emperyalist-kolonyalist travmatizasyonu ne olursa olsun, eziklik iyi bir şey değil. Eziklik, son tahlilde kendine acımak demek, sürekli ötekini suçlamak demek, hep günah keçileri aramak demek. Milliyetçi ezikliğin emperyalizme karşı yerli ve millî vurgusu çok naif, çok çocuksu çözümlere kaçabiliyor. Kendi kültürel gerilik ve ilkelliklerini doğuruyor. Bu da bizi, dört nala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanırken, kendimizle baş başa bırakıyor.
Sanat ve edebiyatı propagandaya indirgiyor, özerkliğini yokediyorlar
Gerçekten de son zamanlarda hayli tuhaf şeyler yaşamakta Türkiye, kültür alanında. Belki her alanda, ama sanki en fazla kültür alanında. Bir kere, gerçek dünya ile sanat ve edebiyat arasındaki ayırım kaybolmuş gibi. Diziler, filmler, romanlar — ister tarih ister bugün olsun, realiteden ayrı ve özerk bir kerte, farklı bir anlam dünyası olarak algılanmıyor. Bunda, medyanın son yıllarda sürekli günceli kurmacalaştırmalarının; Kurtlar Vâdisi ve benzeri mafyatik dizilerde çok az maskelenmiş siyasî kişiliklerin de yer almasının; II. Abdülhamid diye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahnelenmesinin; kısacası, sanat ve edebiyatın politikanın hizmetine koşulup sürekli alegorileştirilmesinin de büyük payı var. (Bir adım daha gideyim; Diriliş, Kuruluş, Uyanış, Payitaht – Çin’de 1966-1976 Büyük Proleter Kültür Devrimi yıllarının binlerce defa sahnelenen ve başkasına izin verilmeyen, o alabildiğine basmakalıplaşmış, hep aynı formülleree göre üretilen “sekiz örnek devrimci opera”sına karşılık geliyor.)
Sonuçta, toplumun bir kesimi için ikisi farksız hale geldi ve geliyor. İnsanlar âdetâ bir takım kitsch tarih dizilerinde yaşıyor; ya buradan gerçekliğe, ya da gerçeklikten başka sanat ve edebiyat eserlerine geçiş yapamıyor bir türlü. Öyle veya böyle; Don Kişot misali (ama çok daha kötü ve kirli biçimde) kendi fantazmagoryalarının yeldeğirmenleriyle dövüşüyor. 13 Şubat 2014’te Muhteşem Süleyman’ın 123. bölümünde Şehzade Mustafa’nın katli izleniyor. Al Jazeera Turk’un 14 Şubat 2014 tarihli haberine göre, o gece (herhalde Türkiye’nin Osmanlı karşıtı mahallesinden) Osmanlı hanedanının burada yaşayan üyelerine telefonlar yağıyor, mesajlar geliyor; “Hürrem’in tohumundan geliyorsunuz, soyunuz ortada” veya “Hiç mi acımadınız? Saltanat sürseniz kim bilir kaç oğlunuzu öldürürdünüz” diye hakaretler ediliyor. Orhan Osmanoğlu şaşkınlığını “500 yıl önce yaşanan bir olay nasıl olur da bugün böylesine bir patlamaya yol açar, anlamış değilim” diye ifade ediyor.
Tersi de varit. Yani manevî tecavüz Osmanlıcı-muhafazakâr mahalleden diğerine de yönelebiliyor. Gazeteci Oktay Candemir, Diriliş Ertuğrul dizisi hakkında sosyal medyada bir espri yapacak oluyor. Birileri, “Ertuğrul Gazi’ye hakaret” diye ihbarda bulunuyor. Van savcılığı bu kadarıyla gözaltına alınmasına karar veriyor. 7 Eylül 2020 öğleden sonra öğrenip evine geldiğinde, onlarca polisin ve zırhlı aracın kuşatmasıyla karşılaşıyor. Savcılığın ifade almaya dâveti filân da yok. Doğrudan, büyük bir operasyonla baskına geliyorlar. O geceyi nezarette geçiriyor. Ertesi sabah çıkarıldığı mahkemede, kaçma şüphesi gerekçesiyle adlî kontrol koşuluyla serbest bırakılıyor. Salt hukukî açıdan, bu işlemlerin hiçbir temeli yok. Çünkü TCK’nın 130. maddesine göre “kişinin hâtırasına hakaret” ancak şikâyet halinde koğuşturulabiliyor ve bir sonraki 131. maddeye göre de bu şikâyetin, “ölenin ikinci dereceye kadar altsoyu ve üstsoyu, eş ve kardeşleri” tarafından yapılması gerekiyor. Ama savcı da, mahkeme de, sadece kültürün ve kültür eleştirisinin ne olup ne olmadığından değil, bizatihi yazılı kanun metninden de habersiz gözüküyor.
