Hidayet Şefkatli TUKSAL
Ateş düştüğü yeri yakar demişler, bu kez ateş Soma’ya düştü, önce madendekileri, sonra dışarıda onları bekleyenleri, sonra da ekranları başında endişeli gözlerle, dualarla olan biteni anlamaya çalışanları yaktı. Bu faciada ölenlere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu felaket, iş kazaları ve iş güvenliği konusunu bir kez daha gündemimize taşıdı, pek çok uzmanın yorumlarını dinledik ve ülkemizde bu konunun, maliyetleri düşürme hırsıyla nasıl da es geçildiğine bir kez daha tanık olduk.
Başbakanın kazaları madenciliğin fıtratına bağlayan sözleri, çok ölümlü maden kazalarına ilişkin verdiği bilgilerin eskiliği böyle bir ziyaret sırasında hayli yakışıksız kaçmasının yanı sıra, olaya bakışındaki özensizliği gösteriyordu. O arbede görüntülerine ise hiç girmiyorum bile… Allah’tan Enerji Bakanı Taner Yıldız sağduyusu ve olgunluğu ile kriz yönetimini başarı ile sürdürdü de, bu acılı süreç daha büyük sıkıntılar yaşanmadan bir sonraki aşamaya evrildi. Tabii acı sömürüsüyle siyaset yapmaya çalışanların çirkinliği de ayrı bir konu. Ama bu kazada ölen 301 kişi ve onların aileleri adına, bu konuyu daha uzun bir müddet konuşmak boynumuzun borcu. Şu aşamada öncelikle geride kalanlara destek olma aşamasındayız. Pek çok yardım kampanyası başlamış durumda. İnşallah bu kampanyalar saman alevi gibi sönmeden önce hedefine ulaşır diye umud ediyorum.
Soma faciası sebebiyle dinlediğim, izlediğim şeyler, madencilik mesleği denilen olgunun ne kadar da ilgi alanımın dışında kaldığını hatırlattı bana. Gündelik siyasetin pratik sorunlarımızdan çok fay hatları arasındaki gerginliklere yoğunlaşması yüzünden, pek çok vatandaş gibi epeydir ekranlara, siyasi konuşmalara “illallah” demiş vaziyetteydim. Bu yüzden bir süreliğine de olsa konuşmama, yazmama ve kendi kendime kalma kararındaydım. Ancak bu tavrımın Serbestiyet’e son derece gayretli bir biçimde emek veren arkadaşlarıma karşı bir haksızlık olduğu duygusundan bir türlü kurtulamadım. Bu yüzden “Ya sabır!” diyerek, kepenklerimi tekrar açtım.
Bir hakikatin, bir olgunun farklı perspektiflerden nasıl göründüğüne bakmazsak, dar açılı bir bakış açısından görebildiklerimizle sınırlı kalıyoruz. Bu görebildiklerimiz ise, çoğu zaman bize “gösterilmek istenenler” den ibaret olma riski taşıyor. İşte çok sevgili Ümit Kıvanç’ın, belki hiç de böyle bir kazaya denk gelebileceğini düşünmeden, bir buçuk yıl emek vererek hazırladığı ve arkadaşım Mine Özerden’in paylaşarak dikkatimize sunduğu16 Ton isimli filmi, neleri görmeden yaşadığımıza dair bir eşik atlamama vesile oldu. “Vicdan ve serbest piyasaya dair bir film 16 Ton” (http://www.riyatabirleri.net/16ton_ana.html adresinden izlenebilir) başlığıyla isimlendirdiği filmini tanıtırken şöyle diyordu Ümit Kıvanç:
“16 Ton, insanlık tarihine ironik bir yaklaşım. Bugünkü yanlış hayatımızı neleri nerelerden nasıl çıkararak inşa ettiğimizi anlatıyor. Gele gele vardığımız serbest piyasa ve özgürlük çağı yoksa bütünüyle halkla ilişkiler faaliyeti ürünü mü? Madencilerin sefaletini anlatırken gözde bir hit parçası oluveren ’16 Ton’, yoksa sadece bir şarkı mı?
16 Ton, büyük ölçüde, fotoğraf, resim, desen ve gravürlerin hareketlendirilmesiyle yapılmış bir ‘masa başı’ filmi. Orijinal hareketli görüntüler de içeriyor; ama az. Ardında da, uzun ve ayrıntılı bir araştırma var. Yapılışı 1.5 yıla yayıldı.
Bu siteden, filmin tamamını da izleyebilirsiniz, bölümlerini, ayrı ayrı da. Sitede filmin metni de yer alıyor. Her bölümün sayfasında, birçok ek bilgi ve filmin ayrıntılarına dair açıklamalar var. İyi seyirler ve okumalar. / Ümit Kıvanç”
Ben bu siteye girdim, filmi izledim, notları henüz okuyamadım ama en kısa zamanda okuyacağım. Size de naçizane tavsiye ediyorum; okuyalım, tartışalım diyorum…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhafazakâr camiada deprem
4.04.2021 - Kadınları zapturapt altına almak uğruna…
28.03.2021 - İlahiyatlar, ilahiyatçılar ve dini kanaatleri açıklama hakkı
12.12.2020 - Periler, periler, periler…
23.11.2020 - Kadınların konuşabildiği günler
2.01.2020 - Makbul olmayan dindar kadınlar
13.10.2020 - Tasavvuf alanının sorunları
29.09.2020 - Tarikatlar konusunda kişisel tecrübelerim
21.09.2020 - ‘Kapatılsın bu şer yuvaları!’ demek çözüm mü?
13.09.2020 - Pembe beyazlar ve siyahlar içinde bir Aşûre günü
5.09.2020
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
gercekleri görün
sayin kivanc sizin nazarinizda hirsizin nerdeyse hic sucu yok varyok cemaata yüklendiniz cemaatta bir gelisme sürecini geciriyor siz ferd olarak bir sürü teoriyi insanlik adina yazar bozarsiniz ama realitede sifir ceke bilirsiniz cemaat exer istese sizin insancik teorilerinizi gölgenin gölgesinde biraka bilir ama pratikde insanlar bütün insani zaaflarina rahmen ve pis despot bir sistemin hertürlü oyununa rahmen bugünekadar realitede insanlar encok faydali olan cemaat olmusdur ne kerdoxan ne solcusu nede bilmem hangi canbaz idoloji senin kürdlerin temsilcisi olarak gördüxün pkk bile kürdlere dünya kadar zülüm ve ölüm getirmisdir toy genc bir gazetecinin yazisini firsat bilib cemaati saldirmak insafsizlik oluyor size soru kerdoxan ikdidarda olduxundan beri apoynan bir asna fisna yapmadixi kaldi baris sürecinde kürdlerin hangi sorunu konusuldu varyok apo varyok pkk ve sizlerde kürd halkini manupulede iyi birer yardimcisiniz hirant öldürme derin devletin isi olduxunu sizlerde iyi biliyorsunuz cemaatin gücü ne derindevlete yeternede iktidarda olan partiye yeter bunu sizde biliyorsunuz cünki derin devleti emareleri sizdede görünüyor neyse fazla yorum yazarsak gisili sorunu yasarsiniz iyi olmaz