Mehmet CAN
Çocukken daha hayatı yeni yeni tanımlayıp anlamlandırmaya çalışırken memleketim olan Diyarbakır Çermik’te, Diyarbakır zindanlarına girip çıkmış 12 Eylül işkenceleriyle tanışmış, politikleşmiş büyüklerimiz, dostlarımız, yakınlarımız anılarını geçmişte yaşadıklarını anlatırken Aziz Nesin’in kitaplarına konu olacak trajikomik, bazen hüzünlü bazen ise dinlediğimizde çocuk aklıyla ilk duyduğumuzda nasıl olur ya dediğimiz, yetişkin olduktan sonra ise bizlerde derin izler bırakan bir dönemden, bugüne gelen bir süreç.
Örneğin, Kürtçe müzik dinlemek için bir kişi kapı da nöbet tutar, içerdeki diğer dört kişide kısık sesle müzik dinlermiş. Kürtçe konuştuğu için kesilen para cezaları, yine bunun yanında akşam oldu mu Kürt’ün hemen dolmuşa bindirilip şehir merkezlerinden uzaklaştırılması, geceyi Çermik ilçe merkezinde, Amed il merkezinde geçirmesine izin verilmemesi, köyden şehirlere geldiği zaman çarşıdan aldığı nevalelerinin bir bölümüne asimile olmuş şehir merkezlerindeki halk tarafından el konulması… Kısacası insan yerine konulmaması, çok dar ve sınırlı bir alanda hayatını ve yaşamını idame ettirmesinin sağlanması.
Dolayısıyla eskiden bu kadar dar bir alana sıkıştırılan Kürtler, günümüzde Ortadoğu başta olmak üzere çok geniş bir yaşam alanı üzerinde hakimiyet ve kontrol kurarak gündelik yaşamını sürdürmekte, bölgenin önemli politik aktörleri arasında yerini almaktadır. Kürtlerin nereden geldiğini, hangi aşamalardan geçtiğini bilmezsek, günümüzde elde ettikleri kazanımların değerini ve önemini bilemeyiz…
Kürt sorunu artık yerel değil, Kürt sorunu artık bölgesel de değil. Kendi sorunu kendi sınırlarını aşan, Rakka kapılarına dayanan uluslararası bir sorun hâline gelmiş ve sadece bölgede değil, Ortadoğu dışında da önemli bir gündem yaratmıştır. Dolayısıyla sorun ve sorunun muhatapları çeşitlenip çoğalmış, bir parçadaki gelişme otomatikman diğer parçalardaki gelişmeleri endirekt değil, direkt etkilemeye başlamıştır.
Son dönemde Suriye sahasındaki Kürtlerin; gerek coğrafi, gerek askeri, gerek ise siyaseten genişlemeleri Türkiye Cumhuriyeti Devletini kaygılandırmış, kendi açısından bu genişleme ve yayılmayı bir ‘’güvenlik ve beka’’ problemi olarak görmüştür.
Özellikle bu son aylarda dünya çapında, büyük bir diplomasi yürüterek Rakka operasyonunu ABD’ye kendisinin yapmasını, beraber yapma teklifini götürmüştür. Rakka operasyonunu, T.C devletinin onu alma beni al, bu operasyonu birlikte yapalım demesinin altında yatan olgu şu: ’Rakka operasyonunda kim etkin bir şekilde yer alırsa, Rakka sonrası masada da en etkili aktörlerden biri o olacak.’’
Türkiye, YPG’yi sıkıştırmak için bu operasyona müdahil olmak isterken, YPG ise daha güçlü bir aktör olup sahadaki kazanımlarını koruyup ileriye taşımak için operasyonun içinde olmayı çok istemektedir. Yine bunun yanında Rojava’da, hâkim olduğu kendi kontrolündeki alanların güvenliğini garanti altına almak için sürecin içinde yer almak istemektedir. Rakka ne bir Kürt şehri, ne bir Türk şehri, Rakka ağırlıklı olarak Arapların yaşadığı bir şehir. Fakat mevcut konjonktürde, Türkiye ve PYD açısından önem arz eden bir şehir… Türkiye açısından demin de belirttiğim gibi ağırlıklı olarak içinde YPG unsurlarının olduğu SDG aracılığıyla Rakka’nın düşmesi demek, YPG/PYD’nin siyaseten popüleritesinin daha bir artması, PYD’nin elinin güçlenmesi, TC’nin ise elinin Suriye sahasında zayıflaması demek.
Peki PYD/YPG açısından Rakka neden önemli: Rakka IŞİD’in ana merkez karargahı, Rojava’ya gerçekleşen saldırıların merkez üssü, IŞİD’in sözde İslam Devleti'nin başkenti, tarım şehri, ekonomik olarak birçok girdisi var. Yani Rakka’nın düşmesi demek Rojava’nın nefes alması, kendi açısından önemli bir tehlike ve tehditin ortadan kalkması demek.
Rakka’nın Suriye’de savaşan güçler açısından önemini, sahadaki dengesel avantajın dönüşümü açısından değerini ifade etmeye çalıştım. Peki Rakka düşerse IŞİD biter mi? Asıl sorulması gereken soru bu. Eğer herkesi kapsayan, etnik, mezhepsel fay hatlarını kıran bir anlayış ile hareket edilirse evet biter. Irak savaşında Saddam Hüseyin’i Şii milislere idam ettiren ve idam edilirken Saddam, Irak’ta önemli bir Şii lider olan Mukteda El Sadr’ın idam eden kişi bağırarak ismini söyleyen bir siyaset ile hareket edilirse (biliyorsunuz ki bu olay Sünni kesimin çok tepkisini çekmişti) bitmez. Yani emperyalizm etnik, bölgesel ve mezhepsel fay hatlarını kasıtlı olarak Irak’ta kaşıdı, her kesimi ve herkesi kapsayan bir yönetim projesi sunmadı, tam aksine halkların birbirine düşmanlaşması için elinden geleni yaptı.
Dolayısıyla Ortadoğu’da IŞİD’in sahip olduğu ideolojiyi kurutmak, bununla mücadele etmek gerekir. Aksi takdirde IŞİD, burada fiziksel olarak bitse de IŞİD ideolojisine sahip farklı siyasal aktörler bu boşluğu dolduracaktır. Ortadoğu yerel ve bölgesel çelişkilerin yoğun bir şekilde yaşandığı, etnik, mezhepsel gerginliklerin kırılgan olduğu bir bölge hâlinden çıkıp tekrardan medeniyet ve uygarlık yaratan bir bölge hâline gelmelidir. Bunun için ise ihtiyacımız olan tek şey ulusal kurtuluşları sınıfsal kurtuluşlar ile taçlandırmak, ulusal devrimlerin bürokratikleşmesini engelleyerek bu devrimlerin sürekli bir hâl almasını sağlayıp ilk etapta bölgesel bir kurtuluş reçetesi ve projesiyle ortaya çıkmaktır.
Mehmet Can
Yazarlar
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUOtoriterliğe dair bir hukuk manifestosu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Enflasyon düşüyor, müsterih olun’ 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUNe de çabuk unutuluyor… Hatırlatıyorum… 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2018
4.02.2017
13.10.2017
15.09.2017
1.02.2017
2.02.2017
18.07.2017
3.02.2017
10.06.2017
4.02.2017