Nihayet önümüzde bir de Orhan Pamuk örneği var. Tarcan Ülük diye bir avukat tutturmuş; Veba Geceleri romanındaki Kolağası Kâmil’in aslında Mustafa Kemal olduğunu, dolayısıyla Kâmil’e ilişkin anlatımın Atatürk’e hakaret içerdiğini iddia ediyor. Savcılıklar ve mahkemeler de bir türlü dur diyemiyor bu çılgınlığa. Bir kişi de çıkıp romandır, bir edebiyat eseridir, parti programı değildir, siyasî bir metin, makale, broşür vb değildir, amacı kendi kendisiyle sınırlıdır, isteyen istediği sübjektif yorumu yapabilir, Kâmil = Kemal yorumu da şikâyetçinin kendi sübjektif görüşüdür, yazar açıkça Mustafa Kemal demediğine ve Mustafa Kemal’a yönelik bir görüş dile getirmediğine göre, bundan ötesi öküz altında buzağı aramaktır, dolayısıyla burada herhangi bir soruşturmanın hukukî zemini bulunmamaktadır diyemiyor kestirmeden. Çünkü yargının milliyetçi tonlamalar içeren suçlamalara, ne kadar saçma olursa olsun, daha baştan dur diyecek basireti, dirayeti, özgüveni kalmamış. Kültürü de kalmamış; hem genel kültürü, hem hukuk kültürü. (Hangisinin, 19. ve 20. yüzyıl tarihinin büyük sansür, bilim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, sanat ve edebiyat özgürlüğü dâvâlarından ne kadar haberi olmuş acaba, eğitim-öğretim süreçlerinde?) Bu yüzden, benden gitsin de nasıl giderse gitsin dercesine çağırıyorlar Orhan Pamuk’u ifade vermeye; o da usulen bir şeyler söylüyor, benim hiç öyle bir niyetim yoktu diye. Bu utanç verici haller, ancak Adalet Bakanlığı’nın müdahalesiyle son buluyor.
Bu darlık, bu kabalık, bu hoyratlık, kültür diye ne varsa dümdüz ediyor
Kültür ve sanata ilişkin son iki vukuattan birini daha önce yazmıştım: Hindi üzerinden, AKP’nin ulusalcılaşma öyküsü (18.12.2021). Özetle, bir türlü bitmiyor bu kuş meselesi. İster geçmişte bazı Atatürkçüler, ister şimdi AK Parti ve hükümet liderliği, sürekli bize gülündüğü saplantısı içinde. Neymiş; turkey hindi demekmiş, dolayısıyla ülkemize bu kümes hayvanının ismini seçip almış olmamız bizi dünya karşısında küçük düşürüyormuş. En küçük bir tarih bilgisi ve kültürü yok bunu savunanların. Ülkenin adı 12.-13. yüzyıllarda yerleşti. Kuşun keşfi ve adının ülkenin adından türetilmesi, 16. yüzyıl ve sonrası. Buradan nem kapmak, ancak büyük, derin, sürekli bir aşağılık kompleksiyle mümkün. Ayrıca, nasıl önüne geçeceksiniz bütün dünyanın ve basının ve kitapların ve televizyonların ve haritaların ve okul müfredatının ve internet sitelerinin sürekli Turkey demesinin?
