Halil BERKTAY
Soykırım mıydı, değil miydi sorusuna daha en baştan, net ve kesin cevaplar vererek başladım ki, bunu aşayım ve bir kenara koyup başka şeylerle devam edebileyim. Zira üçüncü soruya soykırım deyiminden hoşlanıp hoşlanmadığıma, ya da bu tartışmayı soykırım mıydı, değil miydi noktasına odaklanarak sürdürmenin yararı olup olmadığına gelince, cevabım belki paradoksal olarak hayır. Bunu izah etmeliyim.
Tarihsel gerçekliği bir klişeye bağlamamak
Birincisi ve en önemlisi, soykırım sözcüğü tarihçiler tarafından da kullanılmakla birlikte, aslen tarihçinin değil hukukçunun, bir savcı veya avukatın terim ve kavram dağarcığının bir parçası. Günümüzde, uluslararası ceza hukukuna girmiş bir suç tanımı.
Dolayısıyla aynı zamanda bir hüküm; bir kalıp, bir etiket ve bir klişe. Tarihsel kavrayışımızı ileri götürmüyor; tersine, öğrenme ve anlama çabasını dondurucu rol oynuyor. Doksan küsur yıllık inkâr ve unutuş-unutturuş biçimlerinden sonra, Türkiye halkı ve kamuoyunun 1915’i uzun uzun konuşma, öğrenme ve anlamaya ihtiyacı var. Bu, bizler gibi özgür aydın ve tarihçilerin bilgilerinin yeterli olup olmaması meselesi değil. Bu konudaki dünya bilgilerinden on yıllar boyu yalıtılmış ve yerli malı yalanlarla doldurulmuş genç nesillerin “yeniden öğrenme” meselesi.
Bunun için gerilmeden, rahat konuşabilmek; olayı önceden yaftalayıp buna göre peşin hükümle mevzilenmek, siper kazıp içine girmek yerine, veri ve olguları serinkanlılıkla inceleyebilmek lâzım. Soykırım mı, değil mi yaklaşımı ise tam tersini yapıyor; 1915’te tam ne olduğunu, niçin olduğunu, nasıl olduğunu açıklamak yerine, “olan”a bir isim koyuyor ve sonra her şeyi bu ismin ya savunulması ya çürütülmesine bağlıyor. Soykırım demek ancak nihaî bir vargı olabilecekken, bu aşırı yüklü terim hele bir ilk söz, bir başlangıç olarak kullanılırsa, iyiden iyiye engel veya tıkaç rolü oynuyor.
Mahkeme salonundan çıkmak; savunma refleksini katılaştırmamak
Üstelik ikincisi, soykırım sözcüğü geçtiği anda bir dâvâ, bir duruşma, bir mahkeme salonu havası oluşuyor ve özellikle Türkiye kamuoyunun kendini sanıklara ayrılan bölümde hissetmesine yol açıyor.
Hakkımızda bir iddianame hazırlanmış; buna göre bir hüküm verilecek, bir ceza takdir edilecek bu, herkesi geriyor, mukavemeti pekiştiriyor ve gerçeklerin kabulünü değil, ne pahasına olursa olsun reddini özendirmeye başlıyor. “Soykırımı kabul edersek ardından tazminat, hattâ toprak talepleri de gelecek” bu argüman, zımnî bir itirafı içerse bile, inkârın en güçlü dayanağını meydana getiriyor. Gerçek nedir tartışması bitiyor; sadece “soykırımı kabul ettirme politikaları” (genocide acknowledgement politics) ile “soykırımı inkâr politikaları” (genocide denial politics) kalıyor.
Geniş bir alanı inkârcılığa hediye etmemek
Buna bağlı olarak üçüncü mesele, gerçekler ile inkâr arasındaki sınırın yanlış yerde çizilmesi. Bu biriçerik meselesidir; 1915’in iki kritik noktası, (a) bütün gayrimüslimleri ve bu arada Ermenileri artık düşman sayan bir Türk milliyetçiliğin varlığı ve oluşturduğu ideolojik zemin ile (b) katliamların gerçekliği ve (c) legal yollardan gönderilen tehcir talimatına paralel gizli derin devlet emirlerinin varlığıdır. Shakespeare’in “bir ismin nesi var; gül dediğimiz çiçek, hangi adla olursa olsun aynı derecede güzel kokar” (What’s in a name? That which we call a rose / by any other name would smell as sweet) demesi gibi, adına ister soykırım ister Osmanlı Ermenilerinin yok edilmesi veya daha bile yumuşak bir şey deyin; faraza bu üç noktayı kapsayan bir anlayış yeterlidir; hattâ ilk ikisi bile büyük ölçüde yeterlidir, çünkü dehşetin reel boyutlarının kamuoyunda yer etmesi bile resmî tavrın büyük ölçüde çökmesi demektir.
Alternatifi, gerçek ile inkâr arasındaki sınırın bilgiden değil soykırım sözcüğünden geçmesidir. Bu da çok ama çok geniş bir alanı inkârcılığa hediye ediyor. “Soykırım diyorsanız doğrucu, demiyorsanız inkârcısınız.” Bir konferans düşünün ki sırf sizin o sözcüğü, g-word’u telaffuz edip etmeyeceğinize bakılıyor. Herkes bunun için gelmiş; başka şey dinlemek istemiyor. Evet, soykırımdır derseniz Ermeniler alkışlıyor, Türkler yuhluyor ve her iki taraf da ötesiyle ilgilenmiyor. Hayır, soykırım değildir derseniz tersi oluyor; bu sefer Türkler alkışlıyor, Ermeniler yuhluyor ve gene herkes kabuğuna çekiliyor.
Ve tabii bunun da Türkiye toplumunun sabırla, uzun süre, adım adım aydınlatılmasına en ufak bir katkısı olmuyor.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024