Halil BERKTAY
[15 Mart 2022] Yukarıda solda Ivan İljin (1883-1954), sağda Aleksandr Dugin (1962 doğumlu, halen hayatta). Putin’e ilham veren eski ve yeni emperyal Rus faşistleri. Peki, Türkiye’yle ilgileri? Onu, Vatan Partisi’ne sormalı…
Diyecektim ki, EDAM kurucusu Sinan Ülgen kritik cevabı vermis zaten — önce Perspektif’te ve sonra (tesadüf, artık kimsenin hatırlamadığı 12 Mart 1971 darbesinin 51. yıldönümünde) Serbestiyet’te yayınlanan kapsamlı açıklamalarında. Sanırım iki yazı boyunca, bu “Avrasya tarzı yönetim anlayışı… temel özgürlüklerin daha kısıtlı olduğu… daha bize özgü bir demokrasi”ye, tarihsel arkaplanından başlayarak, biraz daha somutluk ve açıklık kazandırmaya çalışacağım.
Fransız Devrimi’nin “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganının üçe bölünmesiyle ortaya çıkan Liberalizm, Nasyonalizm ve Sosyalizm ideolojilerinin (a) gerçek ve (b) demokrasi karşısındaki tavırları hiçbir zaman benzeşmedi. Liberalizm kritik analiz birimi olarak bireye, temel slogan olarak da bireyin özgürlüğüne odaklandı. Özgürlüğü en yüce değer kabul etti. Bütün diğer sorunları bir yana; başka herhangi bir hedef veya amacı özgürlüğün üzerine çıkarmadı. Nasyonalizm ve Sosyalizmin ise başka ve daha üstün idealleri oldu. Biri milleti ve milletin birliğini korumayı, diğeri sınıfı (işçi sınıfını) ve sınıfların mutlak (sosyo-ekonomik) eşitliğini, yani aslında sınıfların tamamen ortadan kalkmasını, sınıf diye bir şey kalmamasını esas aldı. Bu tavır gerçeği, özgürlüğü ve demokrasiyi önemsizleştirdi. Araçsallaştırdı. Asıl büyük dâvâ uğruna feda edilebilir kıldı.
Dolayısıyla gerek teorik, gerek pratik düzeyde Milliyetçiliğin de, Sosyalizmin de bu üç temel kriterle — gerçek, özgürlük ve demokrasi ölçütleriyle — ilişkisi daima sorunlu oldu (*). En iyi ihtimalle, pek içlerine sindirmeden, kerhen kabullendiler özgürlük ve demokrasiyi. İster Milliyetçi, ister Sosyalist (özellikle Komünist) akımlar, muhalefetteyken hep kendilerine demokrat oldu. Özgürlüğü, insan haklarını, hukuk devletini, aslen kötü (“burjuva demokrasisi”) ama (monarşi veya askerî diktatörlüğe kıyasla) ehveni şer, çünkü olanaklarından faydalanarak güçlenmelerine elverişli bir zemin saydılar. Üstelik Leninizm düpedüz teorileştirdi bu ilkesiz oportünizmi, “legalitenin istismarı” diye. İktidara geldiklerinde ise paramparça ettiler, özgürlük ve demokrasi uğruna ne varsa. Diktatörlük rejimleri kurdular. Bu diktatörlükleri kâh milletin (veya üstün ırkın) birlik ve beraberliğinin, kâh işçi sınıfı iktidarının, kâh sömürgeciliğe karşı savaşarak kazanılan bağımsızlığın korunmasına dayandırdılar.
Bazen de hepsi birbirine karıştı (Kemalizmin doruğunda, 1930’ların Tek Parti rejiminde ve daha pek çok Üçüncü Dünya ülkesinde görüldüğü gibi). Orijinalleri, ağababaları, büyük prototipleri çok yaşamadı. Faşizm ve Nazizm 1945’te, Sovyetler Birliği 1989-90’da çöktü. Sosyalizm çok daha önce bölünmüştü özgürlük ve demokrasi noktasında. Ortaya Batı’da Demokratik Sosyalizm ile daha geri toplumlarda (geriliğin bir yansıması olarak) Komünizm ve türevleri çıkmıştı. Konumuz açısından önemli olan şu ki, Sosyalizmin hiç olmazsa bir varyantı ehlileşmiş, tarihsel bir uzlaşmaya varmıştı demokrasi ile. Nasyonalizm de benzer bir serüvenden geçti, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra. Kısmen ehlileşti, yeniden yükselip güçlenen demokrasi ortamında. Özellikle Avrupa’da, AB’ye giden süreçte demokrasi bir bakıma yeniden tanımlandı. Bu çerçevede Nasyonalizmin de en aşırı, en yayılmacı, en rövanşist, en irredantist boyutları kısmen törpülendi. Türkiye’de de, bütün zigzaglarıyla birlikte benzer bir gelişme yaşandı. Milliyetçilik daha küçük ve mütevazi bir ölçeğe, emperyalist olamayacak ulus-devletlere, barışa, içerde parlamenter çoğulculuk ve dışarda buna denk düşen bir ittifaklar çoğulculuğu ile birlikte yaşamaya ister istemez adapte oldu.
Derken, çok kabaca Komünizmden kalan boşlukta, bloksuzlaşma sayesinde ve liberal küreselleşmenin başarısızlıklarından (özellikle göç sorununa çare bulunamamasından) yararlanarak, tekrar yükselişe geçti. Bazı ülkelerde iktidara bile geldi (ya da, bu ülkelerdeki iktidarlar zamanla dümeni demokrasiden milliyetçiliğe kırdı). İS 4. yüzyılda Hıristiyanlığın önce yasallaşması ve ardından Roma’nın resmî dini oluvermesi kadar büyük bir ideolojik dönüşüm yaşandı. Özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti gibi ayakbağlarından kurtulmak, bir kere daha birinci öncelik haline geldi. Ezelî ve ebedî düşmanlarla, sonu gelmez tehdit ve tehlikelerle — muhayyel karşı-devrimler, neo-kolonyalizm, yeni Haçlı Seferleri, Sevr’i canlandırma özlemleri, yabancı düşmanlığı, NATO’nun genişlemesi, ya da zıddında neo-Ottomanizm, “Türk Dünyası” veya “Rus Dünyası” umutları ile — beslenip şişirilen bir beka sorunu, birçok ülkede öne çıktı.
Bu da, en tipik haliyle Putin Rusyası’nda somutlanan, bir noktadan sonra bıktırıcı bir yeknesaklık peydahlayan, insana sürekli “ben bu filmi görmüştüm” dedirten otoritarizm tırmanışlarının bahanesi oldu.
——————–
(*) Bu noktada, bütünsel duruşları hayli farklı olsa da, gerek Roni Margulies’in, gerek Oral Çalışlar’ın yakın zamanda sunduğu “asgarî” sosyalizm tanımlamalarına, özgürlüğü öne çıkarmalarına, (mealen) “herkes kabul eder ki sosyalizm özünde şöyle bir inançtır” tarzı olumlamalarına katılmadığımı; çok sübjektif, çok iyimser, çok idealist bulduğumu belirtmeliyim. Tabii bu ancak ayrı bir yazının (veya yazı dizisinin) konusu olabilir.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024