Son olay tabii çok yakınlarda, Sakarya’daki Cemil Meriç Sosyal Bilimler Lisesi’nde, 21 Aralık Dünya Roman Kahramanları Günü sebebiyle organize edilen Roman Kahramanları Festivali. (Bakın, altını çizeyim: Roman Kahramanları günü ve Roman Kahramanları festivali.) Okudukları romanların farklı karakterlerine bürünen öğrencilerin bir yığın etkinlikteki görüntüsü, olması gerektiği gibi cıvıl cıvıl bir gençlik yaşantısını kamuoyuna yansıttı. Ama bu çoğulculuk, bu renklilik, bu yumuşaklık anlaşılan fazla geldi bir MHP MYK üyesine. Bir skandaldır ve soruşturma açılmalıdır dedi. İki açıdan çullandı (ben kendime göre ayrıştırıyor ve tırnak içindeki alıntılara kendi yorumlarımı katarak açımlıyorum). Bir, fazla parlak, fazla çeşitli, fazla orijinal demeye getirdi. Bu, başlı başına bir problemdi. Çizgi dışına çıkılıyordu. Oysa “Millî Eğitimin amacı ortalama TC vatandaşı yetiştirmek”ti. Disiplin, standardizasyon, hizaya girmek, çıkıntılık yapmamak… ne olmuştu bu gibi değerlerimize? Herkes haddini ve yerini bilmeliydi. İki, muhteva olarak da, Türk gencinin ne işi vardı Batı romanlarıyla? Batı bir ahlâksızlık ummanı değil miydi? “Olimpos Dağı çocukları” düşmanlarımız değil miydi? Ne demek oluyordu, “Türk çocuklarını onlara benzetme kavgası”? Sonra (burası, ekonomik felâket ile kültürel felâketin harman edildiği tam bir konjonktürel lâf salatası) “millî eğitimin bu defolu ürünleri” bize “döviz aracı ve döviz silâhı ile saldıranlar”a dönüşecekti. Bundan kaçınmak için, Batı taklitçiliği yerine, bu liseli gençlere tamamen bir Tanrı Dağı – Hira Dağı (Türk-İslâm) kültürü verilmeliydi.
Örtüşmeler, kilit sözcükler
Uzunca bir özet oldu, farkındayım. Çin’den tek bir olay aldım; bir güzellik ve çekik gözlülük tartışması. Türkiye’den ise beş ayrı olay: Şehzade Mustafa’nın katli, Ertuğrul Gazi’ye hakaret, Atatürk’e hakaret, hindi meselesi ve Roman Kahramanları Festivali. Ama burada kim daha fazla gerilik sergileyecek yarışması yapmıyor, taraflara puan vermiyoruz. Benim için, hepsini yan yana koyduğumuzda, asıl benzerlikler büyük önem taşıyor.
Hepsini hangi kilit sözcüklerle kucaklayabiliriz? Birkaçını baştan ve yeri geldikçe söyledim gerçi. Milliyetçilik ve aşırı milliyetçilik. Anti-emperyalizm — spesifik olaylarla, gerçek uluslararası haksızlıklarla ilgilenmeyen, jenerik, cihanşumül, alabildiğine genelleştirilmiş, toptan dış korkusu ve dış düşmanlığı kılığına bürünmüş bir anti-emperyalizm. Eziklik. Şişinmenin ardında saklanan özgüvensizlik. Aşağılık kompleksi. Bize gülüyor, bizimle alay ediyor, bize bir şeyler empoze etmeye çalışıyorlar. Buna karşı: toptan Batı düşmanlığı. Garbiyatçılık (Oksidantalizm). Farklı olanı (her türlü farklılığı) kaldıramamak, hazmedememek. Önüne geleni millî olmamakla, yurtsever olmamakla suçlamak. Dolayısıyla otoritarizm. Konformizm. Herkes hizaya girecek, haddini bilecek. “Ortalama”nın dışına çıkılmayacak. “Hassasiyet”lere uyulacak. Toplum “rahatsız” edilmeyecek. Yabancı kültürlere yer verilmeyecek.
Sonuçta, ister Çin ister Türkiye… Son tahlilde ezik milliyetçiliklerden kaynaklanan bu tür anlayış ve politikalar, uygulanabildikleri her yerde kültürel gerilik ve ilkelliği körüklüyor. Kültür alanını kelleşme, bozlaşma, çölleşme, çoraklaşma ile tehdit ediyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024