Kurtuluş TAYİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Varna’da buluştuğu AB liderlerinin Türkiye’ye karşı tavırları son derece mahcup ve nazikti. Hele AB Komisyonu Başkanı Juncker’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik darbecilerin suikast girişiminden habersiz olduklarını “itiraf” etmesi, önemli bir politika değişikliğine işaret ediyor.
Gerçi 15 Temmuz akşamı savaş uçaklarının TBMM’yi, Külliye’yi bombaladığı; tankların sivilleri ezerek ilerlediği görüntüler fazlasıyla etkileyiciydi ve bütün uluslararası haber ajanslarında, büyük televizyon kanallarında yer bulmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik suikast girişimi de an be an basına yansımıştı; insan merak ediyor tabii, AB liderleri, 15 Temmuz akşamı Türkiye’de neler yaşandığını sanıyordu ki? Darbecilerin demokrasiyi kurtardığını falan mı?
Evet, doğrusu şu; AB, 15 Temmuz’u, ordunun Erdoğan’dan kurtulma girişimi olarak görüp coşkuyla karşılamıştı. Erdoğan’dan kurtulmaya fazlasıyla odaklandıkları için de gözleri başka bir şeyi görmedi. Darbecilerin 250 vatandaşımızı uçaklarla, helikopterle, tank ve toplarla öldürdüklerini bilmiyor olamazlar herhalde değil mi?
AB, Erdoğan’ın gitmesine o kadar çok yoğunlaşmıştı ki, ne savunuculuğunu yaptığı millet meclisinin bombalanmasını, ne seçimle işbaşına gelen yöneticilerin bir grup azgın darbeci katil tarafından öldürülmek istenmesini ne de tankların üzerinden geçtiği sivilleri gördü. Kaçan darbecilere kucak açan da kendilerinden başkası değildi; Yunanistan, helikopterle firar eden darbecileri Türkiye’ye iade etmedi. Almanya, firari darbecilere Türkiye’ye karşı bilgi vermeleri karşılığında sığınma hakkı tanıdı. Belçika, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler de Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren darbecilerin sığındığı güvenli limanlar haline geldi.
Fakat ikiyüzlü ve samimiyet yoksunu olduklarından bükemedikleri eli öpmekten de geri durmuyorlar. Darbe gecesi kurtulmayı umdukları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılarında bulduklarında süt dökmüş kediye döndüler. Türkiye’yi birdenbire yeniden hatırladılar.
Elbette görüntüde de olsa bu tavır değişikliği anlaşılmaz değil; Türkiye’nin geçen sürede AB karşısında eli fazlasıyla güçlendi. Darbeyle önünü alamadıkları Türkiye, 15 Temmuz’dan sonra üst üste gerçekleştirdiği hamlelerle bölgede kilit aktör haline geldi.
Türkiye’yi zayıflatmayı, bölmeyi, parçalamayı uman AB yöneticileri, bu kez karşılarında daha güçlü bir ülke ve liderlik buldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede AB’ye ev ödevi verir gibi konuştu: “55 yıldır oyaladığınız üyelik için net adımlar atın. Vize serbestisini siyasi bir mesele haline getirmeyin. Kıbrıs’ta doğal kaynakların paylaşımına Türkleri de dahil edin. Mülteciler için verilen sözleri yerine getirin. Gümrük Birliği anlaşmasını güncelleyin. Türkiye ile AB arasında güvenin tesisi için somut adımlar atın. Türkiye’nin terörle mücadelesini eleştirmeyin, destek verin!”
Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi üyeliğe bir türlü kabul etmemesinin, Ankara’yı bugüne kadar oyalamasının çok önemli bir sebebi var. AB’nin bugüne kadarki niyeti Türkiye’yi üyeliğe almak değil, aksine istikrarsızlaştırmak ve bölmekti. Fakat Türkiye, bu saldırıların (FETÖ ve PKK) üstesinden gelmeyi başarınca politikalarını güncellemek zorunda kaldılar. AB yöneticilerinin Erdoğan karşısında süt dökmüş kediye dönmelerinin sebebi bu.
AB, güçlü olmayan bir devletle asla eşit ilişki kurmaya yanaşmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Varna’daki zirvede verdiği tarihi mesaj da buydu; “Türkiye büyük, güçlü bir devlettir; bizimle eşit bir ilişki kurmak zorundasınız. Türkiye, başka türlü bir ilişkiyi asla kabul etmez. Bu gerçeği anladığınızı umuyoruz.”
Zirveden çıkan sonuca bakıldığında AB’nin bu mesajı aldığı görülüyor. Ortadoğu’da Türkiye’yi hesaba katmadan hareket edemeyecekleri açık. Bundan sonra Türkiye’ye ikinci sınıf devlet muamelesi yapamayacaklar. AB’den “ev ödevi” alan Türkiye’nin yerini haklı beklentilerini dile getiren, şartlarını sıralayan ve AB’ye “ev ödevi” veren Türkiye aldı. Bu rol değişimini tarihi bir başarı olarak görmek gerekiyor. Varna’daki AB liderleri zirvesinden çıkan en önemli sonuç bence bu.
Yazarlar
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019